Cennette bile haremlik selamlık vardır. O yüzden kadınlarla, erkeklerin iç içe oturması uygun değildir. Kadınlar, erkeklerin yanında rahat rahat konuşup gülemezler. Bülent Arınç “Kadınlar, erkeklerin yanında kahkaha atarak gülmemeli” dedi diye adama söylemedikleri söz kalmadı.
Haremlik selamlık cennette var mıdır? Cennette helal, haram yok. Yani ibadet külfeti yok. Eşleri de kendilerine mahsus. Huri de zaten eşinden başkasına bakmıyor. Dünya kadınları gibi olur mu hiç! Kadın başka bir adama bakıyor sonra dönüp kocasına bakıyor “Sen de insansan bu ne?” diyor.
Kocasına hareket çekiyor. Kocasının suratına baktığı yok zaten. Sürekli eline bakıyor ne getirmiş diye. Kadının kaç senelik kocası bir gün eli boş gelmiş.
Kadın kocasının yüzüne bakıp “Yahu sen şaşıymışsın” demiş.
Adam da “Senelerdir elime bakmaktan şaşılığımı yeni mi gördün?” demiş.
CEHENNEME BUYURUN, BİRLİKTE YANABİLİRSİNİZ
Kimse kimsenin eşini cennette bile göremeyecek. Allah-u Teâlâ cennette bile haremlik selamlık uyguluyor. Sen dünyada bile haremlik selamlığa karşı çıkıyorsun. Nasıl cennete gideceksin sen? Cennetteki uygulamaya ters. Senin durumun cennet hayatına uygun değil. Cehenneme buyurun kadın, erkek karışık yanabilirsiniz.
Otobüste bile kadın yanına oturmadı diye “İrtica, mürteci, yobaz. Şeriat geldi” diyenler var. Niye otursun el alemin karısı senin yanına yahu?!
VAY NAMUSSUZ!
Adamın evine arkadaşı ziyarete geliyor. Adam buyur edip “Erkekler bu tarafa, kadınlar şu tarafa” diyerek yol gösteriyor. Misafirliğe gelen adam bunu duyunca siniri bozuluyor. İkramlar falan yapılıyor. Adam evdeyken bir şey diyemiyor. Ziyaret bitiyor, gidiyor. Ondan sonra bir daha da onunla görüşmüyor.
Bir zaman sonra yolda karşılaşıyorlar. Adam “Evimize geldiğinde ikramda falan bir kusur mu ettik? O zamandan beri arayıp, sormuyorsun?” diyor. O da “Niye görüşeyim senin gibi adamla?
Misafirliğe geldik karını göstermedin. Kadınları, erkekleri ayırdın” diye cevap vermiş. Adam da sinirlenmiş “Vay namussuz, karımı mı görmeye geliyorsun, beni mi görmeye geliyorsun” demiş.
HERKES EDEBİNİ TAKINSIN
Ahirette neler var, dünyada ne rezillikler var… Ne gereği var yahu?!
Kadın sıkılacak, terleyecek, konuşamayacak, gülemeyecek. Gerçi nerde gülemeyecek?! Bülent Arınç “Kadınlar erkeklerin arasında gülmemeli” dedi diye adama neler yaptılar.
Adama “Vay gerici, yobaz. Ne demek kadın gülmeyecek?” falan dediler. Yahu sesli, kahkaha atarak gülmeyecek tabi. Erkekler var orada. Erkek de gülmeyecek ona bakarsan. İslam’da erkeğin kahkaha atması var mı?
Herkes edebini takınacak. Ama İslam’dan zerre kadar bir şey söylesen seni hemen gerici, yobaz yaparlar. Onun için biz dünyada hayatımızı cennete göre alıştıralım ki, cenneti de bize “Buyurun size uygun” desinler.
Ama öbür türlü “Siz kadın, erkek karışık alıştınız herhalde, onun için bura size müsait değil” derler. O yüzden bu haremlik selamlık işine dikkat edin.
SALÂT EMRİ ŞABAN-I ŞERÎFTE İNDİ
Meleklerin salâtı avn ve nusret (yardım ve destek)tir. Müminlerin salâtı ise ittibâ ve hürmet (tâbi olup değer vermek)tir.
Abdülkadir el-Geylânî (Kuddise Sirruhû)nun beyanına göre; şabânı şerif ayı hayırların fethedildiği, bereketlerin yağdırıldığı, hataların bırakıldığı, kötülüklerin örtüldüğü ve mahlûkatın en hayırlısı Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salevâtın çok yapıldığı bir aydır.
O Nebiyy-i Muhtâr (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salât ayıdır. İmâm-ı Mücâhid (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur.
TALEB-İ ŞEFAAT
Allâh-u Teâlâ’nın salâtı, tevfik ve ismet (bütün hayırlara muvaffak kılıp, tüm yanlışlardan muhafaza etmesi)dir.
Meleklerin salâtı avn ve nusret (yardım ve destek)tir. Müminlerin salâtı ise ittibâ ve hürmet (tâbi olup değer vermek)tir. İbni Atâ (Rahimehullâh)ın beyanına göre: Allâh-u Teâlâ’nın peygamberlerine salâtı vuslat (kendisine kavuşturması)dır.
Meleklerin salâtı rikkat (hassaslık ve acıma)dır. Müminlerin salâtı ise tâzim ve muhabbet (saygı ve sevgi)dir. Diğer bazı ulemânın izahlarına göre: Rabb Teâlâ’nın salâtı tâzim-ü hürmet (şanını yüceltmek)tir. Meleklerin salâtı izhâr-ı kerâmet (şerefini ilan etmek)tir. Ümmetin salâtı ise; taleb-i şefaat (şefaat istemek)tir. (Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/342)
Ahmed ibni Hicâzî (Rahimehullâh)ın nakline göre İbni Sayf el-Yemenî (Kuddise Sirruhû)nun beyanı vechile; şabân ayı Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salevât ayıdır çünkü:
HİCRETİN İKİNCİ SENESİ
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri o peygambere sürekli salât etmektedirler. Ey iman etmiş olanlar! Siz de O’na çokça salât ve selam edin” (Ahzab Sûresi:56) âyet-i kerîmesi şabân ayında nâzil olmuştur.
Şihâb-ı Kastalânî (Rahimehullâh) salevâtın fazîleti hakkında yazmış olduğu eserinde şöyle bir beyanda bulunmuştur.
Hafız ibni Hacer’in Ebû Zer el-Heravî (Rahimehumellâh)dan nakline göre; Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salât emri hicretin ikinci senesinde nâzil olmuştur. Mîrac gecesinde Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e verildiği de rivâyet edilmektedir.
(Tuhfetü’l-ihvan, sh:42; el-Mevâhibü’l-ledünniyye, 3/322; Necmüddîn el-Ğaytî, Kitâb-u Leyleti’n-nısf-i min şa‛bân, Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166, varak:182)
ALLÂH-U TEÂLÂ’NIN KÂBE’YE NAZARI
Âişe (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyete göre Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz
Allâh-u Azze ve Celle her sene Kâbe’ye bir tecellîde bulunur. İşte o zaman müminlerin kalpleri O’na karşı şevkle dolar (ve her biri O’nu ziyareti arzular).”
Âişe (Radıyallâhu Anhâ) buyurmuştur ki: “Biz bu nazar ve tecellînin, şabân ayında olduğuna inanmaktayız.”
(Ebû Nu‛aym, İbni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:51; Necmüddîn el-Ğaytî, Kitâb-u Leyleti’n-nısf-i min şa‛bân, Süleymaniye Kütüphanesi, Reîsü’l-küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166, varak:190)Necmüddîn el-Ğaytî ve İbni Hicâzî (Rahimehumellâh) bu hadîs-i şerifte belirtilen hususun, şabânı şerîfin yarısının gecesi olan beraat gecesinin husûsiyetlerinden olduğunu belirtmişlerdir.
Ayet-i Kerime
“İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Lokman, 5)
Hadis-i Şerif
“Kim Allah için olursa, Allah da onun için olur.” (Aclûnî, II, 358)
Alimlerden öğütler
Nefis kendi özünde cimridir. İlahi emirleri yerine getirmekten kaçar. Bunun için devamlı yumuşak konuşmalıdır. Yoksa mal ve mülk bütünüyle Allah’ındır. Kula asıl layık olan zekâtı tam bir memnuniyetle vermektir. Yoksa nefsin arzularına uyarak ibadetin edasında tembellik edip ağırdan almak yakışmaz.
(İmam-ı Rabbani)