Cemaat fabrika ayarlarına dönebilir mi?
Dönemez. Bu şansı kaybetti. Cemaat olma özelliğini yitirdi. Başka bir yapıya dönüştü. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç görmediği bir güç savaşının tarafı oldu. Muhafazakar bir yapı, Türkiye'de hiç görülmemiş biçimde CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedi.
Oy istemekle kalsa iyi. Devlet içindeki kadroları üzerinden bir siyasi tasfiye operasyonu yürüttü. Sivil hükümeti devirmeyi, iç politikayı dizayn etmeyi, yeni iktidar kadroları oluşturmayı, muhalefetle konjonktürel ortaklık kurarak amacına ulaşmayı hedefledi. Amaç hasıl olduktan sonra ilk tekmeyi yol arkadaşlarına, geçici koalisyon ortaklarına vuracaktı.
Bu dönemde Türkiye çarpıcı ve çarpık ortaklıklar gördü. MHP'li olmakla CHP'li olma, muhafazakar olmakla laik olma arasında, güç-iktidar mücadelesi söz konusu olduğunda, müthiş bir geçişkenlik olduğunu, bu kimlikler arasındaki kalın çizgilerin devlet iktidarını denetleme söz konusu olduğunda ortadan kalktığını gördü.
Öyle ise cemaatin, CHP'nin, MHP'nin savunduğu siyasi görüş ve söylemin aslında hiç de anlamlı bir şey olmadığını söyleyebiliriz.
Yolsuzluk operasyonlarıyla başlayıp aslında bir darbe planının devreye sokulduğu anlaşılınca da müthiş bir toplumsal tepki çıktı ortaya. Plana diğer muhafazakar çevreler direnirken geleneksel darbeci çevrelerin ve medya-sermaye gruplarının alabildiğine destek vermesi, birilerinin darbe senaryosunu bu sefer cemaat üzerinden devreye soktuğu gerçeğini ortaya çıkardı.
Darbe planı başarısız oldu
İlk kez bir muhafazakar çevre, cumhuriyet tarihi boyunca muhafazakarlarla çatışan güç merkezleriyle ortaklık kuruyor ve bir muhafazakar kimlikli iktidarı alaşağı etmeye çalışıyordu.
Eşi benzeri görülmemiş bir dezenformasyon, kirli bilgi, zihinsel operasyon yürütüldü. Başbakan'ı darağacına göndermekten, Türkiye'den kaçırmaya, ailesini dağıtmaktan çocukları üzerinden vurmaya, ona destek verenleri yıpratıp yok etmeye, milli sermaye dediğimiz grupları tasfiye etmeye, diğer cemaat yapılarını dağıtmaya, liderlerini hapsetmeye, varolan siyasal kadroları dağıtmaya dönük uluslararası boyutu olan bir örtülü operasyon yapıldı.
Kitleler manipüle edilip Ak Parti hezimete uğratılacaktı, bu olmazsa seçimler iptal edilecekti, bu da olmazsa toplumsal isyan çıkarılacaktı. Bir nevi Ukrayna senaryosu uygulanacaktı. Siyasi küskünler kullanılıp kitleler ayaklandırılacaktı. Ukrayna olmazsa Mısır senaryosu uygulanacaktı. Erdoğan Mursi'ye dönüştürülecekti.
Her iki planda da yerli olanla yabancı olan birbirine karışmıştı. Oyun kurucu cemaat değildi. Türkiye'nin geleneksel darbecileri de değildi. Cemaatin iskelet yapısı, devlet ve toplum içindeki sinir sistemi kullanılacak, geleneksel darbeci medya/sermaye destek verecek ve Türkiye projesi Erdoğan'ı tarihe gömerek başarıya ulaşacaktı.
Olmadı. Bu karanlık senaryo farkedildi. Bazılarının hep küçümsediği o millet oyunu bozdu. Erdoğan'a sahip çıkarken aslında Türkiye'ye sahip çıktı. Kamuoyunun öyle kolay yönetilemediği, insanların kendi kanaatlerinin medya üzerinden rahat yönlendirilemediği ortaya çıktı. Gazeteci ve siyasetçi olmanın bir ayrıcalık olmadığı, kitlesel kanaatleri eskisi gibi belirleyemediği görüldü.
Cemaat çevrelerinin; medyasıyla, sermaye gruplarıyla, STK'larıyla, Türkiye dışı organizasyon ve ilişki ağlarıyla böylesine hoyratça kullanılması, başaramamış olsa da, oyun kuruculara hiçbir şey kaybettirmedi. Onlar on yıldır hep kaybediyor, yeniden denemelere girişiyorlar.
Cemaat değil cephe
Kaybeden cemaat oldu. Bir 'cephe' olarak, devlet imkanlarıyla elde ettiği bilgi üzerinden Erdoğan ve çevresine şantaj yapması bir tarafa, bir süre sonra yapıp ettikleri doğrudan ülkeyi ve devleti hedef alır hale gelmesi, Türkiye genelinde bir 'tehdit' algısı oluşturdu. Bu algı kolay kolay zihinlerden silinmez. Bir cemaat ya da siyasi çevre için bundan daha büyük yıkım, kaybediş olmaz.
Ehliyetsiz, polis/istihbarat karışımı tipler Cemaatin temsilcileri haline geldi. Cemaat kitlesi, kişisel hırslar, öfkeler ve güç hesaplarına kurban edildi. Bu yapı, kitle kanaatini kaybetti. Hırslarına yenildi. Güce tapar hale geldi. Gönül zenginliğini terk edip dünyada bilinen en yalın haliyle iktidar savaşına girişti.
O artık bir cemaat değil. Çünkü cemaatler saygınlık ve sempati bağlarıyla güçlüdür. 17 Aralık'tan bu yana olanlar, bir siyasal yapı, bir örgüt yöntemidir. Dahası, istihbarat ağırlıklı, örtülü operasyonlara girişen, dış bağlantıları nedeniyle sorgulanan bir yapı vardır ortada.
Tehditler, hesap sormalar, gözdağı vermeler, şantajlar, dinlemeler, takipler, dosyalar, örgüt senaryolarıyla insanları hapislere toplama planları..
Dört aydır bunlarla boğuşuyor Türkiye.
Bundan sonra hiçbir politik görüşü olmayan kişiler bile, bir cemaat mensubuyla yan yana gelmekten çekinecek, güvenmeyecektir. 'Acaba beni de dinliyorlar mı' kuşkusunu üzerinden atamayacaktır.
Cemaat-CHP-MHP ortaklığı
Gazeteciler gazeteciliğini kaybetti, işadamları işadamlığını kaybetti, esnafı esnaf olmayı kaybetti. Hepsinin ortak özelliği, 'hizmet' kavramını takip şeklinde anlamaları, fişleme şeklinde anlamaları oldu.
Bir gazeteci ile bir istihbaratçı arasında ayırım kalkmışsa, gazeteci aynı zamanda örgüt yöneticiliğine soyunmuşsa orada çok ciddi tehdit var demektir.
17 Aralık'tan bu yana o kadar çok şey gördük ki; o insanların inandırıcılığı kalmadı. Gözümüzün içine baka baka yalan söylediler. Bildiğimiz, emin olduğumuz konularda bile insanları aptal yerine koyarak yalanlar aktardılar. Şok ettiler. Bu sözlerin nefret ve öfke ile, iftira haline getirildiğini gördük.
Dün cemaatten olmayıp da cemaatin sözcüsü gibi davrananlar şimdi cemaate vuruyor. Bazıları da olayı hala anlamamış olacak ki, tam gaz devam ediyor.
İkisi de ayarsızlık.
Bu ayarsızlar üzerinden bir Türkiye projesi imkansız. Hep hayal kırıklığı yaşayacaklar. Cemaat-CHP-MHP seçim ortaklığı, bir siyasi projeye dönebilir. İki ay önce Başbakan, seçim sonrası siyasi alanda ciddi değişiklikler yaşanacak demişti. Ortaklığın seçim sonrası ne yönde devam edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Ama bu süre içinde yapısal değişikliği Fethullah Gülen grubunun yaşadığını, cemaat özelliğini tamamen kaybettiğini not edelim. Siyasi güç çatışmalarının merkezinde yer almanın bu yapıyı nasıl hırpalayıp tükettiğini görebiliriz.