Cemaati artırmak kıraati uzatmaktan daha faziletlidir

Cübbeli Ahmet Hoca

AYET-İ KERİME

İnsanı ben yarattım ve nefsinin kendisine fısıldadığını [ne düşündüğünü, ne düşüneceğini] bilirim. Ben ona şah damarından daha yakınım. Kaf 16

HADİS-İ ŞERİF

Oruç, eti eritir ve Cehennem ateşinden uzaklaştırır. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hatırına gelmeyen nimetler, ancak oruç tutana nasip olur. Taberanî

Terâvîh namazında imamın, sünnet miktarı kıraatten fazla okuyarak uzatması cemaati yormaya ve kaçırmaya sebep olacağından, mekruh sayılmıştır. Zamanımızdaki ulemâ da, imamın cemaatin durumuna göre hareket etmesinin uygun olacağını ve cemaati azaltmayacak derecede tilavet yapmasının efdal olduğunu söylemişlerdir.

Terâvîh namazı, yatsı namazıyla şafağa yakın zaman arasındaki süre içinde kılınır. 

 

Fukahanın cumhûruna göre; en efdali olanı yatsının son sünnetinden sonra ve vitirden önce kılınmasıdır. Hanefîlere göre; terâvîhin vakti, yatsı namazı ile vitir namazı arasıdır. 

NAMAZ ADABI İHLAL EDİLMEMELİ

Terâvîh namazı diğer namazlardan farksız olduğu için, namazın sünnetlerini ve adabını ihlâl edici bir hızla kılınmamalıdır. Bunu acele bitirme hususunda maalesef bazı imamlar ve bir kısım cemaat âdetâ yarışmaktadırlar.

Hatta bazen ta’dîl-i erkânı bile terk ederek, işi namazın ifsadına (bozulmasına) kadar götürmektedirler. Allâh-u Te‛âlâ cümlemize şuur ihsan eylesin!.. Amîn.

HATİM YAPMAK KUVVETLİ SÜNNET

Terâvîh namazında imamın, sünnet miktarı kıraatten fazla okuyarak uzatması cemaati yormaya ve kaçırmaya sebep olacağından, mekruh sayılmıştır. 

“Mülteka” gibi fıkıh kitaplarında zikredildiği üzere; her gün bir cüz okumak suretiyle bir hatim yapmak, kuvvetli sünnetlerden olduğundan, insanların tembelliğine bakılarak terk edilmez. Ama zamanımızdaki ulemâ, imamın cemaatin durumuna göre hareket etmesinin uygun olacağını ve cemaati azaltmayacak derecede tilavet yapmasının efdal olduğunu söylemişlerdir. Çünkü cemaati artırmak, kıraati uzatmaktan daha faziletlidir. 

TESViK EDiCi DAVRANILMALI

 

Ama Fâtiha’dan sonra bir veya iki kısa ayetle yetinilmez. “et-Tecnîs” isimli eserde şöyle zikredilmiştir:

“Bazı insanlar terâvîh namazını, Fîl Sûresinden Kur’ân’ın sonuna kadar okuyarak kıldırmayı âdet edinmişlerdir. Bu, her rekatta müstakil bir sûre okunması hasebiyle pek güzeldir.” Üstadımız Hacı Mahmut Efendi (Kuddise Sirruhû)nun tatbikatı da böyledir.

Zaten zamanımızın halkı ibadete çok hevesli değildir. Bu yüzden onları teşvik edici şekilde davranmanın uygun olduğu, Üstadımızın Üstadı Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) tarafından da açıklanmıştır. 

Nitekim meşâyihın bazısı: “Zamanının ehlinin durumunu bilmeyen kişi cahildir” demişlerdir. 

MÜMiNVASFIDEGiL

Yine böylece aralarda uzun salevâtlar değil de, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e ve Ehl-i Beyt’ine salevâtla iktifa edilmelidir. 

Ancak bazılarının yaptığı gibi, oturduğu yerde imamın rükû’a gitmesini bekleyip, rükû’a eğilirken kalkıp rekata yetişmek, samimi müminlerin vasıflarından değildir.

Zira bu gibi haller, Allâh-u Teâlâ’nın zikrine ve namaza karşı bir gevşeklik ve tembellik işaretidir ki, Allâh-u Teâlâ münafıklardan bahsederken: “Onlar namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar.” (Nisa Sûresi:142),  “Onlar namaza ancak kendileri üşenen kimseler olarak gelirler.” (Tevbe Sûresi:54) buyurmuştur. (Mecâlisü’r-Rûmî, İsmâil Hakkı Bursevî, Mecâlisü’l-va’z ve’t-tezkîr, sh:95, 96)

CAMiLERi PANAYIRA ÇEVİRMEYİN

Kişi oruç ve namaz gibi ibadetlerinde, başkasının yapıp yapmamasını göz önünde bulundurmamalıdır. 

Bilakis Allâh-u Teâlâ’nın rızası için amel etmeli ve Allâh-u Teâlâ’nın huzurunda olduğunu düşünerek, camileri boş konuşulacak panayır yerlerine çevirmemelidir. 

Bundan dolayı Ömer ibni Hattab (Radı-yallahu Anh) ramazân-ı şerîf girdiğinde:

“Sizin biriniz: ‘Felanca tutarsa tutarım, felan terâvîh kılarsa ben de kılarım’ demekten sakınsın. 

Oruç tutan yahut terâvîh kılan kimse, bunu sadece Allâh için yapsın. 

Allâh-u Teâlâ’nın mescidlerinde boş konuşmaları azaltın, sizin biriniz bilsin ki; kendisi namazı beklediği sürece namazın içindedir.”  (İbni Ebi’d-dünya, Fedâil-ü şehri ramazân, no:31, sh:55, Abdurrazzâk, el-Musannef, No:7748, 4/265; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, no:8873) 

RAMAZÂN-I SERÎFiN iKiNCi ONU

Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûllüllah  (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ramazan ayının başı büyük bir rahmettir, ortası tam bir mağfirettir, sonu ise cehennemden azattır.” (Kaynaklar sh. 157 de geçti)

Bu hadîs-i şerîfin beyânı vechile; ramazân-ı şerîfin ikinci onu, afv-ü mağfiretin coşup taştığı bir dönemdir. Bu yüzden insanın bu on gün içerisinde mutlaka günahlarını bağışlattıracak salih ameller yapması özellikle de iftar ve sahur saatlerinde istiğfarla meşgul olarak mutlaka kendisini affettirmesi gerekmektedir.

ON ÜÇÜNCÜ GECE

Zira bu eserimizde naklettiğimiz bazı hadîs-i şerîflerde görüldüğü üzere; bu mübârek ayda bağışlanmayanlara Cibrîl-i Emîn beddua etmiş, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de “Âmîn” demiştir.

Bu mübârek gece de İlâhî vahyin nüzûlüne ve semavi dört büyük kitaptan birinin inzaline mahal olmakla şereflenmiş çok kutsal bir mevsimdir. 

Nitekim Cabir ibni Abdillah (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 “Şüphesiz ki (Dâvûd (Aleyhisselam)a vahyedilmiş olan) Zebur, ramazândan geçmiş olan on iki günden sonra indirilmiştir.” (Ebû Ya’lâ, no:2190; İbni Dureys, no:127; Tefsir-u İbni Kesîr, 1/309, Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, 2/231) buyurarak, onun onüçüncü gece indirilmiş olduğunu ifade etmiştir. 

İşte bütün bu rivâyetler hem ramazân-ı şerîfin faziletini, hem de kendilerinde önemli hadiseler vuku bulan bu gibi mübârek gecelerin önemini açıkça ortaya koymaktadır.

ON DÖRDÜNCÜ GECE

Bu mübârek ay içerisinde bulunan Kadir Gecesi ikinci onun iki gecesinde aranabilir ki bunlardan biri de on dördüncü gecedir. Nitekim Enes (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

 “Onu ilk gecede, yahut dokuzuncu gecede, ya da on dördünde arayın.”(İbni Ebi Âsım, Kitabu’s-sıyâm; İbni Receb, Letâifü’l-me’ârif, sh:325)

İncîl-i şerifin bu gece inmiş olması da bu geceye ayrı bir değer kazandırmıştır. Nitekim:

Vâsile ibni Eska’ (Radıyallahu Anh) hadîsinde: “İncîl ramazanın on üçünden sonra indirilmiştir.”

(Kaynaklar:sh,137’degeçti) buyrularak, on dördüncü gece indirilmiş olduğuna işaret edilmiştir. 

Dolayısıyla bu mübârek gecenin de gafletle geçirilmeyip ihya edilmesi müstehaptır.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.