Milli Gazete’de “İstismarın Fotoğrafı” başlığıyla PKK militanlarının ölülerini alkışlar ve zılgıtlarla defnettiklerini, mezar başlarına da yıldız koyduklarını fotoğraflamış ve yazmış. (Mustafa Kılıç–01.11.2011)
Doğrusu hiç şaşırmadım, sadece üzüldüm. Neye hizmet ettiklerinin farkında olamayan, aklı kıraya verilmiş gençlere üzüldüm.
İnsan, aklını tanrı edinmeyedursun ne yaptığını bilemez. Aklını tanrı edinenler, “küçük dağları ben yarattım” der. İdeolojisini dine dönüştürenler ise kendilerini “peygamber” gibi zannederler.
Yine zannediyorlar ki; biz aklın ve bilimin ışığında dünyayı okuyor ve yorumluyoruz. Zannediyorlar ki, dünya bizim etrafımızda dönüyor…
Bilimi, aklı putlaştırmak, maddenin kölesi olmak buna derler. Oysa bilimsellik Tanrı’nın ışığıdır. Her şey O’nu anlatıyor. “Aydınım” demekle “aydın” olunmuyor maalesef. Lambayı icat etmekle “nurani” olunmayacağı gibi!
Her ilim, Tanrıya yaklaştırmak için birer araçtır. Bu metodu benimseyen bilim insanına da “münevver” denmektedir. Münevver; hem etrafına ışık saçıyor, hem de kalpleri aydınlatıyor. Maddeye ruh vermek budur. ikisi arasındaki fark ise; biri maddeye kul olurken, diğeri maddeye ruh veriyor ve Allah’ı buluyor…
Bakmayın “biz aydınız” demelerine! Bunların aydınlığı, cehaletten öte bir şey değildir. İnanın abartmıyorum! Tanrıya götürmeyen bir ışık, mezarda söner. İlim, bilim hikâyedir. Kendi aklını tanrı edinen insan, kendisini tanımaktan bile acizdir. Tanrının gözünde bu aydınların, bilim insanlarının hiçbir kıymeti yoktur. Allah’ın katında bir sinek, daha değerlidir. Sinek Rabbini tanımazlık etmez!
İnkâr edenlerin Allah katında bir kıymete haiz olsalardı, Allah bunlara “bir damla su” bile içirtmezdi. Allah, kudretini göstermesi için gök kubbenin ortasına Lailaheillellah(Allah’tan başka tanrı yoktur) diye de yazabilirdi. Gerek yok ki; Allah’ın kudretini “bir sineğin kanadında” bile görmek mümkündür. Sineğin kanadındaki üstün yaratılış gerçeğini göremeyen “bilim insanı” olur mu?
“Aydın” olmak! Acaba neyi aydınlatıyorlar. Koskoca kâinatı aydınlatan Allah’ı göremeyen “aydın”, neyi aydınlatacak!
Allah, “bir sineği ve önün üstündekini” örnek vermekten çekinmez.
“Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: ‘Allah böyle misal vermekle ne murat eder?’ derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).” (Bakara 26)
Kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar, “Allah’a iman noktasında” hiçbirinin diğerinden farkı yoktur…
Cenaze merasimlerindeki alkışlı, zılgıtlı halleri İslamlık öncesi putperest Arapları çağrıştırıyor. Akıllarına kul köle olduklarından dolayı onlara “Cahiliye Arapları” denmiştir. Akıllarını Tanrı edindikleri için, her şeyi akıl ölçeğinde ele aldıkları için sapkınlıkları zirve yapmıştır. Cahiliye Araplarında bu durum, Kâbe’yi tavaf ederlerken apaçık görülmektedir. Erkekler gündüz çırılçıplak, kadınlar ise gece çırılçıplak Kâbe’yi tavaf ederlerdi. Üstelik ritüellerini “ıslık çalarak ve alkış tutarak” gerçekleştirirlerdi. Bizim aklı evvellerle aralarındaki benzerliği, çağrışımı görüyor musunuz?
Türkiye’de zaman zaman cenaze merasimlerinde “alkış tutmak” gibi bazı tuhaflıkların olduğuna şahidiz. Cenaze merasimlerinin nasıl olması gerektiğini bilmeyenleri istisna kabul edersek, “kendilerine ilim verildikten” sonra bu eylemlerine devam eden kişilerde samimiyet aranmaz.
“Alkış ve zılgıt” sevinç ve mutluluğun ifadesi olan düğünü çağrıştırır. Mevlana, her ne kadar ölümü Şeb-i Arus(düğün gecesi) olarak nitelese de, bu, en sevgili olan Allah ile buluşmayı kastetmektedir. Ölümün kendisi değildir. Zira ölüm; tadılması çetin olan bir acıdır ve hüznü ifade eder. “Her nefs(can) ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut 57)
Hem cenaze namazını kılacaksınız, hem de Cahiliye Arapları gibi alkış tutacaksınız! Müslümanlıkta böyle bir şey yok, Pagan Dini’nde var!
Doğrusu akıl tutulması diye buna denir…
Bir kere hiç kimsenin inancına asla hakaret etmek niyetiyle söylemiyoruz. Herkesin tercihi, herkesin dini kendinedir. Ancak; Müslüman’ım deyip, Müslümanlığın dini ritüellerini istismar etmek de kimsenin haddine değildir. En sakil ifadeyle münafıklıktır, samimiyetsizliktir.
Yıllardır Kürtlere Marksizm’i ve Leninizm’i “din” olarak öngöreceksin, tutmayınca “Türklerin Şamanizm’i varsa, Kürtlerin de Zerdüştlük’ü var” diyeceksin, sıkışınca da Müslümanlığa sarılacaksın, yok böyle bir şey!
Doğrusu “münafıklık” dinsizlikten de kötüdür. Allah’a inanmıyorsan, inançsızlığında mertçe olanı vardır. Herkes Aziz Nesin olamaz!