Suçlama vergi kaçakçılığı.
İşin ucunda hapis cezası bile var.
Şu an konu yargıda. Son sözü yargı söyleyecek.
Konu yargıya intikal ettiğine göre, kararın yargının tarafsız hakemliğine bırakıldığını ve herkesin sonucu sabırla beklediğini düşünenler tabii ki yanılıyor.
Ortada medya gibi bir taraf varsa, hele bu medya grubu, kendini dev aynasında görmekteyse, işin, yargının tarafsızlığına bırakılması pek söz konusu olmuyor.
Ve ortaya, tipik bir, "medyanın kötüye kullanılması" sorunu çıkıyor.
Yargıya intikal etmiş bir vergi kaçakçılığı meselesi karşısında medya nasıl tavır takınır?
Bu, söz konusu olayın, medya grubunun ilişki içinde bulunduğu iş alanlarına, rakip olma olmama durumuna ve bizzat kendisini alakadar edip etmemesine göre değişir.
Cezaya maruz kalan rakipse, rakip o ceza ile daha da yıpratılır. (Burada medyanın rakibe karşı kötüye kullanımı söz konusudur)
Rekabet söz konusu değilse, haber ortadan verilir. (Medyanın nispeten tarafsız kalabildiği tek durumdur)
Ceza kendi grubuna yönelmişse, cepheden karşı çıkılır. (Burada da medyanın, ceza keseni korkutmaya yönelik kötüye kullanımı söz konusu olur.)
Doğan Grubu'nu çoğu zaman, medyayı, rakip medya ve iş ilişkisi içindeki patronlara karşı yönlendirilmiş haberler yayınlarken görmüşüzdür.
Son kavga, üçüncü duruma örnek teşkil ediyor.
Ceza Doğan Grubu'na ve isyan ondan beklendiği gibi...
Ortada bir vergi cezası var.
Bunu iki türlü sunmak mümkün:
1- Vergi kaçakçılığı yapmışsınız, büyük bir suç işlemişsiniz.
2- Düşmanlarınız sizi çökertmek için suç ve ceza üretmişler.
Birincisi sizin günah dosyanızın ifadesidir, ikincisi, sizin masumiyetiniz, düşmanlarınızın komplosunun ifadesidir.
Bu hadiseyi bir siyasetçi için düşünseniz, siyasetçinin ölümü veya dirimi gibi bir olay söz konusu olacaktır.
-Yolsuzluk yaptınız.
-Yolsuzluk komplosu ile çökertilmek istendiniz.
İki uç.
Hangisinin doğru olduğu nasıl ortaya çıkacak?
Yargı yoluyla...
İşi yargıya bırakmışsanız.
Ama, bir yandan işi yargıya bırakıp, öbür yandan yargısız infaz yapmışsanız iş değişiyor.
Ya da, iş bir yandan yargıya intikal etmişken, siz, elinizdeki medya gücüyle, farklı bir kamuoyu oluşturmayı başarmışsanız...
Ya da, iş yargıya intikal etmiş ama, siz elinizdeki medya gücüyle yargıyı daha peşinen boğmaya yönelmişseniz...
Durum değişir...
Şu anda Doğan Yayın Grubu ne yapıyor?
Yargıya intikal etmiş bir meselede, kendi zaviyesinden esip gürlüyor.
Hürriyet, Milliyet, Radikal, Vatan.... Yazılı medya...
Star TV ve Kanal D... Görüntülü medya...
Dün saymaktan yoruldum, bir iki sütun dışında yazılı medyadaki tüm sütunlar, manşetler, spotlar... Doğan'ın görüntülü medyasındaki tüm haber bültenleri iktidara karşı açılmış savaşa tahsis edilmişti. Enkırmenler bütün jest ve mimiklerini harekete geçirerek veryansın etmekteydi.
-İktidar Doğan Grubu'nu susturmak istemektedir!!! Ceza bunun yansımasıdır!!!
Haberciliğin canına okunmuştu.
Yargı bağımsızlığı - tarafsızlığı, medya boğmacasına hedef olmuştu.
İktidara karşı iş camiasından ortak cephe harekâtı başlatılmıştı. Siyaset camiasından Baykal da, cephede yerini almıştı.
AKP veya CHP'li bir siyasetçiye yönelik "yolsuzluk" iddiası karşısında kılıca dönen kalemler, "Patron"a yönelik vergi kaçakçılığı iddiası karşısında "demokrasi ve muhalefetin susturulması" söylemine sarılmıştı.
Yapılan bazen "yargısız infaz" ise, bazen de "yargısız kurtarma" olmaktaydı.
Doğan'ın medya gücünü gözardı etmemek lazım.
"Susturulmaya isyan" söylemiyle savaşçı olarak devreye soktuğu köşe yazarı sayısı az değil.
Bu durumda "vergi kaçakçılığı" suçlamasının yargıdaki sonucu ne olur, sorusu, maalesef sorulmak durumunda.
Doğancılar, bu medya bombardımanı ile sonuç alabileceklerini düşünmeseler herhalde manşetleri bu kadar seferber etmez, köşeleri yargıya baskı aracı haline getirmezler.
Sanıyorum, "Yalakalık" kavramının kapsama alanını, bu vesile ile yeniden belirleme zamanındayız.