Cezaya karşı yalan haber... Buna “gözdağı” derler!

Bugün, “ben de aynı görüşleri paylaştığım” için bazı meslektaşlarımın yazılarından “kısa alıntılar” yapmak, yaptıkları yorumları destekleyen olaylardan örnekler vermek ve sonunda da, dünkü Aydın Doğan gazetelerinin manşet ve sürmanşetlerinden verilen “gözdağı”na değinmek istiyorum.
Önce Süleyman Yaşar’ın yazısından kısa bir bölüm:
“Yaşadığımız dünya ekonomik krizinde Türkiye’den başka özelleştirme yapabilen bir ülke daha yok. Türkiye’nin şirketlerine talep olması, Türkiye’nin global krizde diğer ülkelerden ayrıştığını açıkça gösteriyor.
Türkiye ekonomisi dünya krizine rağmen diğer ülkelere göre oldukça iyi durumda.
Türkiye’yi ağır koşullar öne süren IMF ile müzakeresiz anlaşma yapmaya zorlayanlar, özelleştirme ihalelerine gelen tekliflere bir göz atmalılar. Türkiye ekonomisini niye olduğundan kötü göstermeye çalıştıklarını bir düşünmeliler.”
KRİZLE YATIP, KRİZLE KALKMAK!
Peki, kimler Türkiye ekonomisini “olduğundan kötü göstermeye” çalışıyor?..
Derken, önceki günkü Milliyet’te yer alan bir haber çekiyor dikkatimizi!..
Aydın Doğan’ın Milliyet’inde, “İbreler krizi gösteriyor” başlığı ile verilen haberde deniliyor ki;
“Yüzde 12.3’lük işsizlik oranıyla ürkütücü boyutu daha da günyüzüne çıkan kriz, artık bütün ekonomik göstergelere yansımış durumda... Sanayiciler, bir an önce önlem alınmasını istiyor!”
Bilirsiniz, Anadolu’da bir söz vardır... Herhangi bir insan, “muhtemel bir kötülük”ten veya olabilecek “fena bir şey”den söz ettiğinde, kendisini uyarırlar;
“Ağzını hayra aç!”
Ama, görüyorsunuz işte;
Aydın Doğan’ın Milliyet’i, bırakın ağzını hayra açmayı, tam aksine “felâket tellallığı” yapıyor!..
Sadece Milliyet veya Hürriyet değil, hele açın Aydın Doğan’ın Kanal D’sini, Star’ını veya CNN Türk’ünü, hemen her gün ve hatta her saat başı “üretilmiş kriz haberleri” görürsünüz!..
Bu haberlerin insanları etkilemediğini, onların kimyasını bozmadığını söylemek mümkün mü?..
İnsanlar bu haberleri dinledikçe veya okudukça karamsarlığa kapılıyor, geleceğe dair ümitleri kararıyor!..
Evet, gerim gerim geriliyorlar!..
ERGENEKON VE AYDIN DOĞAN!
Zaman’dan Mehmet Kamış, önceki günkü yazısında “kriz ve gerginlik merkezli bir Türkiye”den kimin medet umduğunu anlatırken, şöyle diyordu:
“Türkiye iki büyük eksenin kavgasına şahit oluyor. Bir tarafta statükocular, diğer yanda değişimciler. Bir tarafta kriz ve gerginlik merkezli bir Türkiye görmek isteyenler, diğer tarafta ülkenin enerjisinin gelişmeye ve üretime yönelik harcanması gerektiğini savunanlar.
Bir tarafta kan ve terörden beslenenler, diğer tarafta ağlamaktan göz pınarları kuruyan analar. Bir yanda Ergenekon ve PKK, diğer yanda demokrasi ve insan hakları...
Ergenekon'un başını çektiği bir çete sürekli gerginlik, rejim krizleri ve terör üretiyor. Sürekli olağanüstü hallerin devam etmesini, 'ülke bölünüyor, şeriat geliyor' korkularının artmasını istiyor.
PKK ile Ergenekon arasında nasıl bir organik ilişki var bilinmez ama ikisinin de aynı tarz bir ülke istediklerinde şüphe yok. İkisi de gerginliğin sona ermesinden ve kanın durmasından büyük kaygı duyuyor. İkisi de çözümden değil, çözümsüzlükten yana. ”
Mehmet Kamış’ın yazısında, “PKK ile Ergenekon’un organik ilişkisi”nden söz ediliyor.
Şimdi bu yazıya bakıp da, bu “organik ilişki” zincirine Aydın Doğan’ı veya gazetelerini de ekleyecek değiliz!..
Ama, kabul etmek gerekir ki;
Aydın Bey’e ait gazete ve televizyonların, özellikle son dönemde “kriz ve gerginlik merkezli yayınlar”ın sayısını ve dozajını arttırdığını görmezdedn gelemeyiz!..
Bu yayınların elbette PKK veya Ergenekon ile doğrudan bir bağlantısı yok...
Ancak, görmek gerekir ki;
“Aydın Doğan medyası”nın hedefinde AK Parti var... AK Parti’ye karşı öyle bir “saldırı” kampanyası yürütülüyor ki; bunun, “CHP’nin ekmeğine yağ sürme amaçlı” olduğunu görmemek için, çok saf ve bakar kör olmak gerekir!
Tabiî, “Aydın Doğan medyası”nın pompaladığı CHP’nin, aynı zamanda “Ergenekon’un avukatlığı”nı yaptığını görmemek ve bilmemek için de “embesil” olmak gerekir!..
Ne demiş, diyenler;
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!”
Bu sözden hareketle, şöyle diyebilir miyiz acaba;
“PKK ile Ergenekon organik bir ilişki içinde olduğuna!.. Ergenekon’un avukatlığını CHP yaptığına!.. CHP’yi parlatma görevini de Aydın Doğan medyası üstlendiğine göre!.. Demek oluyor ki!!!..”
Hayır, gerisini getirmeyeceğim...
Ama Aydın Bey’in; “CHP’ye destek” verirken, “Ergenekon’un ekmeğine yağ sürdüğü” gibi bir izlenime yol açtığını da söylemeden geçemem!..
HÜRRİYET’İ KENDİ HABERİ YALANLIYOR!
Ortada böyle bir “görüntü”, böyle bir “fotoğraf” ve böyle bir “imaj” varken, Aydın Bey’in gazeteleri veya televizyonları, hâl⠓Hükümet baskısı”ndan veya “AK Parti’nin taraflı tavrı”ndan söz edebilir mi?..
Kimdir “taraflı” olan?..
Kimdir “baskı” yapan?..
Kim, kimin “burnunu sürtmek” istemekte ve kim kime “haddini bildirmeye” çalışmaktadır?..
Sadece “dün”den bir örnek verip, “kimin, kime gözdağı verdiğini” göstermek istiyorum.
Efendim; dünkü Hürriyet’te “Bir bel altı şantajı daha” başlıklı sürmanşet haberde, özetle deniliyordu ki;
“Ankara’nın Çubuk ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Adem Tuğluca ile AKP İlçe Başkanı İlhami Taşkesti de dahil, 47 sanık hakkında çete dâvâsı açıldı. İddia, inanılmaz skandalları ortaya çıkardı.”
Ayrıntılara girmiyorum.
Sadece şunu sormak istiyorum:
“Ankara Çubuk’ta, skandala yol açan Adem Tuğluca ile İlhami Taşkesti hâlâ AKP’li midir?”
Öyle ya, Hürriyet, dünkü sürmanşetinde bu ikisinin hâl⠓AKP’li” olduğunu iddia ediyor!..
Ama onlar, “AKP’li” değil!..
Hem de, “tam 1 yıldır” değil!..
Zira;
Hürriyet’in “AKP’li” dediği Başkan Adem Tuğluca, “AK Parti’nin etik siyasi anlayışı ile bağdaşmayan hal ve hareketleri”nden dolayı, 19 Mart 2008 tarihinde partiden “ihraç” edilmiş!..
Lütfen dikkat;
Adem Tuğluca’nın “AK Parti’den ihraç edildiği” tarih, 19 Mart 2008’dir!..
Bir yıl önce AK Parti’den “ihraç” edilmiş bir adama hâl⠓AKP’li” dersen, işte buna “bel altı vuruş” derler!..
Ama, hele sıkı durun!..
Şimdi size, 21 Mart 2008 tarihli Hürriyet’in “Ankara Eki”ndeki bir haberden söz etmek istiyorum.
Hürriyet’in Ankara Eki’nde deniliyor ki;
“Başkana şok ihraç!”
Kimdir ihraç edilen?..
Buyurun, haberi okuyalım:
“Başkana şok ihraç - Deniz GÜREL - ANKARA BASKISI - AKP, Çubuk Belediye Başkanı Adem Tuğluca’yı “görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle partiden ihraç etti. AKP Merkez Disiplin Kurulu, önceki gün yaptığı toplantıda, hakkında ‘görevi kötüye kullandığı’ iddiaları nedeniyle Tuğluca’nın partiden ihracına karar verdi” (21 Mart 2008-Hürriyet)
Düşünebiliyor musunuz;
21 Mart 2008’de, bizzat kendisi “Başkana şok ihraç” başlığını atan, yani Adem Tuğluca’nın “AK Parti’den ihraç edildiğini” duyuran Hürriyet, bir yıl sonra bugün, aynı Adem Tuğluca’yı “AKP’li” gösteriyor!..
Buyurun, burdan yakın!..
İşin daha da vahimi;
Hürriyet’in dünkü haberinde, “Adem Tuğluca’nın AK Parti’den ihraç edildiği”ne dair, en ufak bir ibare yoktu, iyi mi?
Bunlar var ya bunlar;
Ya milleti “enayi” ve “keriz” yerine koyuyorlar ya da kendilerinde “bunama” emareleri başladı!..
Öyle ya;
Başkan’ın “ihraç” edildiğini 1 yıl önce duyuran sensin, aynı adamı bugün “AKP’li” olarak kakalamaya çalışan yine sen!..
Bir “unutkanlık” mıdır bu?..
Yoksa “insafsızca bir kasıt” mı?..
Ya da “bunama” belirtisi mi?..
826 MİLYONLUK VERGİ OLAYI
Şimdi, Aydın Doğan olarak sen bunları yapacaksın, sonra da “826 milyonluk vergi kaçağı cezası” kesilince bağırmaya başlayacaksın;
“Hükümet özgür basın istemiyor!”
“Doğan Grubu’na vergiyle gözdağı!”
Demek istiyorlar ki;
“Biz vergiyi zamanında ödedik... Bu 826 milyon TL de nereden çıktı?”
Buna karşılık Maliye Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada özetle demiş ki;
“Tüm vergi mükellefleri, kanunlara göre vergi incelemesine tabidir.. Bu durum, Doğan Holding tarafından kabullenilemeyip saptırılmaya çalışılmaktadır!.. Vergi kaçakçılığı gibi milli menfaatlerimize karşı işlenen ağır bir suç karşısında, hiçbir denetim elemanı görevini yerine getirmekte tereddüt etmez ve etmeyecektir.”
Bunun Türkçesi nedir?..
Bakanlık demek istemektedir ki;
“Evet size 826 milyon TL’lik bu cezayı verdik... Ama bu ceza, vergiyi zamanında ödemediğiniz için değil, VERGİ KAÇAKÇILIĞI yaptığınız için kesildi!”
Durumu herhalde anladınız...
Şunu da anlayın artık:
Aydın Doğan medyasının, dün manşet ve sürmanşetten AK Parti Hükümeti’ne saldırması, “gözdağı”ndan başka hiçbir şey değildir!..
Bugüne kadar “kriz ve gerilimi körükleyen” Aydın Doğan medyası, şimdi de “gözdağı” vermeye başladı ya, galiba fena halde sıkıştılar!..
Ama, hiç dert etmesinler!.. Çünkü, arkalarında Deniz Baykal gibi bir “Ergenekon avukatı” var!..
Hükümet’e birlikte yüklenirler artık!..
Pardon, yüklenmeye başladılar bile!..
=============
Psikolojik savaş!
“Psikolojik Savaş”ın taktiklerindendir... Bazen, bütün hatlarıyla “göz göre göre” saldırırsın, bazen de “çaktırmadan” indirirsin yumruğunu!.. Aydın Doğan’ın Milliyet’i, dünkü sürmanşetinde “Doğan Grubu’na vergiyle ceza” başlığını atıp, yazarı Fikret Bila’ya da “cezanın arkasında siyasi müdahale mi var?” başlıklı bir yazı yazdırırken, tavrını “açık ve net” koyuyor!..
Ama aynı Milliyet, manşetinden verdiği haberle, Başbakan Tayyip Erdoğan’a, “çaktırmadan” bindiriyor!..
Mesela, başlıkta deniliyor ki;
“İstanbul’da cihat çağrısı... Hamas liderleriyle, farklı Müslüman ülkelerden 200 muhafazakâr ulema ve din adamı İstanbul’da bir otelde buluştu!”
İyi de, bu haberin Erdoğan’la bağlantısı ne?..
Aslında hiçbir bağlantısı yok... Ama Milliyet, “spot başlığı”nda o bağlantıyı kurmuş ve demiş ki;
“Konuşmacılar Tayyip Erdoğan’ı övdüler!”
Demek istiyorlar ki; “Cihat çağrısı”nda bulunan “Hamas”cılardır!.. Hamas ise “Erdoğan’ı övmekte”dir!.. Demek oluyor ki; Erdoğan’ın “cihat çağrısı” ile ilgisi vardır!..
“Mesaj”lar, her zaman “açıkça” verilmez... Bazen, böyle “üstü kapalı” ama “suça girmeden” de mesaj verilir!.. Önemli olan, “kişinin imajını bozmak”tır!.. Milliyet’in; “Erdoğan, Hamas ve cihat” diyerek ne yapmaya çalıştığını herhalde anladınız!..
“Sen Aydın Doğan’a 826 milyonluk vergi cezası kesersin ha!!!”