Kocaeli'ndeki büyükşehir belediye başkanı adayının Her mahallede bir Kur'an Kursu vaadine CHP liderinin Onaylıyorum diye sahip çıktığı gün, İstanbul'un bir ilçesinde belediye başkan adayı gösterilmeyen bir kişinin çarşaflı ve başörtülü yakınlarının CHP rozetlerini çıkarmaları bazıları tarafından manidar bulundu.
Onlar CHP'nin çarşaf açılımına karşıydılar zaten; rozetlerin atılmasıyla beklentilerinin doğrulandığını ileri sürüp şimdi de Her mahallede bir Kur'an Kursu kampanyasına itiraz ediyorlar.
Sadece itirazla yetinmeyip taviz olarak gördükleri gelişmeyi 'tehlikeli' de buluyorlar...
İsteyen mahallelerde açılacak Kur'an Kursları neden tehlikeli olsun ki? Okulların tatil olduğu dönemlerde hemen her mahalledeki camilerde isteyenlerin çocuğunu gönderebildiği kurslar açılıyor zaten; devlet okullarında 'zorunlu' olarak çok genel bir dinbilgisi ve ahlâk dersi verildiği için, ülkemiz insanları, çocuklarının İslâmî bilgilerle tanışmasını bu yolla sağlıyorlar...
Sözün kısası şu: Her mahallede bir Kur'an Kursu kampanyasıyla CHP, aslında yeni hiçbir şey vaat etmiş olmuyor; zaten varolan bir uygulamaya sahip çıkıyor CHP...
Vaatin içi boş olsa bile CHP'nin böyle bir kampanya açması alkışı hak ediyor: Düne kadar ters baktığı sanılan bir konuda geniş kitlelerden farkı olmadığını gösterme ihtiyacı duyduğu için... Çarşaflı/ başörtülü kadın yakınlarını kendi kişisel ikbali için CHP'ye üye yaptığı anlaşılan insanların dışa vurduğu tepkilere rağmen 'açılım'dan vazgeçmediği için...
CHP ve Deniz Baykal gerçekten siyaseti yeni yeni öğreniyor...
Deniz Baykal selefleriyle karşılaştırıldığında dindarlara en yakın CHP lideri; bu yönüyle İngiliz Tony Blair'e benziyor... Sadece ağzından 'Allah' sözcüğü çıkmasın diye özel çaba gösteren İsmet İnönü'yü kast etmiyorum; 'dine saygılı lâiklik' deyiminin mucidi Bülent Ecevit'in kendi hayatında uyguladığını hiç görmediğimiz ritüeller Deniz Baykal'ın hayatında var. Ramazan'da oruç tutuyor, aile fertleriyle bayram namazlarına gidiyor...
Son açılımlar üzerinde âriyet ceket gibi durmuyor Deniz Baykal'ın... Henüz hayli uzağında durduğu 'Rubicon' noktasını da aşabilirse, hem kendisi hem partisi rahatlayacak, ülkemiz ve insanlarımız da onlar sayesinde rahat nefes alabilecek...
Rubicon İtalya'nın kuzeyinde bulunan 29 km'lik nehrin adıdır. MÖ 49 yılında Sezar nehri geçerek savaşı başlatmıştı. Hemen her dilde 'dönüşü olmayan yola girmek' anlamına gelen bir deyim olarak kullanılır Rubicon'u geçmek...
Baykal ve CHP için Rubicon'u geçmek, yani 'din'e bakışıyla ilgili gerçek tavrını kitlelerin alabileceği adımı atmak, başı açık olmayan kadınları da partiye kabul ederek rozet takmak veya esasen süregiden Kur'an Kursu uygulamasına sahip çıkmak değildir. Kur'an Kursuna gidenin ve başörtenin 'rejim düşmanı' olduğu kabulünü yıkacak bir eylemli çıkışa ihtiyaç var.
İngiltere'de sosyalist Tony Blair bunu dindarlığını açık biçimde yaşayarak başarmıştı; o sayede on yıldan fazla başbakanlık yaptı, partisi hâlâ iktidarda...
Onun İngiltere'de yaptığının Türkiye'deki karşılığı ne olabilir? CHP ne yaparsa, dindar kitleler arasından ona soğukluk duyanlar için de oy verilebilir bir parti haline dönüşür? Rozet iyi bir adımdı, kurs kampanyası da öyle, şimdi bu ikisini amaca eriştirecek daha elle tutulur bir girişime ihtiyaç var...
Geçen yılın yarısını Meclis'ten çıkan başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliğinin iptal süreciyle heder etmiş bir ülkede, o sürecin mimarı CHP'den üniversitelerde başörtüsü sorununu çözecek girişimi üstlenmesini beklemek hayli zor, biliyorum.
Biliyorum, ama yine de sormadan edemiyorum: Hayatta, özellikle siyasi hayatta, kolay ne var ki?