Danışmanlık merkezine annesi ve anneannesi ile gelen Yiğit, dört buçuk yaşındaydı ve tek çocuktu. Yiğit’in babası iki sene önce ölmüştü. Annesi oğlunun içe kapanık olduğunu, kelime dağarcığının yetersiz olduğunu aktardı. Yiğit tek çocuk olduğu için ve konuşma becerisi gelişsin diye yarı zamanlı kreşe gidiyordu.
Anne Meral hanım, hamile kalmaya henüz hazır değilken oğluna hamile kaldığını, eşiyle pek anlaşamadıklarını, epilepsi hastası olduğu için düzenli ilaç kullandığını ve hamileyken iki kez düştüğünden bahsetti. Doğumun sezaryen olarak ve zamanında olduğunu söyledi. Meral hanım çocuğu doğduğunda onu kucağına verdiklerinde güzel duygular hissedemediğini ağlayarak anlattı.
Anneye göre oğlunun şu anki problemleri; Yiğit kreşte bazı zamanlar istediği olmadığında arkadaşlarını itiyor, arkadaşlık kuramıyor, öğretmenine de saldırgan davranıyormuş. Tuvaleti geldiğinde her yerde tuvalet ihtiyacını gideremiyor, tutuyormuş. Tuvalete sadece evinde girebiliyor ve klozete korktuğu için oturamıyormuş. Bunun yanı sıra, yemek seçiyor, her yemeği yemek istemiyormuş.
Anneden oğlunun gelişim öyküsünü aldıktan sonra Yiğit’e, “Stanford Binet zekâ testi” uyguladım. Testi yaparken, Yiğit’in bilişsel becerilerinin yaşıtlarından daha düşük olduğunu, yönergeleri zor kavradığını, muhakeme becerilerinin iyi olmadığını gözlemledim. Benimle kolay iletişim kurabildi, test ortamına ve bana karşı olumsuz bir tutum içinde olmadı. Yiğit’in ayrıca dil ve anlatım becerileri zayıftı, çoğu zaman bildiklerini ifade etmekte ve cümle kurmakta zorlandı. Yiğit’in kişisel dikkat, görsel ve işitsel dikkatinin de zayıf olduğunu gözlemledim. Soyutlama ve işitsel algı becerileri de yaşıtlarına göre düşük seviyedeydi. O seansta anne ve anneanneye uygulayacağım, Deneyimsel oyun terapisi hakkında psikoeğitim verdim.
İkinci seansta Yiğit’le ilk oyun seansına başladık. Yiğit oyun seansında canlı ve neşeliydi. İlk eline aldığı oyuncak örümcekti. Örümcekle diğer hayvanları savaştırdı. Daha sonra kum havuzunda, kumla oynadı, kumu bardağa doldurdu ve kumun bardaktan döküşünü izledi. Yiğit, ikinci üçüncü oyun seanslarında daha çok kendi kendine oynadı, bana rol vermedi, benimle çok fazla iletişim kurmadı, duygularını paylaşmadı. Seanslarda daha kısık bir sesle konuşuyordu. Ancak dördüncü seanstan itibaren beni terapisti olarak seçti, aramızda güvenli bir bağ kuruldu, benimle daha çok göz teması kurdu, hatta oyunlarını çoğu zaman bana göstermek istedi. Kurduğu bir oyun sahnesinde terapist olarak bana rol verdi, benim ne yapmam ve söylemem gerektiğini bana söyledi. İlk defa canlı renklerle, daha uzun süre dikkatini vererek resim yaptı. Yaptığı resmi beğendiğini belirtti. Artık oyun seanslarında hissettiği duygulardan bahsediyor, daha çok kelimelerle cümle kurabiliyor, kendine daha çok güveniyor ve bana daha çok rol veriyor hale gelmişti. Anneden aldığım geri bildirimlere göre Yiğit kreşte arkadaşlarıyla daha uyumlu, iyi ilişkiler kurmaya başlamıştı ve onlara vurma davranışı kaybolmuştu.
Yiğit’le oyun seanslarımız devam ederken Meral hanım, oğlu için bir konuşma terapisti buldu ve Yiğit konuşma terapilerine başladı. Ayrıca Meral hanım boş zamanlarında çocuğunun bilişsel becerilerini dikkatini geliştirici faaliyetler yapmaya başladı. Yiğit’in kreşteki öğretmenleriyle de iletişim kurup ona nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Oyun seanslarının son on dakikasında anneye, çocuğu ile nasıl duygu regülasyonu yapacağı, çocuğunun istenmeyen davranışlarında nasıl davranması gerektiği, öfke, ağlama nöbetlerinde nasıl davranacağı, çocuğuna sınır koyma ve seçenek sunma konularında psikoeğitim yapıldı.
Değerli okuyucular, Yiğit örneğinde görüldüğü gibi bazı çocuklarda gelişim geriliği görülebiliyor. Bu gerilik dil, kişisel-sosyal, ince-motor, kaba-motor, bilişsel alanlarında olabiliyor. Bütün gelişim geriliklerinin tedavisinde Ebeveyn-Öğretmen-Psikolojik danışman işbirliği içerisinde, çocuk yararına çalışmalıdır.
Unutulmaması gereken en önemli bir nokta; her olumsuz, yaramaz davranışın altında mutlaka karşılanmamış bir ihtiyaç vardır ve çocuklar oyun terapilerinde kendi iyileşme yollarını bilirler. Terapistler, danışanı oyun terapisinde yönlendirmeyerek, gözlemleyerek, davranış ve duygu yansıtması yaparak, çıkılan o içsel yolculuğunda ona eşlik ederler.
Çocuklarımızı anlayabilmemiz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.