Kod adım Hasan'mış!
'İran ajanı'ymışım. Türkiye'deki İran ajanlarıyla görüşüyormuşum. Dosyada; 'Mustafa Karagül isimli gazeteci İbrahim Karagül' diyor. 'Vatan haini'ymişim.
Anadolu'dan bir dernek ya da vakıf aramış. Konferansa davet etmiş. 'Gelemem' demişim. Dosyaya eklenmiş, 'örgüt konuşması' yapılmış.
Yayın yönetmenliğini yaptığım Yeni Şafak ve TVNET'teki arkadaşlarımla aramızdaki günlük iş görüşmelerini bile 'not' etmişler, dosyaya eklemişler. 'Şu konuda falanca kişi iyi konuşur, programa çıkarabiliriz' demişim, not etmişler. 'Filanca kişiye şu konuda yazı yazdırabiliriz' demişim, not etmişler.
Telefon görüşmesi yaptığım söylenen bazı kişileri hiç tanımıyorum. Öyle bir isim hatırlamıyorum. İlk defa duyuyorum. Beş senedir, bir gazeteci olarak her hareketimi, görüşmemi, konuşmamı not etmişler.
Beni terör örgütleriyle, bazı suikastlerle bağlantılı göstermek için senaryolar üretmişler, kurgular yapmışlar, var güçleriyle uğıraşmışlar. Bir nevi imha planı yapmışlar.
Yüzüme karşı gülerken, gelip benimle iş görüşmeleri yaparken arkamdan dosyalar tutuyorlarmış, fişlemeler yapıyorlarmış.
Düşündüm.. 'Hayal kursam, fantastik bir hikaye yazsam böyle bir kurgu yapabilir miyim' dedim. Mümkün değil yapamazdım. Zengin hayal dünyam böyle bir senaryoya yetmezdi.
Şok edici şeyler gördüm. Kendimle ilgili, başkalarıyla ilgili. Bazen örgüt mensubu olmuşuz, bazen ajan olmuşuz, hakkımızda dosyalar hazırlanmış. Darbe başarılı olsaymış yıllarca hapis yatacakmışız.
'Mümkün' dedim. Böyle dosyalar hazırlayanlar, mahkemeleri de kendilerine göre kurgulayınca bir bireyin kendini anlatması, savunması, imkansızdır. Hiçbir bireyin gücü buna yetmez, yetemez, her birey böyle bir komplo karşısında çaresizdir. Devlet gücünü bu şekilde kullananlara karşı savunmasızdır.
Bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi her şeyin üstünde tutan, bu ülkeye aşık biri ancak olanlar karşısında derin derin bir acı hisseder. Çok can yakıcıdır bu.
Türkiye büyük şoklar yaşadı, travmalar atlattı. İktidar çatışmaları yüzünden çok acı çekti. Ama hiçbir dönemde bireyler üzerine böyle kurgular, senaryolar yazılmadı. İnsanlar doğrudan hedef alınmadı. Böylesine bir imha harekatı yaşanmadı.
Yıllardır yazı yazarım. Çok ağır suçlamalara maruz kaldım. Herkes kendi düşüncesine göre beni bir şeyle suçladı. Konjonktüre göre suçlamalar değişti. El Kaideci yaptılar, İrancı yaptılar, ulusalcı yaptılar, Kemalist yaptılar, Alevi sevdalısı yaptılar, CIA'nın gizli uzantısı yaptılar, derin devletçi hatta özel harekatçı bile yaptılar. En son Suriye olayları başladığında, olabileceklere yönelik uyarı içerikli yazılarımdan dolayı Baasçı bile yaptılar. Hatta bir beyinsiz 'Baasçı köpek' diye yazı bile yazdı.
Kendimi farkettiğim günden beri Türkiye'ye yönelen her saldırı girişimine, her kötü düşünceye, her kirli operasyona karşı hiç düşünmeden savunmaya geçmiş, riskler almış, kişisel güvenliğini hiçe saymış biri olarak söylüyorum: Hiç birini ciddiye almadım. Hiç biri bu kadar yaralayıcı olmadı. Hiç biri bu kadar alçakça bu kadar kalleşçe değildi.
Türkiye'de oluşum, yapı, ya da devlet iktidarına nüfuz eden hiçbir güç bu kadar alçalmamıştır. Bu kadar millete tuzak kurmamıştır.
Hala utanmadan, sıkılmadan hiçbir şey olmamış gibi, operasyonda parmakları yokmuş gibi pervasızca konuşup yazanları görünce nasıl bir çift karakterlilikle karşı karşıya olduğumuzu anlıyorum. İşte o zaman böylesine kurguların, senaryoların hangi hastalıklı ruh halinin eseri olduğunu görüyorum.
Sadece ben değilim. Başbakan'a da aynısını yapmışlar. Siyasette ve bürokraside üst kademelerdeki bir çok insana aynısını yapmışlar. Cemaatlerin üst yönetimlerine aynısını yapmışlar. Kanaat önderlerine, STK temsilcilerine aynısını yapmışlar. İş adamları listeleri hazırlayıp hepsine tuzaklar hazırlamışlar. İhaleye girdikleri yerde, rakip şirketlere bile aynı tuzağı kurmuşlar.
Bu darbe başarılı olsaydı, bugün gazeteci kılığında gördüğünüz bazı isimlerin bile darbe yöneticilerinden olduğuna tanık olacaktınız. Türkiye hakkında düşünceleri, projeleri olan bazı ülkelerin rahatsız olduğu herkesi listelemişler ve hepsi için senaryolar oluşturmuşlar.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasındaki 'Ortaya vahim deliller çıkıyor' sözü çok önemli. Gerçekten bu deliller ortaya çıkıyor. Hakkıyla yargısal bir süreç işletilirse bazı isimlerin gerçek kimliği sizi şok edebilir.
Türkiye'nin nasıl bir komployla karşı karşıya bırakıldığı, nasıl başka güçlere peşkeş çekildiği, kimlerden nasıl direktifler alındığı, operasyonun nerelerden yönetildiği ortaya çıkarsa, bütün ülke büyük bir üzüntü yaşayabilir. Şunu bilin ki, darbe girişiminin en büyük hedef Erdoğan'ı devirip Türkiye'yi eskisi gibi birilerinin taşeron ülkesine dönüştürmekti.
Ancak tablo bütün boyutlarıyla belirginleştikçe hedefin sadece Erdoğan olmadığını, Erdoğan'ın önlerinde büyük bir engel olduğu için yok edilmek istendiğini, hedefin Türkiye olduğunu, Türkiye'nin bugününe güç katan herkes olduğunu, bu çevrelerin tamamen tasfiye edilmesinin planlandığını, şimdiye kadar tanık olmadığımız bir dış operasyonun uygulandığını göreceksiniz.
Bir çok şeyi kaçırmışlar. Kaçıramadıkları şeyler arkalarında büyük izler bırakmış. Bunlar hakkıyla ortaya çıkarsa vatan hainliğinin ne olduğunu bütün Türkiye görecek. Kirli ittifaklar, örtülü operasyonlar, para trafiği, çıkar ilişkileri, bütün bunları Erdoğan karşıtlığı ile kamufle etmeye çalışıyorlar şimdi.
Unutmayın bu ülke, bu topraklar çok daha büyük tuzakları bozdu, badireler atlattı. Büyük yıkımlar gördü. Büyük savaşlar, felaketler yaşadı. Hepsinin üstesinden geldi. Sadece son bin yıla bakın, ne büyük felaketler yaşanmış ve sonrasında nasıl bir yükseliş dönemi başlamış. İmha edilmek istenirken yeniden dirilmiş bir ülkeyiz biz.
Bunun da üstesinden geleceğiz. Bu acımasız ihanetin de yaralarını saracağız. Ülkemize sahip çıkacağız. Masum görünümlü kamuflajlarla bize sunulan projeleri, önümüze kurulan tuzakları boşa çıkaracağız.
Erdoğan'ın dünkü konuşmasındaki sözler önemliydi. Dosyalar açıldığında ya da operasyonlar başladığında bu sözlerin ne anlama geldiğini daha iyi göreceğiz.
Ben bunu bir işaret olarak gördüm....