Geçenlerde Prof.Dr. Mustafa Armağan Twitter hesabından bir bayrak resmi yayınladı. Osmanlıya ait bir bayrak resmi bu!
Cumhuriyetten 10 yıl öncesine ait bayrağımızdaki yıldızın ortasında da Osman Gazi’nin resmi var...
Bu bayraktaki hilal İslam’ın kendisini, yıldızın her bir köşesi ise İslam’ın 5 şartını temsil ederdi.
Bu bayrak, şu anda Türkiye Cumhuriyetini temsil eden bayraktır.
Evet, tarihte devamlılık vardır. siz, ne kadar reddi mirasla tarihi yok saysanız dahi, bir gün taşlar yerli yerine oturur. Hiçbir şey gökten zembille inmez. Mutlaka ortada sebepler vardır ve hayat ona göre şekillenir.
Mustafa Kemal’de bir Osmanlı paşasıydı, İsmet Paşa’da! Tarih onlara bazı roller biçti. Her şey kader çizgisinde oldu. Kaderi sorgulamak, kimsenin haddine değildir. Biz, tarihi sorgulamak ve ondan ibret almak gibi bir sorumluluk taşıyoruz ki atiyi görelim!
Bu minvalde;
“Milli Şef” İsmet İnönü, “Ebedi Şef” Mustafa Kemal’in matemini tutmak yerine vefatından bir gün sonra yani 11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı oldu. Bir gün sabredebildi. Artık İsmet Paşa, Kemal Paşa’nın “Cumhurbaşkanı” unvanının yanında “Ebedi Şef” unvanı da CHP kurultayında teyit ettirmişti.
1938’in Cumhuriyet Gazetesi Mustafa Kemal’in naşına “Büyük Ölü” başlığını atmıştı. Tabutuna kutsiyet atfetmekten de geri durmadılar. Onlar için “Büyük Ölü” sıfatı yetmedi ve naşına “günlerdir etrafında tavaf edilen Kâbe” (Cum. Gzt. 22. Teşrin1938) benzetmesini yaptılar.
Bu güruh hâlâ milletin değerlerini aşağılamaya devam ediyor ve hâlâ bu Cumhuriyeti bir yere oturtamıyor. Mustafa Kemal’in naşına bir Fatiha okumak-okutmak gibi kaygıları olmadığı gibi kabri başında daima şikâyetlerini sunuyorlar, rahat bırakmıyorlar…
90-100-150 sene geçti, artık bu “gerici” kafalardan millet bıktı, usandı, gına geldi…
“Melon şapka giyerek” cadde ve sokaklarda arzı endam ederek “ilerici” olunacağını zanneden zihniyet 150 yıldır milleti meşgul ediyor. Zihinleri işgal edilmiş haberleri yok…
Cumhuriyet elden gidiyor, Cumhuriyetin kazanımları yek ile yeksan oluyor diye kıyametler kopartılıyor. İlla “gâvur gibi olacağım, gâvur gibi düşüneceğim” diye ısrar ediyorlar. Yemin olsun bunu da beceremiyorlar…
Ne düşüncede ne de pratikte…
Daima açık veriyorlar, daima sırıtıyor, daima bir kompleksin bir ezilmişliğin mahcubiyeti var çehrelerinde…
Pişkinlikleri de cabası…
“Milli” dediler; milletin değerlerine saldırdılar…
“Yerli malı” dediler; milli sanayiyi kuruttular, ‘şapka’ üreterek köşe oldular…
“Milli istihbarat” dediler; ipin bir ucunu MOSAD’ a diğer ucunu CIA’ ya bağladılar…
“Millilik” adına ne varsa istismar ettiler ve bu milletin değerleriyle savaştılar…
Bu Cumhuriyetin kurucusunu, bu milletin ortak değerini de istismar ettiler…
Ama millette boş durmadı. Sabretti. Bunların hezeyanlarına aldırmadı ve yeniden dünyayı keşfetti. Millet, artık boyalı çizmeleriyle “her şeyi biz biliriz” havasındaki baronlara itibar etmiyor…
Biz hala “o olmasaydı, bu olmasaydı” diye oyalanıyoruz. Bu kadar “ezbere” bir yaklaşım olur mu?
“Edison olmasaydı lamba da olmazdı” diyerek Edison’a kutsallık mı atfedelim, hâşâ!
Böyle saçmalık olur mu?
Şu anda kullandığımız “sıfır” sayısını Müslümanlar buldu, şu anda kullanılan rakamların patenti bizimdir diye insanlık Müslümanlara kul-köle mi olmalı?
Mantık, aynı mantık!
Mustafa Kemal olmasaydı başka bir Mustafa Kemal çıkmazdı…
Bu topraklar sahipsiz öyle mi?
Yok, yok böyle bir şey!
Mustafa Kemal’i putlaştırmak…
Bunlar “Atatürk” diye diye Atatürk’e zarar verdiler…
Mustafa Kemal, bu Cumhuriyetin kurucusudur. Osmanlı paşasıdır. Bu manada hepimizin ortak paydasıdır…
Bir bin yıl daha oyalan bakayım, seni cennetine götürecek…
“Atatürk olmasaydı babanız başkası olurdu” diyecek kadar alçalabilen edepsiz, at gözlüklü, basmakalıp, analitik düşünce yoksunu bu sosyal güruha milletimiz itibar etmiyor ve etmeyecektir…
Her şeyin sebep-sonuç ilişkisini Mustafa Kemal’le sınırlandırmak…
Kader çizgisinde neyin olup olmayacağını Cenabı Hak bilir!
Olmayan şeyler üzerinde kafa yormak…
Bilimsel yaklaşım olarak Mustafa Kemal olmasaydı biz olur muyduk?
Evet, olurduk.
Teolojik anlamda bu böyledir. Bilimsel olan her şey teolojik manada da tezat teşkil etmez, bilakis doğrulayıcıdır.
"O olmasaydı" demekten ziyade onun yaptıklarından ders çıkarıp geleceğimizi inşa etmek…
Unutmayalım; bu topraklarda çok önemli atılımlar oluyor. Türkiye’miz yeniden büyük devlet olma yolunda küresel ölçekli projelere imza atıyor. Bu Allah’ın bize bir lütfü! Böylesi bir zamanda, birilerinin sesi çok çıkartılıyorsa, bilin ki bu birilerini de kullanan kesim devletimizin inkişafını çekemiyor demektir!
Adamlar 100 yıl sonrasına kafa yorarken bunlar “murdar hayvanın derisinden mamul çarıkla ezan okunur mu” tartışmasına giriyor. Osmanlıyı batıran zihniyet, Cumhuriyeti de batırmak istiyor.
Ama bu Cumhuriyet öyle kolay kazanılmadı, haberiniz ola!