Daha kaç çocuğu kurban vermemiz gerekiyor?

Ali Osman AYDIN

2018’in Şubat’ıydı…

Ülke, tecavüze uğrayan, öldürülen çocukların travmasıyla çalkalanıyordu. Tam o günlerde Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar kurulu toplantısından sonra çıkıp şöyle söylemişti: “Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ başkanlığında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’dan oluşan bir komisyon kuruldu. Komisyonun kuruluş amacı, çocuklarımızın korunması konusunda bugüne kadar aldığımız bütün tedbirlerin gözden geçirilerek daha etkin koruma için neler yapılması gerektiği hususunu çalışmak ve en kısa sürede hükümetimize yasal ve idari açısından yapılması gerekenler konusunda bir rapor sunmak olacaktır.”

****

“Cezaların artırılması başta olmak üzere her alan tek tek ele alınacak ve sonucunda yapılması gerekenler bir rapora bağlanacak, yasal düzenleme gerektiren hususlar TBMM’de yasalaştırılacak, idari tedbirle yapılacak hususlarda gerekli düzenlemeler yapılacak ve gerekli tedbirler alınacaktır.”

****

“Çocuklarımızın her biri bize emanettir. Her türlü suça karşı, ahlaksızlığa, saldırıya karşı çocuklarımızı korumak hepimizin vazifesidir. Öncelikle hükümetimizin ve güvenlik güçlerimizin, devlet kurumlarımızın başta gelen vazifesidir.”  

****

Aylar geçti…

O komisyon toplandı ve sözü edilen “rapor” yazıldı mı bilmiyoruz?

Ama biliyoruz ki, bu suçlarla bir “idari tedbir” alınmadı.

“Gerekli düzenlemeler” yapılmadı.

TBMM’de bu kapsamda bir “yasa” yapılmadı…

Maalesef…

Ama bu sürede “İmar barışı” kararı alındı ve yapıldı…

Vergi borçlarına ilişkin faiz affı kararı alındı ve yapıldı… 

Milyonlarca insanı sandık başına götürecek seçim kararı alındı ve yapıldı…

Ve daha niceleri…

Ama çocuklarımızı tecavüzcülerden, katillerden koruyacak bir yasa kararı alamadık ve yapamadık…

Bu yüzden belki, yine çocuklarımız kaçırıldı, tecavüze uğradı ve öldürüldü…

En son Eylül’ü, yasasızlığa, tedbirsizliğe, caniliğe, zalimliğe kurban verdik. 

Daha kaç Eylül’ü feda etmemiz gerekecek ki bu yasalar yapılabilsin?

Çocuk bedenlerinden intikam alabilecek canavarları durduracak yasaları derhal çıkarıp, süratle uygulamak bu kadar mı zor? 

Hayatın, sevginin, umudun, masumiyetin düşmanlarına hak ettikleri cezayı vermek bu kadar mı güç?   

Gömülen her çocuk bedeniyle…

Yaşayamaz hale geliyoruz…

En zayıflarımızı, en masumlarımızı kurban vererek, adım adım korku toplumuna dönüşüyoruz, bu görülemiyor mu?

Ne yapalım?

Çocukları evlere mi hapsedelim?

Sokaklardan çocuk gülücüklerini mi kazıyalım?

Parklardan kaydırakları, salıncakları mı söküp atalım?

Ne yapalım?

En yakın komşularından, en yakın akrabalarından, gördükleri her canlıdan korkmalarını mı öğütleyelim onlara? 

En yakın komşularından, en yakın akrabalarından, gördükleri her canlıdan korku duyarak büyüyecek çocuklardan daha sonra mutlu olmalarını mı bekleyeceğiz?

“İnsanları sev” mi diyeceğiz?

“Hayata umutla bak” mı diyeceğiz?

Tecavüz ve ölüm korkusuyla büyüyen çocuklardan oluşacak bir toplumda huzur, güven veya umut olabilir mi?

Bu geleceğimizin kararması demek değil mi?

Ne kadar çok yavrumuzu aldılar ellerimizden, ne kadar çok yandı canımız, ne kadar çok bekledik, ne kadar çok sabrettik…

Ne yapılmaz düzenlemeymiş arkadaş!

Ne alınmaz tedbirmiş!

Ne çıkmaz yasaymış…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.