28 Şubat 1997 yılında 9.5 saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısıyla başlayan post modern darbe süreci, Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanmıştı. 28 Şubat darbesine ilişkin 103 sanık hakkında, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak” suçlaması ile Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve yaklaşık 5 yıl süren davanın sonunda Çevik Bir, İsmail Hakkı Karadayı, Halil Kemal Gürüz, Çetin Doğan’ın da arasında bulunduğu 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, indirime giderek cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi. Hükümlüler adli kontrol şartı ile tutuklanmadılar. Böylece 1000 yıl denecek olan süreç sonuçlandı.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez darbeciler mahkûm edildiler. Bu önemli. Ancak bu cezalar, yaşananlarla kıyaslandığında vicdanları tatminden çok uzak. Savcı 60 sanık için ceza istemişti. 39 sanık için ise beraat talep etmişti.
Bu dava 28 Şubat’ın sadece BÇG ayağı ile sınırlandırılmış bir dava. O döneme ilişkin zulüm ve baskıların etkileri hâlâ devam ediyor. Bu işin media, sermaye, siyaset, bürokrasi ve STK ayağı görmezden gelindi. Bu dava burada bitmeyecek. İstinaf, Yargıtay, AYM, AİHM ayakları var. Yargılama bitse bile süreç tartışılmaya devam edecek.
Bugün 31 Mart’ın yıldönümünde, 28 Şubat kararı.. Darbecilere darbe indirildi. Her ne kadar bu ceza beklentilerin çok altında da olsa! İttihat Terakkinin askeri kanadının devamı olan siyasi kanadın devamı bugün mahkûm edildi. “Post modern darbe” demişlerdi. Bin yıl süreceğini hayal ediyorlardı ama, olmadı. Bitti.
Şu var, 1000 yıl değil, kıyamete kadar sürecek deselerdi, bunu anlardım. Şeytana kıyamete kadar mühlet verildi. Şeytanın askerleri de, iradesini, nefsini Şeytana teslim edenler de kıyamete kadar cehenneme doğru yürüyüşlerini sürdürecekler. Kimi zaman da böyle fazla mesai yapacaklar.
Bakalım bu karara SP nasıl tepki verecek! Meral Akşener ne diyecek! Biri yağlı kazığa oturtulacaktı, ötekisi 28 Şubat’ın hedefindeki parti ama, RP’nin devamı olan SP, 28 Şubat davasına müdahil olmadı. “Kahraman ordumuzla aramızda hiçbir ihtilaf yoktu” deyip sıyrıldılar işin içinden.
31 Mart olayı, bugünkü takvime göre aslında 13 Nisan 1909’da gerçekleştirildi. O gün yürürlükte olan Rumi Takvim’e göre, tarihler 31 Mart 1925’i göstermekteydi. Bu yüzden 31 Mart Olayı olarak anılmaktadır.
Dün sadece 31 Mart’ın yıldönümü değil, aynı zamanda 28 Şubat davasının karar günü idi ve ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE Suriye’ye özgürlük getirmek için(!) düğmeye bastıkları gündü!
Suudi Arabistan’a iskambil, bale, Ice Show geliyor, Suriye’ye Özgürlük!? Biz ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın Afrika’ya, Latin Amerika’ya, Asya’ya, yakın zamanda Ruanda’ya, Irak’a, Afganistan’a ve Libya’ya, Yemen’e nasıl özgürlük getirdiğini biliyoruz. Bunlar her yerde ve her zaman aynı kişilikteki insanlardır. Tüm dünyadaki darbeciler zihniyet ikizidir.
31 Mart’a geri dönersek, bütün darbeler birbirine benzer. Darbeciler de öyle. Nasıl bizde darbe için mesela Konya Mitingi, Sincan toplantısı bahane olarak kullanıldı ise 31 Mart’ta da Volkan Gazetesi Baş Yazarı Derviş Vahdeti’nin yazıları ile ve Ahrar (İşçi) Partililerin söz ve eylemleri bahane edildi. O günün Gezi olayları gibi bir durum çıktı ortaya. Asayişi sağlamak için İttihat Terakki yöneticileri Makedonya’dan Avcı Taburları’nı İstanbul’a getirdiler. İsyan daha da büyüdü, bazı Avcı birlikleri halkın safına geçti ve olaylar İttihat Terakki’ye karşı bir protestoya dönüştü. Bu arada Meclis önünde toplanan eylemcilerle asker-zabıta karşı karşıya kaldı. O günkü karmaşada bazı subay ve gazeteciler öldürüldü.
31 Mart Vakası bir bakıma rejim değişikliği temelinde bir olaydır ve kendinden sonrası isyan ve darbeler için bir milad oluşturmuştur. Abdulhamid’i indirenler İttihat Terakki’nin askeri kanadı idi, Cumhuriyeti kuranlar ise İttihat Terakki’nin siyasi kanadıdır. Tek Parti dönemi ve darbeler bu kadroların öncülüğünde gerçekleşmiştir.
İsyan ve çatışmalar şiddetini artırarak yayılmaya başlayınca İttihat ve Terakki Selanik’teki Hareket Ordusu‘nu İstanbul’a getirterek kontrolü eline aldı. Bu orduya Mahmut Şevket Paşa, komuta ediyordu ve harekatın Kurmay Başkanı Mustafa Kemal‘di.
Sonuçları itibarı ile 31 Mart 2. Abdülhamid döneminin sonu oldu ve yerine 5. Mehmet Reşat getirilmiştir. Abdulhamid meclis kararı ile tahttan indirilen ilk padişah oldu. Onu indirmeye gelenler arasında gayrimüslimlerin de olması dikkat çekicidir.. Abdulhamid Han daha sonra Selanik’e sürgün edilecek, Yahudi işadamı, Şimon Zwi mektebinin sahibi Alatini Efendinin evinde iskana mecbur edilecektir. Meclis kararı ile tahttan indirilen indirilen 2. padişah ise Sultan Vahideddin’dir. İttihat ve Terakki yönetimde artık daha etkili idi. Padişahın etkinliği azaldı. Hükümet artık sadece meclise karşı sorumlu olacaktı. İttihat Terakki ile başlayan darbe süreci, tam da 31 Mart’ın yıldönümünde noktalandı. Şimdi sıra 15 Temmuz’da!.
Selâm ve dua ile.