Önce kadrosunu kurabilecek mi, soruları vardı. Sonra mahalli seçimlerde ne yapar, soruları geldi. Ama işte, koza örülmeye başlandı. Mahalli seçimlerde ne yapar, sorusu hala var. Mahalli seçim dinamiği bazen gönüllerdeki parti tercihini aşabiliyor.
Oylar bölünmesin, yoksa falanca kazanır eğilimi, şu şehirde şöyle, bu şehirde böyle işleyip, farklı farklı partilere yığılma sonucunu doğurabiliyor. Onun için, 29 Mart seçimleri Saadetin siyasi gücü için yeterli kanaat sağlamayabilir.
Ya da, İl Genel Meclisine yansıyan oylarda bir ölçüde fikir alınabilir. Ama ben, Türkiyede önümüzdeki on yıllar içinde siyaset yapabilecek kadrolar hangileridir? sorusuna hep, İlk planda Milli Görüş çizgisi cevabını vermişimdir.
Çünkü: Bu çizginin siyasi bilinç sahibi diri bir gençlik birikimi var ve o birikim, siyaseti omuzlama yolunda kendini geliştiriyor. Bana göre gene muhafazakar camiada başka bir birikimden söz edilebilir. Onlar için düştüğüm not, Şayet siyaset yapmayı tercih ederlerse... şeklindedir.
Çünkü şu anda gözlemlediğim o ki, o camia, yetişmiş insana yatırım yapıyor olmakla birlikte, bunu siyaset alanında değil, daha çok bilimsel ve entelektüel alanda yapmaya çalışıyor. Bürokraside görev alıyor. Numan Kurtulmuş Saadette kozasını örüyor.
Bir kere, kopanları topluyor. İşte İstanbul adayı Mehmet Bekaroğlu... Eyüp Sanay. Nurettin Aktaş. Remzi Çetin. Ankaraya Veysel Candan aday gösterildi. Candanın Konyadan epey bir deneyimi var. Bu isimlerle yeniden buluşmak, Kurtulmuşla gerçekleşen bir gelişme.
Demek bu isimler Kurtulmuşta yeni bir toparlayıcılık gördüler, Kurtulmuş da, bu isimlerin kopuş sebeplerini anladı ve ortadan kaldırmayı başardı. Böylece yeni bir siyasi aklın devreye girdiği kesin. Hem Kurtulmuşun taze heyecan ve geniş perspektifi, hem uzun yollardan gelen şahsiyetlerin zaferlerle - mağlubiyetlerle, düşerek - kalkarak elde ettikleri damıtılmış tecrübeler, Saadete ciddi bir birikim kazandıracak. Peki Kurtulmuş, neyi ifade ediyor? Önemli soru bu...
Neyi ifade ediyor ki, Saadet bir çekim alanı haline geliyor? Gençlik önemli. Bilgi birikimi önemli. Beden dili önemli. Ciddiyet önemli. Ve en önemlisi, dil, üslup, yaklaşım tarzı, iletişim...
Kurtulmuş, bir yardan, hedef kitlesinin ana hassasiyetlerinin farkında ve onları seslendiriyor, ama diğer yandan da ayağının yerden kopmamasına itina ediyor.
Kurtulmuşun siyaset üslubunda çok önemli bir şey daha var: Kurtulmuş, farklı siyasi odaklarda olan biteni kategorik ve tümden dışlamak yerine doğruları ayıklamayı, onların altını çizmeyi, benimsediğini vurgulamayı, ama sonra, kendi farkını ortaya koymayı tercih ediyor.
Mesela: Başbakanın Davosta sergilediği tavrı onaylıyor, o heyecanı dışlamıyor, Erdoğanın bugüne kadar olanlardan farkının altını çiziyor, ama orada durmuyor: İsraille askeri ilişkileri sorguluyor, farklı dış politika hamlelerine dikkat çekiyor...
Bunların bir kısmının reel - politikle ilgisi sorgulanabilir olsa bile, Kurtulmuş, bazen reel - politik körlüğünün de sorgulanması gerektiğine işaret ediyor.
Mesela: CHP ve Baykalın, çarşaf ve Kuran Kursu açılımını onaylıyor, peşin siyasi istismar olarak suçlamıyor, ama orada da durmuyor:
Şayet CHP bu işte samimi ise, peşinden, yapılması gerekenleri sıralıyor. Kuran Kursuna gidebilme yaşının indirilmesini, başörtüsüne özgürlük konusunda adım atılmasını istiyor. Bu, hem rakip partilerin tabanına ulaşabilmeyi hedefleyen, hem yeni siyasi alternatif sunan bir dil.
Önemsenecek, dikkate alınacak, dinlenilebilecek bir dil. Şu anda alternatif arayışı başladı mı, tartışılabilir, ama bana göre AK Partinin siyasi alternatifi gene o çizgiye yakın bir yerde olacaktır.
Kurtulmuşun başında bulunduğu hareket, geçmişten beri getirdiği siyasi projeleri güncelleştirecek ciddi bir mutfak çalışması ile, Türkiyenin önüne çıkar ve sesini duyurabilir. Faziletin nadas ettiği topraktan AK Parti doğdu... Kim bilir belki de AK Partinin emek verdiği zeminde de Saadet boy salabilir.
Darwin üzerinden savaş...
Numan Kurtulmuş... Saadetin başına geçti ve hareketlenme başladı.