Devlet sırrı büyüklere yakışır

IMF ile görüşmeleri tıkayan fikir ayrılığı nedir? O çok önemli iki maddelik anlaşmazlık neleri içeriyor? Gazeteciler önceki gün Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısına konuyu sorduklarında, Nazım Ekren cevap veremeyeceğini söylemişti. Keza benzer şekilde açıklamadan kaçınma yöntemini zenginler kulübü TUSİAD Başkanı da kullandı.

Ne zaman?

Başbakan Tayip Erdoğan ile görüşmelerinin ardından.

Yani TUSİAD Başkanı IMF hakkında devlet sırrına mazhar mı olmuştu? TUSİAD bildiğine göre; acaba diğerleri de biliyor mu? Mesela MUSİAD “IMF görüşmeleri hâla devam ediyor mu” konusunda bilgi sahibi mi? Ya TUSKON biliyor mu? Belki ASKON biliyordur!

TUSİAD'ın IMF anlaşması noktasında eski sert eleştirileri ile bugün sırra erme mahareti arasında acaba bir ilişki var mı?

Kimin IMF'nin devlet sırrını bildiğini biz gazeteciler bilmiyoruz; ama dün muhteşem haberi Kültür Bakanı ekonomi paketi hakkındaki açıklamaları ile gerçekleştirdi. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay “4 kalem paket açıklanacak” dedi.

Ekonomi yönetiminde inanılmaz bir başıbozukluk ve dağınıklığın farkında mısınız? Kim neyi nerede açıklayacak; kim ne yapıyor; kim ne yapmalı? Soruyorum “kimsenin haberi var mı?”

Oysa Dış Ticaretten sorumlu Bakan Tüzmen haftanın açıklamasını ve büyük tüyosunu verdi. Tüzmen iki gün önce satır arasında “ikinci kriz dalgasından” bahsederken bu dalgadan çekindiğini de ifade etti. Ve Yeni Şafak sayfaları bu haberi büyükçe verdi. Tüzmen'in açıklamasından iki gün sonra ABD borsası büyük destek bölgesini kıracak bir düşüşe geçti. Acaba Tüzmen'in bahsettiği ikinci kriz dalgası mı başladı? En azından borsalar bu yönde bir eğilime dün itibari ile girdiklerini gösterdiler.

Ama yine belirteyim ki bizim borsayı kimse ağzına almayacak. Düşenin dostu olmazmış ya! Sahi dev gibi şirketlerimiz borsaya kimse uğramayınca beş para değerine düşerken şu KOBİ borsası hikâyesi ile hangi KOBİ şirketini, kaç paradan kime satacağız?

Başka masal anlatan var mı? Peki, bu masallara inanan var mı? Kısaca keriz kaldı mı?

Şimdi gerçeklere dönelim: TÜRK-İŞ dahi yardım bütçesi değil yatırım bütçesi istediğini açıkladı. Bütçe açığı hedefinin istihdam artışı şeklinde kullanılması gerektiğini kamuoyuna açıkladı. TÜRK-İŞ bu sayede gerçek bir çalışma sendikacılığı örneği göstermiş oldu. Çalışmayanın değil çalışanın desteklenmesi gerektiğini artık en azından HAK adına kabul edelim.

Kredi kartını hoyratça kullananların bir kısım yükünü de devlet üstlensin; devlet el atsın diyorlar ya. O zaman harcamayan kişilerin hakkı ne olacak? Çalışandan alıp çalışmayana vermek nereye kadar?

Geçen yılın aynı ayına göre bu yıl Ocak ayında dâhilde alınan KDV geliri yüzde -5,47; petrol ve doğalgaz ÖTV'si -11,43; motorlu taşıtlar vergisi -37,87; dayanıklı tüketim vergisi -33,98; gümrük vergisi -17,69; ithalden alınan KDV -30,18 oranında azalmıştır. Buna karşılık faiz hariç gider tarafı yüzde 24,88 artış göstermiştir. Ve en büyük giderimiz yüzde 39,53 ile Cari Transfer harcamalarında yaşanmış.

Uyanıp silkelenme vakti!