Hatalar, akılsızlıklar, baskılar biriktikçe birikti sonunda siyaset Âşık Veysel’in şiirine döndü.
“Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolanıyor.”
Çözmek için yaptığınız her hamle işi daha karmakarışık bir hale getiriyor.
Düşünün, bugün parlamentoda bulunan bir partinin neredeyse tüm il ve ilçe binaları mahkeme emriyle dinlenmiş.
Hepsine “böcekler” yerleştirilmiş.
Milyonlarca insanın oy verdiği bir siyasi parti yargının gözünde “şüpheli” durumunda.
Eğer bir parti bütün illeri, ilçeleri, örgütleri ve seçmenleriyle “şüpheli” ilan ediliyorsa, artık o siyasi sistemden pek bir şey beklenmez.
“Sistem” çökmüş demektir.
BDP, öyle birkaç oyu olan marjinal bir parti değil, büyük bir kitleyi temsil etme gücüne ve hakkına sahip bir parti, o partinin bütünüyle “suça” bulaştığını düşündüğümüz bir tabloyla karşı karşıyaysak, o partiden önce “tablodan” şüphe etmeliyiz.
BDP’nin içine KCK örgütünün yerleştiğini düşünüyor yargı.
Dinlenen konuşmaların dökümüne bakarsanız, evet, öyle siyasi parti toplantılarında çok rastlanır türden konuşmalar değil bunlar, “camları kıralım, polisleri dövelim” tarzında fazlasıyla “genç ve öfkeli” lafların yanında AKP’ye “baskı ve engelleme” uygulamaktan söz eden daha “sert” eylemlerden bahseden sözlere de rastlanıyor.
Şimdi karşımızda duran bu olaya bir teşhis koymalıyız.
Siyasi bir olayla mı karşı karşıyayız, adli bir olayla mı karşı karşıyayız?
Eğer bir partinin içinde “illegal” bir örgütle ilişki kurmuş “birileri” olsaydı bu adli bir olay olabilirdi ama “siyasi partinin” tümünden kuşkulanıyorsanız, bu partinin neredeyse bütün yöneticilerini gözaltına alıp tutukluyorsanız, bu siyasi bir olaydır.