Üç konuda “bilgi sahibi olmadan fikir serdetmek” doğru değildir. Diyanet, tababet(doktorluk) ve siyaset…
Tamam, dinamik bir toplumuz ve her konuda söyleyecek bir sözümüz vardır elbet, ancak;
Bazı konular vardır ki hakikaten uzmanlık ister, akademik disiplin gerektirir. Mesela “din” konusu;
Dini konularda herkesin ihtiyacı olduğu kadar “ilmihal” bilgisine sahip olması “Zarûrât-ı dîniyye”diye tabir olunur. Bunun ötesinde “ilimde derin olanları” ilgilendiren uzmanlık konuları vardır. Dinde miras, evlilik, ceza hukuku gibi…
“Sağlık” konusuna gelince;
İnsan neslin sağlıklı devamı için tıbbın öngörülerine ihtiyaç vardır. Sağlıklı bir hayat için koruyucu ve tedavi edici tedbirler, asgari tıbbi bilgiyle olur. Bunun dışında “tıbbiyeli” olmak ayrıca uzmanlaşmak demektir.
“Siyaset” ilmide ihtiyaca binaendir. Her konunun “ilmi siyaseti” olur. “Yönetenler” ve“yönetilenler” bağlamında cari olan değerlerin tamamı siyasal kültürle alakalıdır. Her vatandaşın “asgari siyasal kültüre ve bilince sahip olması” çok önemli! Bu siyasal kültürü oluşturan akademik disiplinin adı da siyaset bilimidir.
Buna da eyvallah…
Asgari bilgi gerektirecek konularla uzmanlık gerektirecek konuları birbirinden ayırmazsak, bu dengeyi koruyamazsak, “bilgiçlik” taslamak diye marazi bir durum ortaya çıkar. Düşünün bir kere; herkes her konuda uzman olmuş, ağzı olan konuşuyor olsun!
Bu memleket zaman zaman din âlimleri konusunda sıra dışı bir enflasyon yaşıyor. Mesela; din konusunda ahkâm kesen mankenlerimiz, sanatçılarımız, yazarçizerlerimiz, televizyon programcılarımız var. Habertürk’te “sıra dışı” programında yer alan Pelin Batu’da bunlardan biri. 2010 yılında “domuz eti şimdi hijyenik ortamlarda hazırlanıyor ve yenebilir” deyip cehaletini ortaya koymuştur. Halbuki bu ayetin ahkam olduğu, hiçbir şarta değişmeyeceğini bilmiyor. Dedik ya uzmanlık diye!
Allahın ayetlerini ucuz menfaatler karşılığında satan, “fitne çıkarmak için kendine göre yorumlayan”, dindarlığı bezirgânlığa dönüştürenler yok mu?
“Din bezieganlığı” yapanlarla rekabet halinde olan “dinsizlik bezirgânları” yok mu?
Tababet, yani hekimlikle alakalı konularda “doktorlardan daha doktor” şaklabanlar yok mu?
Bitkisel ilaçlar deyip şifa dağıtan, öbür taraftan doktorluk mesleğini ranta dönüştüren umut tacirleri yok mu?
Gelelim siyaset bezirgânlarına…
Bu topraklarda günübirlik politik mülahazalarla siyasal düşüncesini, dünya görüşünü ortaya koyan aklıevvel cahiller yok mu?
En basit kişisel başarısını veya kendisine yapılan herhangi bir olumsuzluğu memleket meselesi seviyesinde algılayan problemli insanlar yok mu?
Tayyip Erdoğan’dan daha Ak Partili, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha CHP’li rahmetli Erbakan Hoca’dan daha Milli Görüşçü insanlar yok mu?
Görüyorsunuz…
Kısacası bunlar; kraldan çok kralcı geçinirlerdir...
Hâsılı bu saydığım üç konuda marazi bir durum var. Bu kişilikte olan insanlardan yavaş yavaş uzaklaşın. Bizden söylemesi; uzak durun!
Selam ve dua ile…