Bazıları Epiktetos için bazıları da Ezop için anlatır bu hikâyeyi.
Biz Ezop diyelim.
Ezop köleyken insafsız bir efendisi varmış. Bir gün ya kızdığından ya da “efendi” olmanın vahşi zevkini tatmak istediğinden Ezop’un kolunu tutup kıvırmaya başlamış.
Ezop, sakin bir sesle “kıracaksın” demiş.
Efendisi aldırmadan kıvırmaya devam etmiş, Ezop bir kez daha “kıracaksın” diye uyarmış.
Biraz daha zorlayınca kolu çat diye kırılmış, Ezop acısına rağmen sükunetini hiç bozmadan “kırdın” demiş.
Başbakan Erdoğan epeydir toplumun kolunu kıvırıyor.
Biz, Ezop kadar sakin olmayan bir sesle “kıracaksın” diyoruz.
Erdoğan zorlamaya devam ediyor.
Mehmet Uzun’un gölgeli avluları, nar ağaçlarıyla unutulmaz bir biçimde anlatmış olduğu o güzelim Diyarbakır dün gene gaz bombalarının, silahların patladığı bir cehenneme döndü.
Valilik, BDP’nin yapacağı mitingi yasaklayınca binlerce BDP’li polisle çatıştı, BDP milletvekili Pervin Buldan bir iddiaya göre gaz bombasından fırlayan bir parçayla, bir iddiaya göre “hedef gözetilerek” açılan ateş sonucu mermiyle ayağından vuruldu.
Sanırırım sadece kendi siyasi geleceğiyle ilgilenen Başbakan’ın memleketin sorunları konusunda yaşadığı körlük onun gerçekleri görmesine engel oluyor ama böyle zorlamaya devam ederse PKK’nın başaramadığı “halk ayaklanmasını” çıkarmayı AKP başaracak.
Bu kadar zorlanmaya hiçbir toplum dayanamaz.
Kemik bir yerinden kırılır.
Uludere’nin “yarası” Kürtlerin yüreğinde hâlâ taze duruyor, 34 Kürt köylüsü bombalarla parçalandı, bir özür bile dilenmedi, sorumluları bulunmadı, bir de ölenlerle yakınları saygısız bir dille aşağılandı.