Hemen her hafta olduğu gibi, geçen hafta da tansiyonu yüksek günler geçirdik...
Bir yandan seçimlerin yaklaşması dolayısıyla iyice ısınan meydanlar, bir yandan Ergenekonda ortaya çıkan bantlar ve belgeler dolayısıyla şaşkına dönen milyonlar!..
Geçen hafta süresince; gerek Türkiyede, gerek dünyada meydana gelen önemli olaylar, az veya çok yer aldı Vakitin sayfalarında!..
En çok da, seçim sath-ı mailine girmiş olmamızdan dolayı, seçim haberlerine ağırlık verdik...
Sizlerin de dikkatini çekmiş olmalıdır ki, eleştirel haberlerin odağında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve onun belediye başkan adayları vardı.
Baykal vardı, çünkü;
Bay Baykal, icat ettiği açılımlardan umduğunu bulamamış olmalı ki, son günlerde hem agresifleşmeye, hem hakaretler savurmaya ve hem de küfürlü kelimeler kullanmaya başladı!..
Hadi, gerisi neyse de;
Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı için maganda dedi ya, Telefonda şöyle ağız tadıyla küfredemez olduk dedi ya; gerisini anlayın artık!..
Bay Baykal bu çeşit poşetlik küfürler sergilemeye devam ederse, korkarız ki; CHP haberlerini sunan televizyonlar, bu sözleri herhalde biiiplemek veya gece 12den sonra vermek zorunda kalabilirler!..
HER YERDE DAYAK VE CHP TERÖRÜ
Televizyonlar, CHP Başkan Adaylarıyla ilgili haberleri ise, korku ve şiddet logosuyla verseler yeridir!..
Zira, CHP adaylarının bulunduğu her mekânda; muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlunun başına geldiği gibi, ya gazeteciler tartaklanıyor, ya CHP üyesi çarşaflı kadınlar tekme-tokat dövülüyor, ya şoförler hırpalanıyor, ya da Kandırada olduğu gibi yerel gazete çalışanı bir genç kız dövülüyor!..
Bütün bunlar da gösteriyor ki;
Çarşaf ve Kuran kursu açılımında samimi olmadığı ortaya çıkan CHP, dayak açılımında son derece samimidir!..
Tek şef, tek parti döneminde millete kan kusturdukları yetmemiş olmalı ki, hâlâ milleti dövmekle meşguller!.. Kimbilir, belki de döve döve oy alacaklarını sanıyorlardır!.. Sizin anlayacağınız;
Bir yandan sövüyorlar,
Bir yandan dövüyorlar!..
Sonuç itibariyle;
Kılıçdaroğlu ve adamları dövüyor,
Baykal, her gittiği yerde sövüyor!..
Bakalım, bu durum 29 Marttaki seçim sandığına nasıl yansıyacak?..
BU ÜLKEDE 38 ATATÜRKÇÜ MÜ VAR?
Geçen haftanın önemli gelişmelerinden biri de, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbayın; Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonlar kapsamında yeniden gözaltına alınması, daha sonra da tutuklanıp cezaevine gönderilmesi oldu!..
Malûm, bütün Ergenekon sanıkları gibi Mustafa Balbay da Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğu için gözaltına alındığını iddia etti!..
Bütün Ergenekon sanıkları böyle söylüyor da, bir türlü şu soru sorulmuyor kendilerine;
Tutuklanıp cezaevine konulan Ergenekon sanıklarının tamamı 38 kişidir!.. Bunların hemen hepsi de Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduklarını iddia ettiklerine göre; 70 milyonluk Türkiyede kala kala 38 Atatürkçü ve Cumhuriyetçi mi kaldı?!?..
Sadece bu 38 kişi Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğuna göre, geri kalan 69 milyon 999 bin 962 kişi nedir?
MUSTAFA BALBAY BİR CASUS MU?
Kaldı ki, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğu için içeri alındığını iddia eden Mustafa Balbayla ilgili, çok ağır suçlamalar vardır!..
Dünkü Vakitin manşetinde de yer aldığı gibi; Mustafa Balbay, TSKnın İranla ilgili istihbarat bilgilerini ele geçirerek, bunları İsraildeki bir e-posta adresine servis etmekle suçlanmaktadır!..
Yani ajanlıkla, yani casuslukla!..
Geçen haftayı özetlemek gerekirse;
Türkiye bir yandan Ergenekon sanıklarının marifetleri ile meşgul olurken, bir yandan da Ergenekon avukatlarının küfürleriyle meşgul oldu!...
Böyle bir ülkede; geçen haftanın, daha doğrusu dünün en güzel, en muhteşem olayı Mevlid Kandili dolayısıyla düzenlenen programlarda, Peygamber Sevgisinin meydanlara taşmasıydı ki; bu muhteşem tablolara ev sahipliği yaptıkları için, Diyarbakır ve İstanbulu yürekten kutluyoruz... Tabiî, bu muhteşem tabloyu bize yaşatan Diyarbakırda Peygamber Sevdalıları Platformunu ve İstanbuldaki toplantıyı organize eden Lalegül FMi tebrik ediyoruz.
Bu güzel duygularla bu haftaki hasbihalimize son verirken, hepinize selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizi sunuyoruz.
============
BİRLİKTE KARAR VERELİM
Herhalde söylememize gerek yok... Gayet iyi bildiğiniz gibi; bu gazete, Türkiyenin bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz tek gazetesidir... Bu gazetenin; hiçbir kişi, kuruluş veya grupla organik bağı yoktur...
Her zaman söylediğimiz gibi; bu gazetenin arkasında holdingler yoktur!.. Bu gazetenin inşaat şirketleri ve o şirketlerin devletten aldığı ihaleler de yoktur!..
Cümle âlem bilir ki; bu gazete, okuyucularının dışında hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan, kendi ayakları üzerinde duran ve kendi yağıyla kavrulan bir gazetedir!..
Zor zamanlarda; bir Hakka müracaat ederiz, bir de Halka... Zaten, Cenab-ı Hakk da öyle buyuruyor ya; işlerinizde istişare ediniz.
Bu gazetenin kuruluş temelinde istişare vardır... Yayın hayatına atılmadan önce; hemen hemen bütün Türkiyeyi dolaşıp, alnı secde gören her insanla istişare ettik ve öyle çıktık yola!.. Dolayısıyla, bu gazetenin kuruluşuna birlikte karar verdik, bugünlere yine birlikte geldik!..
İşte şimdi; her zaman yaptığımız gibi yine siz değerli okuyucularımıza sormak ve birlikte karar vermek arefesindeyiz!..
Malûm, merkezi ABD olan, daha sonra Avrupayı ve dünyayı etkisine alan küresel bir krizle karşı karşıyayız... Bu kriz, elbette Türkiyeyi de etkiledi... Birçok işyeri kapandı, birçok insan işsiz kaldı!..
Geçen hafta; ABDnin marka kuruluşlarından General Motorsun iflâsımı isteyebilirim açıklamasından sonra ise, Borsaların tepetaklak olduğunu, Doların füze gibi fırladığını biliyorsunuz.
İşte bu fırlamalar, bizi de çok zor durumda bıraktı... Şu anda, bir karar arefesindeyiz... Ancak, bir karar vermeden önce, yine sizlerle istişare etmek ve birlikte karar vermek istedik...
FİYAT MI, SAYFA MI?
Size sormak istediğimiz husus şu:
1- Sayfa sayımızı mı azaltalım,
2- Fiyatımızı mı artıralım?
Bu iki şıktan birini tercih etmekle karşı karşıya bulunuyoruz.
Çünkü;
Bundan 2 yıl önce, yani 15 Ocak 2007 tarihinde Vakitin fiyatını arttırıp, 50 Kuruşa yükselttiğimizde; gazete kâğıdının tonu 410 Dolar idi!..
Dolar da, 1.350 TL idi!..
İki yıl sonra bugün ise, gazete kâğıdının tonu 800 Dolara yükseldi!..
Dolar ise, 1.750 TLye fırladı!..
Gördüğünüz gibi;
Kâğıdın tonunda iki misli artış oldu... Dolar da, 2 yıl önceye göre 40 kuruş yükseldi.
Tüm bunlara, boya, kalıp, film ve işçilik giderlerini de ekleyecek olursak, nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu herhalde anlarsınız...
GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUZ
Sizin anlayacağınız;
Kendi yağımızla kavrulmakta zorlanmaya başladık... İşte bu sebepledir ki; birlikte karar vermek için size sormak istedik...
Evet, ne yapalım;
Sayfa sayımızı mı azaltalım,
Fiyatımızı mı arttıralım?
Görüş ve düşüncelerinizi;
vakit.gazete@gmail.com
adresine veya 0212-447 42 14 nolu faksımıza gönderirseniz, seviniriz.
Görüşleriniz ve katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyoruz.