Öğrencilerden, günümüz dünyasının yedi harikasının neler olduğunu yazmalarını ister öğretmenleri…
Her öğrenci kendine göre harikaları sıralar.
Öğretmen, listeleri toplamıştı ki, sessizce duran bir kız öğrencinin henüz kağıdı vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine, hazırladığı listeyle ilgili bir problemi olup olmadığını sorar. Kız öğrenci ise,
- Evet, biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum, der.
Öğretmen de öğrencisine,
- Peki söyle bakalım senin listede neler var, belki biz size yardımcı olabiliriz, der.
Kız öğrenci önce duraksar, sonra okumaya başlar :
- Bence dünyanın yedi harikası : Görmek, duymak, dokunmak, tatmak, hissetmek, gülmek ve sevmek.
Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik olur. Basit, sıradan ve normal olarak düşündüğümüz şeyler, gerçekte çok harika şeyler midir?
Neden sonra, gerçekten düşünmeye başladılar. Mısır’ın piramitlerini yapan insanlar, gören bir göz yapabilirler mi? Kilometrelerce uzunluğundaki Panama kanalını açan insanlık, acaba dilimize üç bin farklı tadı alacak ve ayıracak özelliği verebilirler mi ? Gerçekten harika olan Çin seddini inşa edenler, kalbimizin içine ‘sevmek’ duygusunu yerleştirebilirler mi?
Listeyi uzatmaya gerek yok sanırım! Bir et parçasının gelen sesleri değiştirmeden almasını biraz derinlemesine düşünelim. Basit bir dokunmakla aldığımız lezzeti bir hayal edelim. Hissetmeyi birazcık hissetmeye çalışalım. Bütün bunların yanında yüzlerce, binlerce duygularla donatıldığımızı fark edelim.
Bunları, kullanmamız için veren Zat’ın bizim için neden ‘Eşref-i Mahlukat’ ‘Ahsen-i takvim’ ‘Muhatab-ı ilahi’ tabirlerini kullandığını anlamaya çalışalım.
Bizleri bu kadar duygularla donatan ve bu derece önem verdiğini hissettiren Zat’ın, bizi başı boş bırak mıyacağını ‘düşününce ‘ anlıyoruz’.
Daha niçin başımızı kuma sokup saklanmaya ve bütün bunları görmemezlikten gelmeye çalışıyoruz. Değil dünyada, kabre bile girsek, orada da unutulacağımızı zannetmeyelim.
Mahşer meydanında uyandırıldığımız zaman ‘hesapta böyle bir şey yoktu’ demeden önce uyanalım!
İçinde yaşadığımız ve kullandığımız harikaları fark etmeyi Cenab-ı Hak hepimize nasip etsin!