Paralel Yapının sistemsel dizaynı tepeden tabana gibi görünse de ben bunun tam tersi olduğu kanaatindeyim. Gelin size efsunlanma hikâyesini anlatayım ve siz de kanaatinizi güncellemiş olun:
İlk adım; Adam kazanma tabiriyle ifade edilen müthiş bir organizasyon ile başlıyor. Bu safhada insanı cezbeden pek çok hadise vuku bulur. Mesela o güne dek kimseden görmediğiniz ilgi alaka, iltifatlar, karşılığı sorulmayan ikramlar, ağırlamalar, seyahatler size kâinatın merkezindeki insan hazzını yaşatır. Büyülenirsiniz. Bu etaplarda merkezde sadece siz varsınız. Gülen dahi, sizden çok sonra gelir. Hatta ilk anlarda ondan ziyade Bediüzzaman Said Nursi daha ön plandadır. Zaman içinde Gülen, Said Nursi Hazretlerinin de sizin de önünüze geçer.
Belki garip gelebilir ama size aidiyet hissi veren en büyük amil, Gülen'in liderliği değil sizinle alakadar olan abiler-ablalardır. Bu iyilik timsali abiler-ablalara karşı siz de kayıtsız kalamıyorsunuz. Bu hal sizi iyi insan rolüne zorluyor. Günahkâr ve aksi hallerinizi kendiniz bilseniz de en azından onlardan esirgiyorsunuz. Bu arada iyilik timsali abiler-ablalar her daim size dair çeteleler hazırlamaktadırlar. Sizin gruba aidiyetinizi ölçüp hakkınızdaki istatistikleri üst mercilere bildirmekle meşguller. Eğer sizin belli bir kıvama geldiğiniz düşünülürse yapı içindeki fedakârlık ve kahramanlık hikâyelerine sahip kişilerden misallerle ilhamlandırılırsınız. Yavaş yavaş Gülen’e doğru yola çıkarsınız. Onu, hakkında şüphe kabul etmez lideriniz yapabilmek için kitapları, kasetleri, videoları sizin mecburi kaynaklarınız oluverir. Sorgulanır, imtihanlardan geçirilirsiniz. Ona atfedilen envai hikâyeler ve methiyelerle efsunlu haliniz belli bir kalıba girmeye meyletmiştir. Her türlü tazyike rağmen aklınızda bin bir soru dolanır ama çevrenizdeki itaat halkalarını kırıp da tek birini dahi sormaya cesaret edemezsiniz. Ne sorular cevap bulur, ne soru soru olmaktan kurtulur. Siz dilediğiniz kadar onu bir lider olarak görmeyin. Çevrenizdekilerin efsunlu halinden ürkecek, ona dair menfi fikir ve sorularınızı kendinize dahi sormaya cesaret edemeyeceksiniz.
Normal şartlarda Gülen karakteri, toplumları peşinden sürükleyebilecek bir nitelikte değil. Evet, bilgi ve dil dağarcığı pek zengin ama pedagojik duruşu ve ikna hitabeti liderlik formatından uzak. Arabeski merkezden türbinleri işaret eden bir metod. Görsel figürleri ile de güçlü ve cazibedar değil… Hatta onu hiç tanımayan birçoklarına sadece resmi gösterilse samimi ve sempatik bulmazlar. Fakat nihayetinde bir oluşumun lideri. Demem o ki; Gülen'i lider yapan şey kendi marifetleri değil, sistemini ona kutsiyet kazandırmak üzere kurmuş altyapı mekanizmalarıdır.
Yapı içinde Gülen'e öylesine bir kutsiyet atfedilmiş ki o ancak övgülere layıktır. Kim onun aleyhinde bir şey söyler ya da tasarrufta bulunursa yapı mensupları öfke pınarlarını patlatır. İyilik timsali, temiz yüzlü insanlar çıldırmışçasına karakter devşirirler. Son dönemlerde şahit olduklarımız bunlardandır.
Konudan uzaklaşmayalım, hikâyeye dönelim. Hakkınızdaki çeteleler derecenizi yükseltirse artık size de adam kazanma vazifesi verilir. Ve siz de size yapılanları yeni adaylara uygulayacak, hatta zaman içinde kendinizin dahi ikna olmakta güçlük çektiğiniz şeyleri efsunlanmış rolünüzden taviz vermemek suretiyle yeni adayları efsunlamak için çabalayacaksınız. Bu, adam kazanma tabiri öyle basit bir şey değil. Mesela bir fabrika kurmanıza gerek yok, bir fabrikatörü kazanırsanız fabrikanız olur. Bir makama adam da hazırlayabilirsiniz, bir makam sahibini de kazanabilirsiniz.
Eğer çetelenizin ne işe yaradığını biliyorsanız yukarıya doğru yollar açılır. Fakat bu ilerleyiş geri dönüşü de zorlaştırır. Belli başlı gizli bilgilere sahip olmanın bedelleri vardır. Hadi yine döndünüz. O vakte kadar kazandığınız adamların yüzüne nasıl bakacaksınız?
Bu arada ifade etmek gerekir; adam kazanma evresinden önce üsttekiler nazarında merkezdeydiniz. Kazanıldıktan sonra alttakilerin merkezindesiniz. Çünkü onlar sizin çetelelerinizden iyi derece alamadan yükselemezler. Yükselebilmenin başatı fedakârlıktır, daha çok itaattir, sorgulamamaktır, tabasbustur, daha çok efsunlanmaktır. En azından hakkınızda çeteleler tutan bir üst merciin gözüne girebilmektir.
İş hayatı evresine gelindiğinde durum biraz karışık. Eğer siz özel ve sizin için tasarlanmış bir yere yerleştirilecekseniz başka alternatifiniz yok. Çünkü yıllardır oraya yerleştirilmek için hazırlandınız. Yerleş, ancak her ne suretle olursa olsun asla bizden olduğunu belli etme. Sen vakti geldiğinde lazım olacaksın. Eğer kendi inisiyatifinle bir yere yerleştiysen çok güzel. Orası fethedilmiştir sayıyoruz. Adam kazanmaya başla. Fakat tedbirli olmayı sakın ihmal etme. Eğer seni kendi kurumlarımızda istihdam edeceksek sana propaganda serbest.
Tabi bu arada cepleriniz para gördüğüne göre 5 tane burs bul, bulamazsan senden keseriz, 20 Zaman abonesi bul yoksa abone paralarını senden alırız, 10 tane de Sızıntı abonesi, bulmazsan…
Ve evlilik çağı. Sen artık bizim birçok meselemize, sırrımıza vakıf oldun. Öyle herhangi biriyle evlenirsen bu tedbire uygun olmaz. Seni bizden biriyle evlendirmeliyiz. Senin yerleştiğin kurumun hassasiyetine göre şu adaylara bak ve bize birkaç isim söyle. Velhasıl evlendiniz, çocuklarınız oldu. Hatta onların birinin ismini de Gülen koydu.
Derken, en başından hiçte hayalinizde ve ufkunuzda yokken hayatınız pazarlar pazarında satılmış, sele kapılmış yol almışsınız. Artık siz ya kazanılmış (efsunlanmış) adamsınız, ya halen kazanılmamış adamsınız ya da kazanıldığınızı düşünülenlerdensiniz.
Ama her şeye rağmen "Gerçekler Zamanla Anlaşılır."
Kanaatinizi güncellemeyi unutmayın!