Son günlerde ülkemizde ve eğitim camiasında yeni milli eğitim bakanının atanmasıyla beraber olumlu bir bekleyiş süreci gelişmiştir. Bir yandan emeklilik kararı alan, fakat 3600 ek gösterge müjdesiyle bir an önce yasanın çıkmasını bekleyen emektar öğretmenlerimiz, diğer yanda acaba yeni bakanla beraber eğitim sistemimizde ne gibi değişiklikler olacak merakını taşıyan öğretmenlerimiz. Kısacası bütün eğitim camiasında meraklı bir bekleyiş sürecine girilmiş durumda.
3600 ek gösterge kararının son derece yerinde alınmış bir uygulama olacağını belirtmek istiyorum. Emekli maaşlarının düşük olması sebebiyle çeşitli faktörlerden dolayı normalde emekli olması gereken ama hayat şartları nedeniyle çalışmak zorunda olan birçok emektar öğretmenimiz bu karar sonrasında emekliye ayrılacaktır. Emekli öğretmen sayısının artması hem eğitim kadrosunun gençleşmesine hem de öğretmen adaylarına iş imkânı sağlayacaktır.
Ülkemizde eğitim sistemimizde birçok sorun bulunmaktadır. Bu sorunların bir anda sihirli bir değnekle çözülmesi de mümkün değildir. Beklentilerin aşırı derecede arttığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu süreçte atılacak yanlış adımlar ileride telafisi olmayacak zararlara neden olabilir. Geçmişte yapılan birçok hatanın bedelini nice nesiller ödemiştir. Gün artık hata yapma günü değildir. İcraat zamanı çoktan gelmiştir. Geçmişte olduğu gibi teorik bilgilerle hareket edilmemelidir. Özellikle sayın bakan işin mutfağından gelen sağlam bir ekip kurarak ülkemizin ihtiyaçlarına dayalı çalışmalar yapmalıdır.
Öğretmenlerimizin eğitsel ve mesleki gelişmelerini sağlayacak programlar hazırlanmalıdır. Çağımızda bilgi ve teknoloji hızla değişmektedir. Ünlü filozof Herakleıtos’un dediği gibi:” Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Biz öğretmenler yirmi yıl önce fakülteden mezun olduğumuzdaki bilgilerle çağımızın çocuklarına kılavuzluk yapamayız. Yirmi yıl önceki ihtiyaçlarla günümüzün ihtiyaçları bir değildir. Kaldı ki yirmi yıl sonra çocuklarımızın ihtiyaç duyacakları bilgiler çok farklı olacaktır. Ne diyor Hz. Ali; “Çocuklarınızı yaşayacakları döneme göre yetiştirin.”
Eğitim bambu ağacına benzetilir. Çin’de yetişen bambu ağacının önce tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Bambu ağacı 27 metre boyuna altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum, beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edilebilir miydi? Toprağa atılan tohuma belli aralıklarla ve özenle suyun verilmesi, yağmur, rüzgâr gibi olumsuz fiziki koşullardan korunması aslında tam anlamıyla bir eğitim sürecidir. Öğrencilerimizin her biri aslında bir tohumdur. Büyümeye çalışan bu tohumlara sevgiyle, sabırla ve emekle çalışarak yol göstermeliyiz.
Eğitim anlayışımızı değiştirmezsek, bir gün gelecek ve eğitimde çağın gerisinde kalacağız. Tarihte matbaanın icadından önce Müslüman toplumları bilime yön veriyorlardı. Ne zamanki pozitif bilimleri bir kenara bırakarak ezbere yöneldiler, işte o günden itibaren geri kalmaya başladık. Tabi ki bunun daha birçok sebebi bulunmaktadır. Bu konu ayrıca araştırılması gereken bir sorundur. Burada açık olan bir gerçek vardır ki oda bir milletin gelişmesinin yolu eğitimden geçer. Bakınız FETÖ terör yapılanmasının en büyük yatırımı eğitime yapması sizce raslantımıydı? Kesinlikle hayır. Eğitim bir milletin şekillenmesinin en ideal yoludur.
Eğitim deyip geçmeyelim. Eğitim uzun vadede en tehlikeli silahtır. Doğru eğitim ülkemize ve çocuklarımıza katkı sağlarken; yanlış yapılacak bir eğitimin bedelini millet olarak öderiz. Günümüzde bir çocuğumuzu bile kaybedecek durumda değiliz. Toplum olarak herkes elinden geleni yapmalıdır. Öğretmenlerimiz daha duyarlı çalışmalı, velilerimiz anlayışla ve sabırlı bir şekilde sürece yardımcı olmalıdır. Herkes elini taşın altına koyarak, geçmişte olduğu gibi bu zor süreçleri de aşabilmemiz için millet olarak birlik olmamız gerekmektedir. Gün ayrışma günü değildir. Biz ayrıştıkça birilerinin hoşuna gidiyorsa, Çanakkale de, Milli Mücadelede ve 15 Temmuz gecesindeki gibi bir araya gelmeyi unutmamalıyız.