Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sıkıntıyı, daha doğrusu açık ekonomik saldırıyı, kişiselleştirip birilerine fatura etmek, buradan bir linç harekatının psikolojik temellerini oluşturmak, bir memnuniyetsizlik dalgası inşa etmeye çalışmak, bunu iç siyasi hesaplaşmaya dönüştürmek, bu yolla bir yerlerden intikamalmayı denemek, “masum uyarılar” ve “hakkı söylemek” kamuflajı altında örtülü hesapları servis etmek son derece tehlikeli, son derece talihsiz bir girişimdir.
Bir nevi 17-25 Aralık tezi bugünlerde, FETÖ dışında bazı çevrelere de servis edilmiş, bir takım kurgular yapılmış bu belli. Bazen doğruyu söylerken, dediğiniz şeyin nereye düştüğünü,hangi büyük hesabın parçası haline geldiğini dikkatle düşünmek zorundayız.
Cepheyi Türkiye’ye yaklaştırmak
Bu ülkenin 15 Temmuz gibi, ondan öncekiler gibi “çokuluslu müdahale”lerle yüzleştiğini kimse unutmasın. Bugünlerde “dış güçler”diye küçümsenen, alaya alınan şeyin, 15 Temmuz gecesi ülkemizi paramparça edecek noktaya gelen bir dış müdahale olduğunu kimse aklında çıkarmasın.
Bu ülkenin, 20. yüzyılın sonunda yeni bir uyanış, yükseliş dalgası geliştirdiğini, bu yüzden çok ağır saldırılara maruz kaldığını, saldırıların mahiyetinin “Türkiye’yi durdurma, küçültme” esasına dayandığını, Irak ve Suriye örneklerinin cepheyi Türkiye’ye yaklaştırmaanlamına geldiğini unutmasın.
O “rapor”lar şimdi “sahada”
kullanılıyor. Ülkemizde bile.
Muhalefetin, hakkı/doğruyu söylemenin meşruiyetinin sorgulanacak hali yok. Ancak bütün bu kamuflajlar altında hep bir müdahalenin gizlendiğini son altı yılda kaç kez gördük. Adamlar otuz yıldır, İslam dünyasının tamamında İslamcı, muhafazakar Müslümanları kendi operasyonları için terör örgütleri olarak kurup kullandılar. 15 Temmuz’da yine “muhafazakar kılıklı” bir yapıyı bize karşı kullandılar.
Arap/İslam dünyasında “cemaat yapılarını” kullandılar. Daha 2015’lerden itibaren bu yapıları didik didik inceleyen sayısız rapor, projeyayınladılar. Bu projelerin önemli bir bölümünü sahada kullardılar. Gözlerimizin önünde hem de ve biz bir çoğuna uyanamadık.
Muhafazakarlar dikkatli olmalı.
Aynı hatayı tekrar yapmayalım
Türkiye’nin bugünkü büyük yürüyüşüne karşı birileri kullanılacaksa burada yine “muhafazakar soslu” bir girişimi deneyeceklerinden kuşku yok. Başka da seçenekleri kalmadı zaten. Öyleyse yeni uluslararası kurgu konusunda en fazla bu kesimlerin kendini sağlama alması, dikkat etmesi, olağanüstü bir hassasiyet göstermesi gerekiyor.
Biz bu kurguları, senaryoları 19. yüzyılın sonunda, 20. yüzyılın başlarında da gördük. Koca Osmanlı’ya karşı kimlerin nasıl kullanıldığını da gördük. Bir daha aynı hatayı tekrarlamayalım. Bir daha tarihi ıskalamayalım.
Ekonomik saldırı ile terör
saldırıları aynı kaynaktan
Ekonomik krizler her zaman dar ekonomik sıkıntılarla sınırlı değildir. Evet, görünüşte bunlardır. Ama çoğu zaman jeopolitik hesapların parçasıdır. Bu ülke genelinde de olsa, küresel ölçekte de olsa böyledir.
Bazen terör gibidir, bazen iç siyasi kriz gibidir, bazen açık tehditler gibidir, bazen devletten devlete savaş gibidir. İki dünya savaşının da öncesine bakın, ekonomik hesaplaşmadır, kaynaklardır, sömürge paylaşımıdır.
Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı ekonomik krizlere bakın: Tamamı ekonomi üzerinden yürütülen siyasi krizlerdir, iç siyaseti dizayn etmeye ayarlıdır, ülkenin her on yılda, her yirmi yılda biriktirdiği zenginliği yağmalama, fakirliğe mahkum etme, Türkiye’yi Atlantik eksenine hapsetme üzerine kurgulanmıştır. Bu anlamda ekonomik krizler de, terör saldırıları da aynı hesabın parçasıdır.
Bu, ekonomik kriz değil,
jeopolitik hesaplaşmadır
2008’de Batı’yı vuran ekonomik kriz sonuçları itibariyle jeopolitik krizdi. Batı’nın küresel hakimiyet tezleri böyle çöktü. ABD’nin bugün Çin ile, Rusya ile, Avrupa ile, Türkiye ve başka ülkelerle yürüttüğü ticaret savaşları da jeopolitik sonuçlar üretecek.
Ticaret savaşları dediğimiz şey güç savaşlarıdır. Dünyanın neresinde ne tür çatışmalara, kırılmalara yol açacağını, hangi ülkeleri sınırlayıp hangi ülkelere alan açacağını birkaç yıl içinde göreceğiz. Türkiye bu küresel güç mücadelesinin tam merkezinde yer alıyor. Kendisini 20. yüzyıldan çıkarıp merkeze yerleştirme derdinde. Biz buna yeni yükseliş dönemi diyoruz.
İşte bu dönemde çok ağır saldırılar altındayız. Olacaktık zaten.. Bu bir mücadeledir. Eğer büyük iddialarınız varsa büyük kavgalarınız da olacaktır. Bu hesaplaşmaya girişmeden daha büyük olamazsınız. Kaç yıldır yüzleştiğimiz saldırılar da, bunlara karşı verdiğimiz mücadele de bu yüzden büyüktür zaten.
Birileri Erdoğan’ın sözlerini
değersizleştirmeye çalışıyor
Birileri, Cumhurbaşkanı’nın ekonomik teröre yönelik sözlerini, verdiği mücadeleyi etkisizleştirmeye, değersizleştirmeye, içini boşaltmaya çalışıyor.
Birileri, ekonomik sorunlara karşı canla başla çalışanları karalamaya,onlar üzerinden kötü adam imajı oluşturmaya, buradan bir toplumsal reaksiyon üretmeye çalışıyor.
Birileri, bir taraftan “ülke battı, bittik” diye yaygara koparıp “psikolojik kötülüğe” yatırım yaparken başka bir taraftan milyar dolarlarını dışarıya kaçırmaya çalışıyor, “para seferleri” organize ediyor.
Kriptoları başka başka
‘kimlik’lerle sahaya sürüp
neyi engellemek istiyorlar?
Birileri, hiçbir siyasi tez üretememenin boşluğunu, “ekonomik kriz” söylemiyle doldurup toplumsal muhalefet zemini arayışına giriyor.
Birileri, Türkiye’nin ana omurgasını, tarihsel iddialarını ayakta tutan milli ekseni zayıflatmak, yıpratmak, işlemez hale getirip ülkeyi daha kolay sarsmanın yollarını arıyor ve “ekonomik kriz, toplumsal memnuniyetsizlik” tezini işliyor.
Birileri, “Fırat’ın Doğusu”na müdahale söylemleri yükseldikçe, o zaman yaklaştıkça, kriptolarını başka başka kimliklerle sahaya sürüyor, “ekonomik kriz”e sarılıyor. Ne gariptir ki, ülkeyi ekonomik saldırılarla vuranlarla bu çevrelerin yolları bir yerlerde kesişiyor, yöntem ve zamanlama tam örtüşüyor
Ekranda, köşesinde ahkam
kesen vicdan abideleri,
operasyon adamları var!
Birileri, “hakkı söylemek” adı altında vicdan abidesi kesilip, “ne yani bunları da mı söylemeyeceğiz” saflığını kullanıp birilerinin ajandası için yollara düşüyor, ekranlarda, köşelerde ahkam kesiyor, hakkaniyet nutukları atıyor, olduklarından çok farklı bir profille başımıza toplumsal kanaat önderleri kesiliyor.
Akil görünümlü, kibirli, hiçbir zaman doğru siyasi öngörüye sahip olamamış, yük yüklenmemiş, küçük hesapların peşinden koşmuşmanipülasyon guruları ortalıkta dolaşıyor. İşte onlar, yeni örtülühareketin psikolojik operasyonun adamlarıdır ve yakında başkaları da bu kervana katılacaktır.
Osmanlı çökerken bunu yaptılar..
Türkiye yükselirken de yapıyorlar.
Birileri, alttan alta, örtülü bir siyasi proje yürütüyor, bunu Ak Parti’ye gönül veren çevrelerin zihinleriyle oynayarak yapıyor, detaylarla kör edip esastan saptırmaya çalışıyor. Açık ve net söyleyeyim, kişisel düşüncem, örgütlenmek istenen yeni “çevre” bölgemizde ve dünyada olup bitenlerin ve kesinlikle Türkiye’ye yönelik çokuluslu tezlerin parçası olarak öne çıkarılacaktır.
Bunu Osmanlı çökerken denediler ve başardılar. Şimdi Türkiye yükselirken bir kez daha deneyecekler. Umarım meramımı anlatabilmişimdir.