Ekonomik terörizm.. Ekonomik sıkıyönetim.. Ekonomik “Karşı Darbe..”

İbrahim KARAGÜL

Türkiye ciddi ekonomik saldırı altında. Bu bir ekonomik kriz değil, apaçık saldırı ve hepimizin gözleri önünde devam ediyor. Üstelik bir dış tehdit olarak planlandı, çokuluslu müdahale olarak yürütülüyor. Ekonomik saldırı, siyasi saldırıdır, güvenlik saldırısıdır, ülkemizin geleceğini yok etme hesabıdır.

Memnuniyetsizler kitlesi oluşturup yeni bir dış müdahale için içeride ortam oluşturma çabasıdır. Bu saldırılar, Gezi teröründen bu yana devam eden, 15 Temmuz’da imha harekâtına dönüştürülen ABD merkezli saldırı dalgalarının yeni bir uzantısıdır. Bu yönüyle ekonomi ile başlayıp siyasi sonuç elde etmeye dönük bir projedir, “Türkiye’yi durdurma” girişimidir.

“Birinci tehdit” ekonomi üzerinden saldırıya geçti

Dikkat ederseniz; ülkemizin güneyinde, Irak’ta, Suriye’de harita oluşturmaya çalışan güçlerle Türkiye’nin bölgesel güvenlik kaygıları çatışmış, jeopolitik hesaplaşmalar yaşanmış, ABD ile aramızda uçurumlar oluşmuş, neocon-İsrail aşırı sağının bölgemizdeki tasarrufları Türkiye için birinci tehdit haline gelmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrası en derin kırılma yaşanmaya başlanmıştır.

Siyasi, jeopolitik eksenli saldırı dalgaları ülkemizin olağanüstü direnciyle büyük oranda aşıldı. Şimdi bu müdahalelerin ekonomi ayağı başlatıldı. Yeni mücadele, yeni direnç bu eksende yaşanacaktır. Kimse bunu dar anlamda ekonomik saldırı olarak yorumlamasın, değildir. Çünkü ekonomi üzerinden 15 Temmuz hedeflerine ulaşılmak istenmektedir.

Bu bir ‘ekonomik terörizm’dir, ‘terörle mücadele’ yapacağız

Bölgesel ve küresel güç kaymalarını, eksen kaymalarını, yeni güç haritalarını dikkatle okuyanlar, karşı karşıya bulunduğumuz “Ekonomik Terörizm”in anlamını çözecektir. Sadece dar ekonomik çerçevede bakanlar ne bugün yaşananları ne de yarın olacakları görebilecektir.

2008 küresel ekonomik krizine de bu dar perspektiften bakanlar hiçbir şeyi görememişti. Çünkü dünyanın patronlarını vuran krizin jeopolitik olduğunu, büyük güç kaymaları çerçevesinde yaşanan bir hesaplaşma, bir örtülü çatışma olduğunu anlayamadılar. İşte 2008 krizinin siyasi sonuçları, güç hareketliliği bugün bütün dünyayı vuruyor. ABD’nin Çin ile, Rusya ile, Avrupa ülkeleri ve dünyanın ezici çoğunluğu ile ekonomik kavgaya girmesinin altında işte bu yatıyor. Küresel iktidar alanının paylaşılması meselesidir bu.

Türkiye, yüzyıllar sonra gelen büyük güç kaymalarında kendi bağımsız kararlarını almaya başladığı için saldırılara maruz kalıyor. 15 Temmuz gibi, bugünkü ekonomik terörizm saldırısı da böyledir. Küresel ölçekte ekonomik savaşın ve küresel ölçekte güçler hesaplaşmasının tam merkezindeyiz.

ABD’ye karşı büyük öfke patlamalarına yol açacak

Dolayısıyla çatışmanın en sıcak bölgelerinden biri Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin bu güç kaymalarındaki tercihi, bölgesel, küresel ölçekte sarsıntılara yol açmaktadır. Bağımsızlık tercihimize, tek yanlı Batı bağımlılığını reddetmemize yönelik bir “cezalandırma” girişimidir bu.

Ama Türkiye yalnız değildir. Yalnızlaşan biz değil, ABD’nin kendisidir. 11 Eylül’den sonra bütün dünyaya, “terörizmle mücadele” adı altında terörizm ihraç eden ABD, şimdi de yine bütün dünyaya “ekonomik terör” saldırıları ihraç ediyor.

Bu tavır, küresel ölçekte çok büyük öfke patlamasına yol açmak üzere. En yakın komşuları dahil, Asya’dan Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Afrika’ya kadar ABD tehditlerine karşı ortak bir siyasi ve ekonomik dilin güç kazandığı açıkça ortadadır. Tam da bu ortamda ülkemizin siyasi söyleminin, güçlü itirazının küresel uyanışın öncüsü olması tesadüfi değildir.

Ekonomik terörizme karşı “olağanüstü hal” uygulansın. Bu bir “milli mücadele”dir!

Ekonomik saldırı, siyasi ve jeopolitik saldırıdır. Türkiye’yi durdurma çabasıdır. Daha önceki saldırıların yeni bir formatıdır. 15 Temmuz sonrası gibi, ekonomik saldırıya karşı da bir tür “olağanüstü hal” uygulanmalı, seferberlik havası geliştirilmelidir. Saldırıyı içeriden besleyenlere karşı kararlı müdahaleler yapmak şarttır.

Salt ekonomik tedbirlerle aşılamayacak bir müdahaledir bu. Bu yüzden saldırıyı istismar eden fırsatçılara, içerideki ayağını oluşturanlara, buradan bir muhalefet ve müdahale tabanı oluşturmak isteyenlere acımasız olmak zorunludur.

Çünkü Türkiye çok büyük bir hesaplaşmanın merkezindedir. Söz konusu vatandır, ülkemizin geleceğidir, yüz yıl sonra yeniden başlayan yükseliş tarihini sabote etme planıdır. Öyleyse ekonomik terörizme karşı yeni bir milli mücadele ile yükümlüyüz ve bu bir “Milli Mücadele”dir.

Üç “çokuluslu saldırı” üç “Karşı Darbe” ile atlatıldı

Türkiye bundan önceki bütün saldırıları “Karşı Darbe” ile atlattı. Gezi olaylarını ABD ve Avrupa istihbaratı planlayıp uyguladı. Erdoğan’ın arkasında toplanan milyonlar müdahaleyi engelledi ve o çevreler bir daha benzerini yapamayacak şekilde zayıflatıldı. Bir Karşı Darbe ile oyun bozuldu.

17-25 Aralık ABD istihbaratı, İsrail istihbaratı ile FETÖ tarafından planlanıp uygulandı. Müthiş bir duyarlılıkla müdahalenin çokuluslu boyutu hemen çözüldü. O çevrelerin yargıdaki, bürokrasideki uzantılarına ağır darbeler indirildi, büyük oranda tasfiye yaşandı. Bu da bir “Karşı Darbe”ydi.

15 Temmuz, Cumhuriyet tarihimizdeki en ağır saldırıydı. Darbe girişimi değil iç savaş ve imha saldırısıydı. Dünya tarihinde örneği olmayan direniş sergilendi ve yeni bir “Karşı Darbe” ile saldırı boşa çıkarıldı. Ardından poliste, askeriyede, bürokraside, medyada, sermayede ne kadar dış müdahale aparatı varsa temizlendi, temizleniyor.

Ekonomide çok ciddi bir “Karşı Darbe” gelecek..

Şimdi aynı çevreler ekonomi üzerinden vuruyor. Aynı saldırıların yeni bir aşaması. Kimse tereddüt etmesin, çok ciddi bir “Karşı Darbe” gelecek. En büyük temizlik ekonomide, sermayede, ekonomi bürokrasisinde yaşanacak. Türkiye bütün saldırılardan zaferle çıktı, bütün saldırılardan sonra o alanı millileştirmeyi bildi.

Yeni durumda ekonomik çevrede köklü değişiklikler yaşanacağını, sermaye yapısında ciddi el değişimleri olacağını, dışarıdan müdahaleye ortam oluşturan sermaye çevrelerinin zayıflayacağını, çok güçlü bir millileşme dönemine girileceğini söyleyebilirim.

Erdoğan: Tam denetim, seferberlik uygulaması..

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide olağanüstü hal vaziyeti aldığı, adeta sıkıyönetim uyguladığı, tam anlamıyla bir seferberlik çalışması yürüttüğü, bunu milli mücadele gibi gördüğü apaçık ortada. Aldığı köklü kararlar gibi, dış seyahatlerinin ve görüşmelerinin de bu çerçevede olduğunu, planlandığını görüyoruz.

O zaman bu yeni çokuluslu müdahaleye karşı yeni bir “Karşı Darbe” gelecek ve Türkiye bunu da zafere dönüştürecek demektir. Krize yatırım yapanların yine kaybedeceğini, yarınlarını da kaybedeceğini sanırım söylemeye gerek bile yok.

Bağımsızlığın siyasi ayağı başarıldı, şimdi ekonomik ayağı başarılacak. Bunda da bazıları yolda dökülecek. Ama Türkiye “Dördüncü Karşı Darbe”yi de zaferle tamamlayacak.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.