Kur’an-i terminoloji bize ‘’Hak ve Batıl’’ mücadelesini tarafların sembol isimleri üzerinden anlatır. Önderlerimiz Hz. Musa (as) karşısında Zalim Firavun’u, Hz. Davut (as) karşısında Zalim Calut’u, Hz. İbrahim (as) karşısında Zalim Nemrut’u, tek lider, tek önder Hz. Muhammed Mustafa (sa) Efendimiz karşısında Zalimler Ebu Leheb ve Ebu Cehiller’i…
Batıl safında fütursuzca mücadele edenlerin cesaretleri mutlaka ki cehaletlerinden, inatlarından ve hasedlerinden geliyordu. Ancak o cesaretlerini güçlü kılan çok önemli enstrümanları da vardı! Altınları! Boy boy oğul ve güçlü aşiretleri, kalplere saldıkları korkuları, sürü sürü develeri, orduları ve hepsinin varolmasının en güçlü sebebi olan sömürü düzenleri!
Bu zulüm düzenini sağlamak ve ayakta tutabilmek için sistemize ettikleri en önemli etki alanı ise Kur’ani tabir ile Riba yani Faiz’dir! Şeytani düzenin temsilcileri vahşi faizci düzenlerini ve köle halkları sömürmek için yeri geldi vebayı, yeri geldi İspanyol gribini insanlığa musallat ettiler! Bugün bir avuç Siyonist zalim ailenin tüm insanlığa fırlattığı füzevari Korona’yı ve vahşi faizci düzeni başımıza musallat ettikleri gibi! Halbuki Kur’an-ı Kerim, bizi bu şeytanilere karşı meşru ticaret-alışverişle faiz arasındaki farka ve tehlikelere karşı uyarmamış mıydı?
“İnsanların acil paraya ihtiyaç duydukları zayıf anlarını fırsat bilerek, verdikleri borç karşılığında fâiz alıp insafsızca tefecilik yapanlar, yani ribâ yiyenler, mahşer gününde kabirlerinden ancak şeytan çarpmış ve cinnet geçirmiş kimsenin kalktığı gibi perişan bir hâlde kalkacaklardır. Bunun sebebi: “Sizin helâl gördüğünüz kâr ortaklığına dayalı borçlanmalar ve her türlü ticâret ve kira gelirleri de tıpkı fâiz gibidir. Eğer fâiz almak haramsa, bunların da haram olması gerekir. Zira ikisinde de sermayenin para kazanması söz konusudur!” demeleridir. Dikkat edilirse, kâfirler, fâizin ticâret gibi helâl olduğunu ifâde etmek için “Faiz ticâret gibidir” demeleri gerekirken, sanki iktisadi hayatın vazgeçilmez unsuru fâizmiş de, yasaklığı tartışılan konu ticâretmiş gibi, “Ticâret fâiz gibidir” diyorlar. Oysa Allah ticâreti helâl, fâizi haram kılmıştır. Çünkü fâiz, ticârî faaliyetlerden tamamen farklıdır. O hâlde, her kim kendisine Rabb’inden bir öğüt ulaşır da o öğüdü dinleyip tefecilikten, fâizcilikten vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir. Bu ayet inmeden önce fâiz yoluyla elde ettiği kazanç kendisinden geri alınmayacaktır. Onun âhiretteki durumu ise Allah’a kalmıştır. Allah, tövbesindeki samîmiyete ve tövbe ettikten sonraki davranışlarına göre ona hak ettiği karşılığı verecektir. Fakat kim de Allah’ın emrini hiçe sayarak yeniden fâizciliğe (bilhassa tefeciliğe )dönerse, işte onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır! Faizden vazgeçmeyenler, bunun cezasını sadece âhirette görecek de değiller: Allah, fâiz ve tefecilikle elde edilen kazancı, yani ribâyı bereketsiz kılar, sadakaları ise kat kat artırır. Nitekim, fâiz ve tefeciliğin yaygınlaştığı toplumlarda, çıkarcılık ve bencillik duyguları egemen olur. Sürekli sınıf çatışmaları, anarşi ve sosyal bunalımlar yaşanır. Karşılıksız yardım ve iyiliklerin yaygınlaştığı toplumlarda ise, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma duyguları hakim olur. Refah ve zenginlik, toplumun her kesimine yayılır. İşte bu yüzdendir ki, fakirlere verilen sadakalar cennet nîmetlerine, fâiz kazançları ise cehennem azâbına sebep olacaktır. Çünkü Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez.” (Bakara Suresi 275-276- Meal ve Kısa Tefsiri)
Battığımız bu nankörlük çukuru Korona virüsüne ve o virüsün yaptığı etkiye mi benzer? Korona 6 aydır bize musallat edildi ve başımıza işler açtı, halbuki Riba-Faiz virüsü öyle mi! Son yüzyıldır tüm yoksullukların, savaşların, darbelerin hatta Cihan Devletimizin çökertilmesinin asıl sebebi değil mi? Hadi ehl-i Salib’i anladık peki ya biz Müslümanlar, cami cemaati, hacılar bize ne oluyor? Oysa Rabbimiz: “Ey inananlar! Kat kat artırarak fâiz yemeyin! Gerçi azı da çoğu da haramdır fakat sıkıntıya düşenlere fâizle borç verip, ödemeyi geç yaptığı zaman da fâizini kat kat artırarak tefecilik yapmak, fâizciliğin en çirkinidir. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek fâizin, tefeciliğin her çeşidinden titizlikle sakının ki, birey ve toplum olarak hem dünyada, hem de âhirette kurtuluşa erebilesiniz. (Al-i İmran Suresi 130) diyerek bizi uyarmamış mıydı? Hem “eziliyoruz” diye ağlayacağız feryat edeceğiz ve hem de ezen çarkın dişlileri iyi çalışsın diye yağını ellerimizle faiz düzenin bankalarına paraları yatırarak sağlayacağız! Aklımız mı tutuldu? İman tutulması mı yaşıyoruz?
Allah AŞKINA ne yapıyor nereye gidiyoruz? Dün, Ben-i İsrail’e ültimatom veren Allah (cc) bizlere mi torpil yapacak? Şu uyarıya da mı okumadık?: “Ayrıca, kendilerine Tevrat’ta açıkça yasaklanmış olmasına rağmen fâiz yedikleri ve her türlü hilekârlığa başvurarak insanları sömürdükleri için, onları alçaklık ve perişanlığa mahkûm ederek hayatın bir çok güzelliklerinden mahrum bıraktık. Âhiretteki cezalarına gelince: Onlardan inkâr edenlere, can yakıcı bir azap hazırladık!” (Nisa Suresi 161)HafazanAllah! Ya Rab! Tövbe ettik! Sana sığındık! İman ettik ki Riba haramdır! Zannettik ki faiz alarak mallarımız-altınlarımız artacak halbuki ateşimize odunu artmış. Allahım! Okuduk ilahi mesajını ve bir kez daha anladık: ‘’İnsanların ticâret malları içinde artacağını düşünerekverdiğiniz fâizli borç para, -rakamsal olarak artmış gibi görünse de-Allah katındaki ilâhî ölçülere göre hiçbir şekilde artmaz; Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ekonomik ve sosyal bir kulluk görevi olarak verdiğiniz zekât malları ise, hem toplumsal barış, huzur ve dayanışmayı temin ederek, hem de size Allah’ın hoşnutluğunu ve cennet nîmetlerini kazandırarak tam bir hayır ve bereket kaynağı olur. Evet, fâizden kaçınan ve zekâtlarını güzelce verenler var ya, işte, gerek dünya kazancını, gerekse âhirette alacakları ödüllerini kat kat artıranlar, bunlardır. (Rum Suresi 39)”
Kişi, toplum ve devlet olarak, tabandan tavana yayılacak bir şuurla, Diyanetimizin, Eğitim Bakanlığımızın, Gençlik-Spor ve Aile Bakanlığımızın başı çekerek şuurlandırmasını başlatması gereken Faiz Düzenine Hayır Kampanyası, Korona kampanyasından az mı önemlidir! Haşa! MASKE-MESAFE-TEMİZLİK önemliyse; FAİZE MASKE, HARAMA MESAFE VE GÜNAHLARDAN TEMİZLİK zamanı gelmedi mi? Korona’dan bin beter, faiz belasının her türlüsünden bizi koru Allahım! Faizsiz, sömürgenin bittiği, adaletli paylaşım ve helal ticaretin kıtaları aştığı günleri bize göster Allahım! İktidarımıza bu belayı kökten kaldıracak İktisadi ve Siyasi gücü lütfeyle Allahım! Amin.