Referandumda halkın büyük ölçüde desteklediği değişikliklerden biri de “sistemin muhafızı” olarak çalışan yargıyı “halktan ve adaletten” yana bir hukuk kurumu haline getirecek olan yeni düzenlemelerdi.
Bu değişiklikler sayesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı da, bu kurulun üyelerinin seçim usulleri de değiştirilmişti.
Sistemin bu kurum üstündeki denetimi ve baskısı kırıldı.
Anayasa referandumu sayesinde yeniden yapılandırılan HSYK döneminde daha adil ve tarafsız bir yargımız olacağını düşünmüştük.
“Sistemin” baskısından kurtulan ama daha sonra AKP’nin denetimi altına girdiği söylenen “yargı”dan epeyce garip kararlar çıkıyor son zamanlarda.
Bunu tam nasıl yorumlamak gerek, doğrusu şu anda bilemiyorum.
Ya yargının “sistemle” bağları kesilemedi...
Ya da yargının denetim mekanizmalarında artık epeyce “taraftarı” olduğu bilinen AKP “sistemle” anlaşıyor.
AKP’den kuşkulanmak için “yargının” dışında da nedenler var.
Askerlerle yaptığı “gizli” hapishane anlaşması...
Sayıştay’ın orduyu denetlemesinden sonra hazırlayacağı raporun halktan gizli tutulması kararı...
Mafyanın en büyük kazanç kapılarından biri olan futbolda, yolu mafyaya ve şikeye açacak yasayı inanılmaz bir inatla geçirmesi...
Ergenekon sanığı durumundaki üst düzey MİT görevlilerine dokunmaması...
“Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin hedefi ve amacı ne” sorularını ciddi biçimde gündeme getiriyor.
“Yeni bir Türkiye” vaat eden bu parti, “eski sistemin” adamlarıyla bütünleşerek mi iktidarını pekiştirmeye uğraşıyor?
Sistemi değil de sadece sistemin “sahibini” mi değiştirmeye uğraşıyordu bunca zamandır?
Son iki gündür arka arkaya yargıdan çıkan kararlar da “neler oluyor” endişesini kuvvetlendirdi.