"AKP zihniyetinin Türkiye'yi tehlikeli bir uçuruma götürdüğünü gören, laik, demokratik hukuk düzeninin zedelendiğini ve Türkiye'nin bir İslam devletine dönüştüğünü düşünen kitleler, en azından kendi kendilerini kurtarmak adına güçlü gördükleri adaylara yöneldiler. ( Can Ataklı)
İkincisi Milli Gazete'den:
"AKP yönetimi 29 Mart seçimleri ile münasip yerlerinin üzerine oturmuş ve büyük bir şaşkınlığın içine düşmüş bulunuyor!" (Zeki Ceyhan)
Soru şu: AK Parti'nin oy kaybına sevindiği anlaşılan bu iki yazarı buluşturan ideolojik ortak payda var mı? Varsa nedir? Varsa kimin lehinedir? Acaba farklı zihniyet dünyalarına sahip olduğu düşünülecek bu iki köşe yazarından hangisi AK Parti'nin oy kaybına sevinmekte haklıdır?
Benzer bir soru, bence Türkiye'deki oy dağılımının değerlendirmesinden çıkıyor.
Malum, haritaya bakıldığında sahillerin yerel yönetimi CHP'li adaylara teslim ettiği görülüyor. Bunun çok paylaşılan yorumu ise, sahillerdeki laik yaşam tarzına duyarlıklı toplum kesimlerinin AK Parti'nin Türkiye'yi muhafazakarlaştırma politikasına tepki gösterdiği şeklindedir. Sahillerde AK Parti'ye gösterilen tepkinin Saadet camiasındaki yorumu nedir? Benzeri şekilde, büyük şehirlerde, varlıklı ve laik yaşam tarzına özenli muhitlerin AK Parti karşıtlığı, Saadet camiası için bir anlam taşımakta mıdır?
Son soru: AK Parti'nin her oy kaybı Saadet lehine yorumlanacak bir olgu mudur? Yoksa Saadet adına yapılacak değerlendirmede, bu bölgelerde sergilenen tavrın, aynı zamanda Saadet için de önemli sorun olduğu şeklinde midir?
Benzeri soruların bir ölçüde MHP camiasına da sorulabileceğini düşünüyorum.
Şimdi gelelim bir başka soruya:
CHP, sahillerde oy aldı. Birçok sahil şehrinde yerel iktidarı ele geçirdi. Ama CHP, Doğu - Güneydoğu'da seçim kazanmak şöyle dursun, neredeyse hiç oy alamıyor. Batı'da var, Doğu'da yok olan bir partinin Doğu ile ilişkisi, Türkiye bütünlüğü yorumu nedir? Doğu - Güneydoğu ile Ege kıyıları ayrı ülkelerin dünyası mı olacak? Bu sorunun hem CHP için hem Ege'de CHP'ye oy yığan toplum kesimleri için bir anlamı olmamalı mı?
Bir soru daha:
Doğu - Güneydoğu'da aynı zamanda MHP de yok. MHP Doğu - Güneydoğu'da ne yapacak? Bu bölgedeki seçim sonuçlarına nasıl bakıyor MHP? İç Ege'de bazı illeri kazanan MHP, bu oyları, AK Parti'nin Doğu Güneydoğu açılımları yüzünden kazanmışsa, bu bir toplum tepkisini ifade ediyorsa, bu seçim sonuçları karşısında toplum tavrı ne olmalı?
Bir soru daha:
Doğu - Güneydoğudaki sancı, sadece AK Parti'nin sorunu mu?
Bir soru daha:
-CHP'nin oy artışı, genel olarak İstanbul'daki çarşafa rozet takmaya kadar uzanan açılımla mı bağlantılıdır, yoksa yaşam tarzı hassasiyeti ile hareket eden çevrelerin yoğunlaşması ile mi? Kimse iki yönelişin birbiri ile ahenkli olduğunu söylemesin. Çünkü "yaşam tarzı hassasiyeti"nin, Türkiye'nin muhafazakarlaşmasına tepki ile dolu olduğunu, "Çarşafa rozet takma"nın ise, muhafazakarlığı meşrulaştırma niteliği taşıdığını herkes biliyor.
Bir soru daha:
-AK Parti'nin her şeye rağmen oy oranı yüzde 39. Bu oy oranı, en yakın rakibinden 16 puan fazla. Soru şu: Böyle bir oy oranına şimdi yüzde 23'le bayram yapan CHP sahip olsaydı, Türkiye'de nasıl bir zafer çığlığı atılırdı!
Diğer bir soru:
AK Parti, yüzde 39 oyla, bir çok ilde açık arayla birinci parti.... Ama bunun yanında, birinci parti olamadığı yerlerde de, ikinci veya üçüncü olarak yine en önemli oy potansiyeline sahip bulunuyor. Buna karşılık, diyelim CHP ve MHP açısından böyle bir durum söz konusu değil. Yani, CHP ve MHP'nin kimi yerlerde hiçbir varlığı söz konusu değil. Bu, Doğu - Güneydoğu olduğunda, iki partinin esamisi okunmuyor. Aynı durum, Orta Anadolu, Kuzey ve Batı söz konusu olduğunda DTP için de söz konusu. Bu sonuç, AK Parti'yi "Türkiye partisi" haline getirirken, diğer üç partiyi, bölgesel ve ideolojik kamplaşmaya maruz partiler haline getiriyor. Soru şu: Bu durum, AK Parti dışındaki siyasal yapılanmaların, ciddi sorun kaynağı olması sonucunu doğurmuyor mu? Yani hayati mesele, "AK Parti şu anda bulunmuyor olsaydı Türkiye, acilen bir 'Türkiye partisi'ne ihtiyaç duyacaktı" noktasında odaklaşmıyor mu?
Soruları sormaya devam edeceğim.
EN GÜZEL MEKAN:
Muhsin Yazıcıoğlu, ebedi istirahatgahına tevdi edildi. Sonsuz rahmetler diliyorum. Mehmet Akif'in ruh iklimini taşıyan Tacettin Dergahı, onun için seçilebilecek en güzel mekan oldu. Akif'in anıldığı her defasında O'na da fatihalar gönderilecek, ya da O'nun anıldığı her defasında Akif'in ruh iklimi ile bütünleşilecek. İnşaallah onun kabri bir cennet köşesi olacak.