Fırat’ın Doğusu’na müdahale: O “bir gece ansızın” çok yakın..

İbrahim KARAGÜL

Türkiye’nin Fırat’ın Doğu’suna müdahalesi en yalın haliyle meşru müdafaadır. Hiçbir ülke, hiçbir devlet ya da güç, bu meşru müdafaanın önüne geçecek gerekçeye sahip değildir.

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN

 

Çünkü Fırat’ın Doğu’su sadece terör, PKK meselesi değildir. Türkiye için en büyük ve en yakın tehdittir. Irak ve Suriye örneklerinden sonra bu tehdidin ne olduğu konusunda tartışmaya bile mahal yoktur.

“Hayır” demek isteyecek bütün ülkelerin, bugüne kadar oradaki savaş ve Türkiye’ye saldırı hazırlıklarına söz etmesi gerekirdi. Tam tersine onlar, açık biçimde Türkiye’yi hedef alan bu tehdidin büyümesine destek verdiler.

Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoruna destek veren ülkelerin tamamı, bu tehdidin yüzde biri kendi sınırlarında ortaya çıksaydı acaba ne yapardı?ABD, Fransa, İsrail ne yapardı? Sadece bu sorunun cevabı her şeyi açıklamak için yeterlidir.

BİR GÜN BİLE BEKLEYEMEYİZ! HARİTA TASLAKLARI SIFIRLANMALI.. İNTİHAR ANLAMINA GELSE BİLE..

Buradan hareketle Türkiye, sınırlarının sıfır noktasında yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” inşasına bir gün bile tahammül edemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Türkiye’nin bir gün bile gecikecek lüksü yok.

Bu jeopolitik müdahale, Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir. Coğrafyaya dönük bütün harita taslaklarını sıfırlayacaktır. Sadece Suriye ile sınırlı değil, bütün bölgede hesapların yeniden yapılmasını zorlayacaktır.

İran sınırından Akdeniz’e, Ege’den Karadeniz’in batı kıyılarına kadar, “dışarıdan çevreleme”ye, CHP-HDP ekseninde oluşturulan cephe ile “içeriden müdahale”ye karşı da en güçlü müdahale olacaktır.

İki yıldır; “İntihar anlamına gelse de, bedeli ne olursa olsun” bu müdahaleyi savunduk. Çünkü durum, Selçuklu’dan günümüze, milletimizin coğrafya inşa edişi ile ilgili, bağlantılıydı. Haçlı Savaşları’ndan Birinci Dünya Savaşı’na kadar Anadolu ve çevresinde verdiğimiz mücadelenin tamamının parçasıydı.

BAŞKAN ERDOĞAN’IN SON ÇAĞRISI: “BİR GECE ANSIZIN” YAKIN OLMALI..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık iki yıldır, defalarca müdahale yönünde konuşmalar yapmış, “bir gece ansızın gelebiliriz” demiş, ABD ile işbirliği anlaşmalarının hiçbirine güvenmemiş, sonuç da bu güvensizlik ekseninde olmuştur.

Erdoğan’ın her konuşması içeride etkisizleştirilmek istenmiş, bu konuda kamuoyu oluşmasının önüne geçilmiştir. Erdoğan, son konuşmasında, bu konuda milli bir duruş, dayanışma çağrısı yaptı. Bu çağrı, artık son noktadır.

Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın dünkü açıklaması da artık bütün seçeneklerin tükendiğinin ilanıdır. Akar’ın, “Güvenli bölgenin tesisi konusunda maalesef beklentilerimizin çok gerisinde kaldık. Her ihtimale karşı hazırlıklarımızı tamamladık. Planlarımız hazır. Bunu herkes bilmeli” ifadesi de son noktadır.

DIŞARIDAN “ÇEVRELEYENLER”İN, “İÇ İŞGALCİ”LERİN TEK HEDEFİ KORİDOR!

DışarıdaABD ve müttefikleri, Suriye’de PKK ve DEAŞ (artık anlamı kalmadı), coğrafyada BAE ve Suud ekseni, müdahaleye engel olmak, zaman kazanmak, bu arada askeri yığınağı tamamlamak için çabalayıp durdu.

Türkiye ne zaman müdahaleye hazırlansa hep yeni tekliflerle gelindi, ama bu tekliflerden bir tanesine bile bağlı kalınmadı. Bugüne kadar verilen sözlerden bir tanesi bile tutulmadı. Tutulmayacaktı, bu biliniyordu.

İçeride, CHP-HDP ekseninde kurulan ittifakın öncelikli amacı iç politika ya da seçimler değil, bu koridorun tamamlanmasıdır. Ona göre konumlandırıldılar, ona göre hareket ettiler, PKK-ABD ekseninden çıkmadılar.

İçerideki siyasi hedefleri bile “Çokuluslu Cephe”nin Türkiye ve bölge projelerine göre biçimlendirildi. Erdoğan’a karşı tek çatı altında birleşmelerinin tek sebebi bu! Sadece, “Kim onları bir araya getirdi” sorusunun cevabı bütün hesapları açık ediyor.

AK PARTİ’DEN KOPARILIP GÖREVLENDİRİLEN”LER…

AK Parti’ye yönelik eleştirilerin, kopuşların, yeni siyasi arayışların tamamı da bu çerçevede bir “görevlendirme”yle alakalıdır. “Yüksek siyaset”, “dava” söylemlerin arkasına gizlenen bir çokuluslu hesap var. Dikkat edin bunlardan hiçbiri, doğrudan ülkemizi tehdit eden, ABD/İsrail dizaynı bu hazırlıklara tek cümle ile karşı çıkmadılar. Çıkamazlardı zaten.

Bu yüzden ısrarla; CHP’nin vatanseverlerine, İyi Parti ve Saadet’e çağrılar yapıyoruz. Bu mesele iç politikanın çok ötesinde, “Türkiye’yi durdurma” meselesidir ve bu siyasi körlükten kurtulmak zorundayız…

ABD: “TÜRKİYE GİRERSE ÇIKMAK ZORUNDA KALIRIZ” HİÇBİR ÜLKE MÜDAHALEYE KARŞI DURAMAYACAKTIR..

Hiçbir ülke, ABD dâhil, Türkiye’nin müdahalesine açıktan karşı duramaz. ABD’nin orada hiçbir meşruiyeti yok. Ama Türkiye için bu, vatan savunmasıdır. Orada “devletten devlete savaş” hazırlıkları yapılmaktadır. Bu hazırlıkların bir adım sonrası “Türkiye Cephesi” açmaktır.

Yine dün The Wall Street Journal gazetesi, “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine müdahale ihtimali çok yüksek. Böyle bir durumda ABD askerlerine çekilmekten başka seçenek kalmayabilir” diye yazdı. Mesele budur.

IRAK KARIŞTI. LÜBNAN’DAN YEMEN’E HER YER KARIŞIR. KENDİMİZİ GÜVENCEYE ALALIM.

Dün Irak’ın hemen her şehrinde sokak gösterileri ve çatışmalar başladı. İran-Suud ya da Fars-Arap çatışması, bütün ülkeye yayılıyor. Suriye’de her an güneyden bir müdahaleyle, bütün savaş hesapları sıfırlanabilir.

Basra Körfezi’ndeki ABD-İsrail ile birlikte Suudi-BAE’nin İran’la gerilimi Irak’tan Suriye’ye, Lübnan’dan Yemen’e bütün bölgeyi yakacak hal alabilir.

Bir sabah uyandığımızda bütün ezberlerimizi boşa çıkaracak sarsıntılara yakalanabiliriz. Böyle bir belirsizlikte, Türkiye’nin derhal kendini güvenceye alması artık ertelenemez.

Caydırıcı gücümüz ortada. Oynanan tiyatro ortada. Yapılması gereken ortada. Tehdit de çözüm de ortada. Doğru olan ne ise ortada.

EN ZOR ANDA DOĞRU KARARI VERMEK. BİZ GELECEĞİ HEP BU ŞEKİLDE KURTARDIK.

Anadolu’ya geldiğimiz günden beri, tarihin en zor anlarında doğru ve zor kararlar vererek geleceği kurtardık. Tarihi ve coğrafyayı öyle inşa edip biçimlendirdik.

Cumhuriyet dönemi Kıbrıs müdahalesi Birinci Dünya Savaşı sonrasının en ciddi jeopolitik hamlesiydi. Anlamını bugün daha iyi görüyoruz. 15 Temmuz sonrası Fırat Kalkanı ve sonrasında Afrin müdahalesi, benzer bir jeopolitik müdahaledir.

İran sınırından Akdeniz’e uzanan “harita”nın Akdeniz kapısı kapatılmış, Pençe Harekâtı ile Doğu kapısı da kapatılmaktadır.

MALUM CEPHEYİ HEM DIŞARIDAN HEM İÇERİDEN ÇÖKERTMEK İÇİN..

İşte şimdi, Fırat’ın Doğu’suna müdahale ile yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” dağıtılacaktır, dağıtılmalıdır. Bu ise, en büyük jeopolitik müdahale olacaktır. Türkiye’nin buna gücü vardır.

Sadece sınırdaki cephe değil, dışarıdaki “çevreleme” ile “iç işgalci cephe” de dağıtılacaktır.

Göstermelik bir müdahale değil, esaslı bir çözüm için, bütün harita hesaplamalarını sıfırlamak için, Selçuklu’dan Cumhuriyet’e uzanan çizgiyi devam ettirmek için müdahale gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.