Her gece iftarla sahur arası Gazze'ye sistematik hava saldırıları yapılıyor. Bu; bildiğimiz, yıllardır tanık olduğumuz, nefreti besleyen, çirkinliğin her türünün denendiği bildik İsrail saldırılarının devamı.
Hava saldırıları kara saldırısının habercisidir. Gelen işaretler bu yönde de hazırlıkların yapıldığı yönünde. Dün füze saldırısıyla bir araç havaya uçuruldu ve İzzeddin El Kassam komutanlarından biri hayatını kaybetti.
Daha önce Şeyh Ahmet Yasin ve Abdülaziz Rantisi gibi Hamas liderlerine yönelik suikast örneklerinden biriydi bu. Hava, kara, deniz ve suikastlerle örülü yeni bir İsrail operasyonu izliyoruz.
Yine bu saldırılar, ırkçı saldırılarla paralel devam ediyor. Filistinli bir genç kaçırılıyor, benzin içirilip canlı canlı yakılıyor. Buna yerleşimci saldırısı deniyor. Daha önce üç İsrailli gencin ölümü üzerindeki soru işaretlerinin de dikkatle değerlendirilmesi gerekir.
Aslında yerleşimci saldırısı diye bir şey yok. İsrail devleti bu yerleşim birimlerinde bir ırkçı nesil mayaladı. Şimdi onlar ortaya çıkıyor ve Neonaziler gibi saldırılar yapıyor. 'Arap öldürmek, yakmak şereftir' diyen ve alkış alan bir nesil bu. Korkarım bu nesil İsrail toplumunda giderek genişleyen bir etki gösterecek ve çok daha vahim örneklerle karşılaşacağız.
GAZZE SALDIRILARI BİR PERDELEMEDİR
Bütün bunlara biz biraz daha genişçe bir bakış geliştirelim. İsrail durup dururken Gazze'ye saldırıları neden başlattı? Neden kara saldırısına hazırlanıyor? Gazze saldırılarının arkasında ne var?
Görünüşte İsrail saldırıları için hiçbir sebep yok. En azından ciddiye alınır bir sebep yok. Şaşırıcı bir durum bu ve İsrail otoriteleri bile saldırılar için haklı bir gerekçe sunamıyor. Öyleyse ne oluyor bu bölgede?
1- Gazze saldırıları bir perdelemedir. Türkiye'nin ve bölgenin dikkatini yeniden bölgeye çekerek Suriye-Irak ortak operasyonlarını, bu bölgede uygulanan planları dikkatlerden kaçırma telaşı vardır.
2- Olayın iki yönü vardır: Filistin birleşmesini bölmek için Mısır-İsrail ortak çalışması ve bölgesel yeni denklemde İsrail'in geleneksel otoriter rejimlerle birlikte pozisyon alması.
3- Mısır, Mübarek dönemine geri döndü. Yeniden istihbarat devleti oldu. Mısır ve İsrail istihbaratı Filistin iç savaşını beraber yönetmişlerdi. Hamas-El Fetih savaşları Mısır istihbaratı ile Mossad'ın ortak operasyonuydu. Yeniden Filistin iç savaşı başlatılabilir, birleşme sabote etmek istenebilir ve aynı senaryo tekrarlanabilir.
4- Gazze Mısır tarafından da ablukaya alındı. Orada da İsrail var. Sınırlar ortak olarak denetleniyor. Hamas'ı boğmak için bir süre sonra İsrail'in Gazze saldırılarında Mısır'ın da üzerine düşeni yapacağını göreceğiz.
5- Kişisel olarak Gazze saldırılarına hiç şaşırmadım. Oluşturulmaya çalışılan yeni bölgesel konjonktürde bunun olabileceğini düşünüyordum. Çünkü; Gazze ve Güney Lübnan test sahasıdır, çatışma alanıdır, mevzidir. İran davula vurduğunda ses Lübnan'dan gelir. İsrail oradan cevap verir. Araplara ayar vermek için Gazze'nin acılarına başvurulur.
6- Gazze ve Güney Lübnan bölgenin fay hatlarıdır. Bölgenin neresinde bir hareketlenme olsa sonuçlarını bu iki bölgede gösterir. Birilerinin eli hep vardır: Bu, ya İran elidir ya İsrail elidir ya Suudi-Körfez elidir.
7- Mısır'da demokrasiyi boğan çokuluslu darbe, Suriye'de muhaliflerin yalnızlaştırılması, Irak'ta IŞİD'in bölgesel bir güce doğru ilerlemesi ve Suriye-Irak sınırlarını ortadan kaldırması İsrail'e müthiş bir operasyon alanı açtı. Bu ortamda ne yaparsa yapsın ciddi bir reaksiyon görmeyeceğini pekala biliyor.
YÜZ YIL SONRA HARİTALAR YENİDEN ÇİZİLİYOR
8- Irak'ın parçalanması konusunda S. Arabistan'ın tezleri ile İsrail tezleri örtüşüyor. Mezhep savaşı çıkarma konusunda İran-S. Arabistan ve İsrail'in tezleri örtüşüyor.
9- Parçalanmış Irak ve parçalanmış Suriye İsrail için olağanüstü hareket alanı demek. Hele mezhep kimliği üzerine kurgulanan bir bölgesel savaş, İsrail'in yıllarca mücadele ile ulaşamayacağı güce İran ve S. Arabistan'ın örgütler üzerinden tezgahladığı mezhep çatışmasıyla rahatça ulaşması demek.
10- Konsolosluk baskını ile Türkiye'nin elini kolunu bağlayan iradenin işte bu hesapların içinde olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Ama bir oyun oynanıyorsa bu bütün bölgeye oynanıyor. Bu senaryonun bir cephesi Irak ise diğeri Suriye ve Gazze'dir.
11- Mısır'da Arap baharı diktatörlükle sona erdi. Suriye ve Irak'ta mikro devletçikler formülleri üzerinde duruluyor. İran ve S. Arabistan tarihi Fars-Arap rekabetine kilitlenmiş. Ülkeler parçalanıyor. Yeni devletler ortaya çıkıyor. Haritalar yüz yıl sonra yeniden çiziliyor.
12- Biz, Türkiye olarak, bir imparatorluğu kurban vermiş millet olarak bu senaryoya, bu parçalanmışlığa, bu savrulmuşluğa bir kez daha katlanamayız.
13- Şunu biliyoruz ki, yüz yıl önce bu coğrafyayı kim parçalara ayırmışsa, şimdi ikince kez ve daha küçük parçalara ayırıyor. Bütün kimlikler, bütün renkler ayrıştırma tezlerine dönüştürülüyor. Ama yüz yıl sonra yeniden kaybetmeye niyetimiz yok, olmamalı.
Gazze bombalanıyor. Halep bombalanıyor. Irak'ın her yeri bombalanıyor. Birileri son bir yıldır Ankara'yı bombalamaya çalışıyor. Bizce bütün bunlar aynı irade değil mi?
'Suriyelilere kapıları açmak hataydı' diyen adam, 'Filistin meselesinde tarafsız kalmalıyız' diyen adam, Sisi'ye gülücükler gönderen adam bu oyunun neresinde?
Birileri İngiliz emperyal projelerini bize bir kez daha yutturmaya çalışıyor.
Gazze, IŞİD, Türkiye'de yeni siyasi hesaplar...
Hepsi İngiliz kokusu bunların..