Londra seyahatimin her anını yeni lezzetler keşfetmek için değerlendirdim. Harrods mağazasının yemek bölümünden Portobello tezgahlarına, sushi barlardan etnik restoranlara birçok mekanı daha önce deneme fırsatı yakalamıştım. Bu kez bilmediğim yerleri gezdim, yemeklerini tattım. İşte izlenimlerim...
Salt Beef Bar
Ekmek arası sığır eti deyip geçmedim
BURASI mutlaka denenmesi gereken bir mekan. Oxford Caddesi’nde Londra’nın en eski alışveriş merkezinden biri olan Selfridges’in içinde yer alıyor. Selfridges eski, kocaman, etkileyici bir bina. İçinde oyuncaktan tutun kozmetik, giyim, dekorasyona herşey mevcut. Önemli bir bölümünü de yiyecek reyonu kaplıyor: Özel reçeller, hardallar, soslar, mezeler, ev yapımı makarnalar... İstiridye, balık, et, tavuk, sebze, meze her türlü yiyeceğin satıldığı bir bölüm. Etrafında da sushi bar, Lübnan mutfağı, Çin yemekleri gibi altı-yedi restoran bulunuyor. Salt Beef Bar da bunlardan biri.
Restoranları görmek için bir tur attığımda çok dikkatimi çekmiyor. Salt Beef Bar sade bir mekan... Cam tezgahın içinde bir kesme tahtası, bu tahtanın üzerinde kocaman parçalar halinde sığır eti yer alıyor. Et keskin büyük bir bıçakla ince dilimleyip servis ediliyor. Çok çeşit yok ama mevcut olanı da muhteşem yapılıyor! İki dilim ekmek arasında sandviç olarak sunulan sığır eti sulu, yumuşacık ve çok lezzetli. Bagel, foccacia gibi farklı ekmek alternatifleri olsa da klasik tahıllı ekmeği tercih etmenizi öneririm. Yumuşacık ve incecik bir ekmek. İçine sürülen iki tip hardalı size soruyorlar, tıpkı iki farklı et gibi. Biri baharatlı, diğeri sade bu etlerle hardallı ekmeği aldığınızda yanına kocaman bir de salatalık turşusu konuyor. Ve tabağınız hazır! Salt Beef Bar’da birkaç çeşit tatlı ve scone alternatifi bulunuyor. Ortalama 6-10 pound arası hesap ödüyorsunuz.
JamIe’s ItalIan
Adı İtalyan ama mönüde pizza yok
JamIe Oliver... İngiltere’nin hatta dünyanın en sevimli şefi ve televizyoncusu. Tarifleri pratik, doğaçlama, tazedir ve kolay hazırlanır. Elbette restoranlarından birine gitmek listemin başında yer alıyordu. Covent Garden’daki İtalyan konseptli restoranını tercih ettik. Sıcak, loş ve rahat bir yer. Girişte ahşap kaplarda ev yapımı makarnalar bulunuyor. Servis masasını çevreleyen tavana asılmış kurutulmuş etler mekana hoş bir görüntü katıyor.
Mönü adı üstünde İtalyan ama pizza yok. Makarna üzerine yoğunlaşılmış, ayrıca et ve tavuk yemekleri de bulunuyor. Özellikle başlangıçları öneririm. Kızarmış parmak mantar ‘mashroom fritti’ tek kelimeyle nefis! Peynir ve soğuk et tabağı orta karardı. Pecerino’nun üzerine damlatılmış ve mönüde ‘biber jeli’ olarak adlandırılan sos ise bana daha çok ketçap gibi geldi ve beğenmedim. Makarnam biraz fazla pişmişti ve bolognes sosun yağı fazla kaçmıştı, lezzeti ise orta karardı. İki aperatif, iki başlangıç tabağı, makarna ve birer kadeh içkiye kişi başı 18 pound ödedik.
Busaba
Acı sevenler için fıstıklı karidesli pirinç eriştesi
Oxford Caddesi’nin bir arka sokağındaki Busaba, Hakkasan’ın yaratıcısı ve Waggamama’nın sahibi Alan Yau’ya ait. Londra’daki en popüler mekanlardan biri. Benim merak ettiğim restoranlar listesinde ilk sıralarda... Thai yemeklerinin yer aldığı bu restoranın Londra’nın merkezinde toplam beş şubesi bulunuyor. Kominal masalarda oturup loş ışıkta ve gürültülü bir mekanda Thai yemekleri yiyorsunuz. Sade ve yalın bir dekoru var. İsminden dolayı denediğim yaseminli pirinç cidden hayal kırıklığıydı ama tattığım yumurtalı ve karidesli pirinç çok lezzetliydi. Buraya gelmişken mutlaka ördeği denemenizi öneririm. Ayrıca acı sevenlerin fıstıklı ve karidesli pirinç eriştesini beğeneceklerini düşünüyorum. Porsiyonlar çok doyurucu aşırıya kaçmamanız tavsiye ediyorum. Salata ve aperatifler 2.5-6 pound, ana yemek ve erişteler ise 6-12 pound arasında.