Türkiye; dünya Müslümanları adına, Türk dünyası adına, Afrika adına, “Orta Doğu”da yaşayanlar adına, Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan yeryüzünün ana ekseni “Müslüman Orta Kuşak” adına direnen, mücadele eden tek ülkedir.
Türkiye; yüzyıllardır devam eden, bütün milletlere dokunan, acı ve gözyaşına boğan, onurunu ve kimliğini ezen Batı sömürgeciliğine direnen, bu vahşiliğin gezindiği bütün iklimlere özgüven ve gurur taşıyan tek ülkedir.
Türkiye; bu dik duruşu hamasetle değil, akıl sıçramasıyla yapan, sabırla ve bilgelikle yürüten, büyük yürüyüşün bütün hazırlıklarını eksiksiz planlayan, 21. yüzyıla dair bütün iddia ve hesaplarını masaya indiren ülkedir.
Türkiye; bütün milletlere, bütün ülkelere ‘çağrı’dır.
Türkiye;ezilen, yok sayılan, tarih dışına itilmek istenen, mağdur olan, fakirliğe mahkûm edilen, vesayet altında tutulan, sömürülen, kaynakları yağmalanan, ayağa kalkması engellenen bütün milletlere, bütün ülkelere bir çağrıdır, bir mesajdır.
Abbasi çökerken, Hilafet çökerken, İslâm ümmeti dağılırken sahneye çıkan, yüzyıllarca ümmeti toparlayan, omuz omuza tutan, tarihi dönüştürüp coğrafya inşa eden Türkler, 21. yüzyılda yeniden sahne almıştır.
Coğrafya dilimlere ayrılırken, ülkeler esir alınırken, İslâm milletinin onuru ve değerleri ayaklar altında çiğnenirken aynı güç, aynı inisiyatif, aynı meydan okuma, aynı dayanışma, aynı siyasi dil, aynı ruh geri dönmüştür.
Türkiye nereye elini uzatırsa zafer vardır.
Bu, Türkiye devrimidir!
Türkiye nereye elini uzatırsa orada zafer kazanılır. Kime güç verirse o ülke ya da güç ayağa kalkar. Kimlerle dayanışma içine girerse onlar yükselir. Bu yepyeni bir durumdur. Bu, 21. yüzyıl dünyasının en büyük değişimidir. Bu, Türkiye devrimidir!
Osmanlı gerilemesi ile başlayan, Cumhuriyet’le yavaşlatılan müdahaleler çağı, bugün tamamen durdurulmuştur. Artık ABD de, Avrupa Birliği ülkeleri de, Avrupa’nın sömürgeci başkentleri de bu gerçeği kabul etmek edecektir.
Bakü’de kimlere mesaj verildi?
Dün Bakü’de verilen mesaj; Karabağ’la sınırlı değildir. Sadece Ermenistan’a değildir. O mesaj, Türkiye ile ilişkilerini vesayetle yönetme alışkanlığından kurtulamamış olan, Müslüman coğrafyayı paylaşmak için ardı ardına talan planları yapan bütün ülkeleredir, bütün dünyayadır.
Bu mesajın Kafkasya’dan verilmesi, dünyaya bir de Kafkasya’dan bakılması, 44 günlük bir savaşta kazanılan zaferin çok ötesindedir. O mesaj bu 44 güne değil, 21. yüzyılın tamamına verilmiştir. Bundan sonra başka yerlerde, coğrafyanın başka köşelerinde de verilecektir. Çünkü Türkiye geri dönmüştür.
Göklerin ordusu..
Türklerin dönüşü.
Türkiye’yi denetlemek için baskı altında tutulan bir ordunun, Türkiye ve coğrafya için harekete geçmesinin hazımsızlığı bütün dünyada hissedilmektedir. Avrupa’dan gelen saldırı dalgalarının, ABD’den gelen “Türkiye’yi durdurun” çağrılarının tek sebebi budur. Ülkemize yönelik dışarıdan ve içeriden saldırıların gerekçesi budur.
Çünkü; bugün o ordu, bütün mazlumların yardımına koşan göklerin ordusudur. Yeniden havzasına yerleşmiş bu ordu ile Türkiye, hem İslâm dünyasının, hem Türk dünyasının kapılarını açmaktadır.
Kuzey Afrika’dan Afrika’nın derinliklerine, Kafkaslar ve Orta Asya’dan Güney ve Güneydoğu Asya’ya, adına Ortadoğu dedikleri İslam ana coğrafyasının her köşesine kadar, ilmik ilmik, adım adım bir büyük hesabı işlemektedir.
Bu hesap, dünyanın Doğu-Batı olarak bölündüğü bir çağda, insanlığın anavatanı merkez coğrafyayı harekete geçirmekte, yeni bir ortak gücün inşasına öncülük etmektedir.
“Bir millet iki devlet”in ötesinde cümleler kurma zamanı gelmiştir.
Artık Azerbaycan için; “Bir millet iki devlet”in ötesinde cümleler kurma zamanı geldi. Çünkü Bakü’deki fotoğraf, iki ülke sınırlarının çok ötesine taştı. Doğu Kapısı’nda müthiş bir güç inşa edildi. Azerbaycan, Güney Kafkaslar’da bir Türk devleti değil, bir jeopolitik güç olarak öne çıktı. Türkiye’nin küresel mücadelesi ile Azerbaycan’ın var oluşu örtüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Destanlar devam edecek” dedi. Bundan sonra ittifaklar bölge bölge dolaşacak. Zaferler ardı ardına gelecek, coğrafyanın her köşesinde hissedilecek. Çünkü artık Zaferler Çağı başladı.
Hamasetle değil, akılla, bilgelikle.
Biz inanıyoruz!
Buna inanıyoruz. Aklımızla, kalbimizle, tarih bilincimizle, siyasi genetiğimizle, Atlantik’ten Pasifik’e uzanan ortak kimliğimizle inanıyoruz. Hamasetle değil akılla, bilgelikle inanıyoruz. Çünkü bunun bilinç ve güçten geçtiğini biliyoruz. Karabağ’daki zaferin sadece askeri teknoloji olmadığını, bir zihinsel dönüşüm olduğunun farkındayız.
İşte Türkiye’nin attığı adımlar, tam da bu. Akıl dolu, iyi hesaplanmış, yüzlerce yıllık siyasi kimlik ve coğrafya jeopolitiği üzerine kurgulanmış adımlar. Öyleyse Türkiye şaşırtmaya devam edecek. AB liderleri “Türkiye’ye yaptırım” gündemiyle toplandı. Hiçbir şey yapamayacaklar. Ama en çok onlar şaşıracak.
Yüreğini ortaya koyan kazanacak.
Fırat Kalkanı Harekâtı başladığı gün “Bu daha başlangıç” demiştim. Şimdi; “Durun daha çok şey göreceksiniz” diyorum. Çünkü hâlâ başlangıç dönemindeyiz. Henüz hızlanmadık.
Biz, burun kıvırıp kibirlenenlerden değiliz. Biz yüreğini ortaya koyan yükseliş döneminin öncüleriyiz.