12 Eylül 2010 tarihinde “Mini Anayasa” paketi referandumu ve ardından AK Parti %58 zaferi…
Referandumda “yetmez ama evet” denilmişti. “Yeniden anayasa yapılacak” muştusuyla bu paket halkın onayından geçti. Bir de 12 Eylül 1980 darbesini yapanlara da yargı yolu açılabilecekti. Zulmü birebir yaşayan “milliyetçi ve solcu kesim” için bu çok önemliydi.
Referandum sürecinde “hayırcı muhalefet” halkın taleplerini gözetmek bir yana, halkı iyi okuyamamışlar ve hezimete uğramışlardı. Referandum sürecini hatırlarsak, en dikkat çekici savunma argümanlarının başında “28 Şubat Post Modern Darbe” ile alakalı olanıydı. “28 Şubat’ı yapanları neden yargılamıyorsunuz da 12 Eylül darbecilerini yargılayacağız diyorsunuz” diyorlardı. AK Parti; “yargılamayı kendileri yapmadığını, 12 Eylül darbesini yapanlara sadece yargı yolu açtıklarını, 28 Şubatı yapanları yargılamaya herhangi bir mani durumun olmadığını, yargının yerini AK Parti’nin alamayacağını” söyleyerek hukuk dersi veriyordu. Öyle ya, alışmışlardı, kendileri yargılayıp kendileri mahkûm etmeye…
Hâlbuki 28 Şubat sürecinde “darbeye ve darbetörlere” nasıl yağdanlık, nasıl çığırtkanlık yaptıklarına şahidiz. Erbakan hoca “bu demokrasi bir gün size de lazım olacak” deyince köşe bucak kaçtıklarını gördük.
Evet, 28 Şubat…
Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat’ın biri gitti sıfırları kaldı…
“28 Şubat” denilince ilk akla gelen isim rahmetli Erbakan Hoca’dır. Arkadaşlarımız “Savunan Adam”ın dosyalarını taşırlarken bir ellerinde de seccadesini yanlarında götürüyorlardı. Namaz vakti gelince namazını asla terk etmedi. Zira o, dünyadaki mücadelesini ahretteki karşılığını hesaba katarak veriyordu…
Maddi bedenini mana için vakfetmişti…
Hukuk yoluyla mücadelenin en olgun, en şerefli, en vakarlı halini onun şahsında gördük ve tanıdık. Mahkeme başkanı Hoca’nın yaşını göz önünde bulundurarak “Sayın Erbakan oturabilirsiniz, ayakta durmayın” sözüne karşı başından boncuk boncuk dökülen terlere aldırmaksızın o ayakta durmayı tercih ediyordu.
Bu hali, Milletine olan saygı ve sevgiden başka bir şeyle izah edilemezdi. Onun için Erbakan Hoca’ya “Savunan Adam” dendi.
Erbakan Hoca, Refah Partisi kapatılınca, kapatmaya ilişkin yaptığı açıklamada; “Tarihin akışı içinde basit bir noktadır. Olaylar sadece daha iyi anlayabilmemiz ve yorumlamamız için bir araçtır.” mealindeki sözü, kader çizgisinde ne büyük anlam ifade ediyordu!
Gazeteci M.Ali Birant, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e bu süreçte “hiç mi hata yapmadınız” diye sorulduğunda; “Hiç hata yapmamak için hiçbir şey yapmamak lazım. Demokrasilerde hataları millet cezalandırır. Partileri sandıkta millet kapatır.” cevabı takdire şayandı.
İşte o günlerden bu güne geldik. Allah, bu Milletin değerlerine savaş açan “darbetörlere” geçit vermedi ve hilelerini başlarına yıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘28 Şubat’ın failleri hakkında soruşturma açtı. Bu dava çok önemli!
Başsavcılığın bu kararı vermesi “bin yıl sürecek” denilen 28 Şubatın tarihe gömülmesi anlamına gelmektedir.
Demek ki, kader çizgisinde “nokta kadar değerlerin” bir zamanı ve zemini vardı...
Gözün arkada kalmasın Hocam!
Not: Bu yazı; “28 Şubat’ı niçin yargılamıyorsunuz?” diyenlere kapak olsun!