Sorun ne biliyor musunuz?
Bir şeyin adını koyamamak. Aynı sorun ekonomide, siyasette de söz konusu, ya da aile içi sorunlarda da aynı durum söz konusu. Bilişemiyoruz. Korkularımız ve umutlarımız aynı değil. Aynı kelimeye, olguya farklı anlamlar yüklüyoruz. Oysa Allah bizi “bilişelim” diye yarattı. Servet ve iktidar gücüne sahip olanlar, kendi anlayışlarını ötekilere dayatıyorlar. İstişare ve Şura yapmıyorlar, dürüst de davranmıyorlar.
Dünyanın en tehlikeli mafyası Sermaye, Siyaset, Bürokrasi arasında oluşan “Şeytan Üçgeni”dir. Bu üçgeni şer üzere oluşturursanız, bu ortamda hemen mafya hayat bulur. Ve bu üçgenin içine ikinci bir üçgen oluşur. Bu üçgen istihbarat, emniyet ve diğer silahlı güç unsurlarından oluşur. Bunlar dış üçgene paralel değil, 90 derece dik durdukları için dışarıdan bakınca gözükmez.
Bu şeytan üçgeninin derin yapısıdır. Dışarıdan düz bir bakışla görmezsiniz. İşler bu noktaya gelmişse artık adalet Luciferin kurbanıdır.
Bu derin yapı CoVID’e benzer. Var mı, yok mu dışarıdan bakanlar tartışır durur. Onu etkileri ile görebilirsiniz.
Tıpkı PCR testinde olduğu gibi, düşük devirde görünmez. Yüksek devirde onların aslında her yerde kritik noktalarda olduklarını görebilirsiniz.
CoVID süreci, aslında iyi bir gözlemci için de olağanüstü dersler barındırıyor. Hem içeride yaşanan süreç, hem dünyada, hem bölgede etkileri, sonuçları itibarı ile son derece öğretici bir tecrübe oldu bana göre. Dünya medyasının tavrı da önemli. İçeride siyaset, bürokrasi, akademi, iş dünyası, sivil toplum medyada kim kimdir, kim nerede durdu. Siyasi partiler, istihbarat örgütleri bu süreçte ne yaptılar gören gözler için önemli idi.
Sosyal medya, LGBT, İsrail yanında CoVID ile ilgili yayınları engelledi, sansürleri, birçok dosyayı sildiler.
Yasama, yürütme ve yargının nasıl kilitlendiği gören gözler gördü. Göz göre göre global bir darbe süreci yaşadı dünya!
Time dergisinin, The Economist’in kapaklarını hatırlayın. Beynine chip takılan, hacklenen insanlar, tünelin ucundaki enjeksiyon, gizli bir elin insanın boynuna taktığı tasma ve yüzüne taktığı maske. İnsanın elindeki ipin ucunda tasmalı ve maskeli bir köpek.
İnsanı köpek gibi gören o ipin ucundaki gizli el kimindi.
O bizde insanları köpek gibi aşılamaktan söz edenler kimlerdi.
Kumar makinasında emojilerle anlatılan gelecek neydi.
Ya da oturma odasında herkesin gaz maskeli olduğu o aile fotoğrafı ve arkadaki resimler.
Teoloji, Kehanet, Mitoloji her şey iç içe. Dikkat ederseniz artık “insan hakları”ndan söz eden yok. Great Reset sonrası TransHumanizm dönemine giriyor insanlık. Biz biyolojik insan türünün son örnekleriyiz. 5G, Starlink, NeuraLink, Siborg, Klonoid, Humanoid’lerden söz ediyoruz. Global sağlık ve performans Pass.’ından söz ediyoruz. Sanal paradan söz ediyoruz.
Ulus devletler, kendi kıyametine doğru koşuyorlar, sanki ipnoz edilmiş ya da beyinleri hacklenmiş gibi. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.
Biz bir yandan mRNA’daki Grafen’den söz ederken, aslında her içinde mineral sıvıya e-Water eklenebileceğini, artık nano ölçekli, atomik ölçekli ya da likit robotlar yapıldığından sanki bunların haberleri yok gibi.
Bu süreçte bir CoVIDokrasi diye bir şey var. CoVID şimdiden bilimi ve teolojiyi resetledi gibi. Daha doğrusu onları dönüştürdü, etkisiz hale getirdi.
Birileri şifa diye ölümü pazarlıyor. Kitleler, Hitler, Mussolini, Stalin, Mao döneminde olduğu gibi kitlesel bir hipnoz etkisi ile ya da histerik bir şekilde kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar sanki.
Hani derler ya, menenjit bir insanı vurdu mu, o insan ya kötürüm olur ya da o mikrobu yenmek için beyin olağanüstü bir çaba gösterir ve sonuçta o kişi bir dehaya dönüşür. Bu CoVID belası, ulus devletin, ve siyasetin gölgesinde dejenere olmuş din, ideoloji, fantastik ahlakın sonunu getirecek. Ya çok büyük bir kırılma yaşayacağız, ya da bir hamle ile kurtulacak ve her şeyi yeniden sorgulayarak, kökü mazide olan bir ati anlayışı ile geçmiş tecrübeler ışığında adaletten, barıştan, özgürlükten yana yeni bir medeniyet inşa edeceğiz. Yani, bugün yaşadığımız süreç Vestfelya süreci ile birlikte 19. YY sonlarında, savaş yıllarında, Kapitalizm, Komunizm ve Faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla kurulan yeni ulusal ve uluslararası düzenin de sonu olacak.
Şu gerçeği görelim: Bu sınırlar sun’i, bu rejimlerde, bu iktidar yapıları da. Bu sermaye emeğin ve aklın karşılığı oluşmadı. Büyük ölçüde haksız kazançlara dayalı. Bize anlatılan tarih gerçek değildi. Bu ideolojiler gerçek değildi. Demokrasileri de kocaman bir yalandı. İnsan hakları, özgürlük dedikleri de öyle. Zenginliklerinin kaynağında korkunç bir sömürü mirası vardı.
Asırlardır süren bu düzenin değişmesi kolay olmayacaktı elbette. Bu süreci yine kendileri başlattılar. Ama başarılı olmaları kolay değil. Eğer bizler akıllı, dürüst ve cesur olur da Allah’ın yardımını alırsak, bu süreç onların evdeki hesaplarının aksine bir sonuç doğurabilir. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer olabileceği gibi, şer gibi gelen şeylerde hayır da olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir.
Umutsuzluk yok. Bu sıradan bir gribin bir biyolojik ajan ve biyolojik silaha dönüştürülmesi ile başlayan sürecin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğini hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
Global tehditlere karşı hayır diyelim. Aşı olan da, olmayan da aynı duyarlılığı göstermeli..
Aşı olanlara, 6 ayda bir, altı ay içinde de iki ayrı aşı dayatıyorlar. Aşı olana da PCR zorunluluğundan söz ediyorlar. Yarın bu iş aşı ile olmuyor, size chip takalım diyecekler. Onun için bugün olmasa da, yarın yine bize katılacaksınız. En iyisi gelin bugünden birlik olalım. Selam ve dua ile.