SİZE YOL YAPIYORUZ DEDİLER HES ÇIKTI
2014’te Alicik HES ve Tepe HES ile ilgili Rize İdare Mahkemesi kararları Danıştay tarafından onanmıştı. Dolayısıyla bu iki projeye ait ÇED Raporları tamamen iptal edilmişti.
Doğrusu biz de bu rehavet içinde konuyu unutmuştuk. Ta ki 2019 yılında, size yol yapıyoruz, dedikten altı ay sonra Hes boruları döşenmeye başlayana kadar…
Güneysu Gürgen deresi bilindiği üzere taşkınlara en çok sebep olan derelerden biridir. Bu amaçla dere üzerinde birçok bent ve çevresinde tahkimat duvarı yapılmıştı. Bu çalışmalar oldukça da etkili olmuştu. Artık büyük taşkınlar yaşanmıyordu.
Önce bir söylentiyle işe başladılar, vatandaşın nabzını ölçmek için. Hani işe hep öyle başlarlar ya…
Karayolları tahkimat duvarını söküp alacak, onun yerine perde beton ve arkasında da yol yapacak, söylentileri yayıldı. Aslında HES’in altyapısı oluşturuluyordu. Kurt kuzuyu yemek için kararlı…
Şahsen ben, olmaz dedim, bu kadar masraf edilmiş, dere güzel bir görünüm kazanmış, şimdi ne gereği var, diye tepki gösterince, arkadaşlar da, ama sen de her şeye karşı çıkıyorsun yahu, diyerek benim her konuda abartılı tepki verdiğimi söylediler.
Netice de yol! Çalışması başladı. İlginç olan ise, Alicik 1 Regülatörünün giriş noktası ile santral inşaatının yapılacağı nokta arasında perde betonlar yapılıyor, dere boşaltılıyor, bazı yerler dolduruluyordu. Bu arada, bize yol yapılıyor, diye sevinen bazı vatandaşlar da şirket çalışanlarına her gün çay ve yemek ikramı yapıyordu. Bundan şüphelenenlere de, yolun diğer bölümleri daha sonra yapılacak, denilerek geçiştiriliyordu.
Altı ay sonra köye HES boruları taşınmaya başlayınca durum anlaşıldı. HES’in perde betonu bitmiş, sıra boruları döşemeye gelmişti. Bu arada muhtarlar ve birkaç yandaş da, yine yol yapılacak diye vatandaşları sakinleştirmeye çalışıyordu.
Köyden bazı arkadaşlar aradı, durumu bildirdiler. 2010’da kazandığımız davalar vardı. Bu konuda yaptıklarımız ve yapabileceklerimiz biliniyordu elbette.
Hemen Rize’de Sempati Çay Ocağında bir toplantı yaptık. Arkadaşlar çok ateşliydi. Herkes bir ucundan tutmaya çalışıyordu, müthiş koşuşturma ve enerji vardı. Daha da önemlisi 2010’daki gibi üç-beş kişi değil, hemen hemen köyün yüzde sekseni tepkiliydi. Bu heyecanı görünce dedim ki, bu arkadaşlar varken kimse bizim köyde Hes yapamaz!
Ancak hemen ertesi günü birkaç fire vermiştik. Camiye halı, yola beton, evine köprü sözü alanlar vardı. Onların baştan beri amacı zaten bu olsa da, bizim yolumuz, yöntemimiz belli olduğu için, onlarla biraz alay edildikten sonra çok da kale alınmadılar.
Önce bir strateji belirledik: Hukuki girişimler yapılacak, kamuoyu oluşturulacak, köyde vatandaşların bu tepkisi kitlesel olarak verilecek, imza kampanyaları düzenlenecek, tüm resmi kurumlara ve Cimer’e şikayet dilekçeleri yazılacaktı.
Bu arada konuyu basınla paylaşmıştık. Yol Yapıyoruz Dediler Hes Çıktı, şeklindeki basın açıklamamız yerel ve ulusal basında geniş yankı buldu.
Elbette ki bu sürecin bir vazgeçilmezi vardı. 2010’daki davaları kazandığımızda da süreci baştan sona büyük bir titizlik ve özveriyle takip eden Derelerin Avukatı Av. Remzi Kazmaz bizi bu sefer de yalnız bırakmayacaktı.
Tabii bu süreçte Remzi abiyle de görüşmelerimiz devam ediyordu. Bize gerekli bilgileri veriyordu.
İlk kapsamlı eylemimizi, Gürgen Köyü Halı Sahadan Alicik Köprüsüne yürüyerek yapmıştık. Vatandaşlar, "Dereler özgürdür, özgür akacak”, "Gürgen köyünde HES istemiyoruz", "Baro Enerji, Gürgen'den defol”, "HES'lere hayır" sloganlarını atarak Alicik köprüsüne kadar yürünmüştü. Eylemi yerel gazetecilerin yanında Çay Tv., DEHA VE İHA haber ajansları da takip etmişti.
Burada Handüzü Yaylası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği adına Zafer Kalender aşağıdaki basın açıklamasını yaptı:
“Bugün burada kutsal bir görev için toplanmış bulunuyoruz.
Köyümüze, suyumuza, toprağımıza, insanımıza sahip çıkıyoruz.
Burada yaşayan Gürgen Köylüler olarak atalarımızdan, dedelerimizden bize miras kalan bu cennet vatan köşesini korumak ve bu mirası çocuklarımıza aktarmak mecburiyetindeyiz. Bu dereler, suyumuzu 50 yıl boyunca hortumlayacak HES firmalarının insiyatifine bırakılamaz. Bu amaç doğrultusunda 2008'den beri HES'lere karşı bir mücadele içindeyiz.
Şimdi süreçle ilgili bazı konuları sizinle paylaşmak istiyorum. 2010 yılında Rize Güneysu Gürgen Deresi üzerinde BARO ENERJİ tarafından projelendirilen Alicik HES projesine ait ÇED Raporu, ve İPEK YOLU ENERJİ tarafından projelendirilen Kale HES Projesine ait ÇED Raporu Bilir Kişi incelemesi sonucunda hazırlanan raporlar doğrultusunda Rize idare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Ancak şu anda aynı dere üzerinde BARO ENERJİ tarafından bir HES çalışması yürütülmektedir.
Bütün HES projelerinde ve ÇED sürecinde izlenmesi gereken yol ve yöntemler yasalarda mevcuttur. Ancak Alicik HES projesinin aciliyeti her ne ise, yasalar ve ahlak kuralları adeta hiçe sayılarak bu çalışmalar yürütülmektedir. Birincisi, HES borusu döşenmeye başlayana kadar vatandaşa, size yol yapıyoruz, denildi. Borular döşenmeye başlayana kadar kimsenin böyle bir HES projesinden haberi yoktu. Kısacası bu konuda vatandaşlar kandırıldı. Şimdi halkı bu şekilde kandıranlara soruyorum: Burada yol mu yapılıyor yoksa HES mi? Eğer dediğiniz gibi yol yapılıyorsa, bu borular neyin nesi, bu boruları ne yapacaksınız? İkincisi de hiçbir dayanağı olmadan, hiçbir tanıtım, bilgilendirme toplantısı yapılmadan, hukuksuz, kaçak bir şekilde HES çalışması yapılmaktadır. Mahkeme kararları hiçe sayılarak, Bilir Kişi incelemesindeki hassasiyetler görmezden gelinerek, vatandaşların onayı alınmadan bu çalışmalar devam etmektedir.
Projenin neyi, nereyi kapsadığı, nasıl yapılacağı hakkında hiçbir bilgi-belge yoktur. Tamamen yasa dışı, hukuksuz bir çalışma yapılarak suç işlenmektedir. Bu işlerin bir süreci vardır. Bu prosedüre uyulmadan adeta yangından mal kaçırırcasına bir telaşla oldu-bittiye getirilmek isteniyor. Bu belirsizlik karşısında vatandaşların endişesi, zaten kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan derede, HES yapılması durumunda derenin bataklığa dönüşeceği, iklim değişikliğine sebep olacağı ve köydeki yaşamı olumsuz etkileyeceği yönündedir.
Ayrıca derelerimizle özdeşleşen kırmızı pullu alabalık neslinin her geçen gün azaldığını düşünürsek, zamanla Gürgen deresinde bu balık türü tamamen yok olacaktır. Bu düşünceler, 2010 yılında aynı dere üzerinde planlanan Alicik HES Projesine açılan davada bilir kişi raporlarında da yer almaktadır.
Bir diğer önemli konu, bu dere üzerinde 4 adet değirmen vardır. Bu değirmenlerin suyu nereden gelecektir? Zaten bu derede Gürgen HES ve Kale HES arasında çok sınırlı bir alanda dere nefes almaktadır. Bu dere, Handüzü Yaylası Turizm Bölgesi yolu üzerindedir. Bu bölgede turizmin her geçen gün geliştiğini düşünürsek, zamanla bu dere üzerinde alabalık çiftlikleri ve dinlenme tesisleri HES projesinin yapılması durumunda hayata geçemeyecektir. Böylece bölge turizmi ve dolayısıyla da bölge ekonomisi bu durumdan zarar görecektir.
Değerli basın mensupları, Şimdi ilgili ve yetkililere soruyoruz; 2010 yılında kapsamlı bir Bilir Kişi incelemesi sonucunda tutulan rapordaki veriler, bu derede HES'in yapılması durumunda adeta bir çevre felaketi oluşabileceği yönündeydi. Rize İdare Mahkemesi de bu rapora dayanarak projeyi iptal etmişti. Simdi ne değişti de, üstelik ÇED Raporu sürecine uyulmadan böyle bir projeye izin verildi? Üstelik suya duyulan ihtiyaç her geçen gün daha fazla artış gösterirken… Hatta Rize’de yaşanan su sıkıntısının sebebi, vadilerin yeterince yağış alamaması ve su kaynaklarının azalma eğiliminde olması diye Rize Belediye Başkanlığı tarafından da bir açıklama yapıldı.
Ayrıca 2010 yılında Çed raporunu iptal ettirdiğimiz proje tamamen değiştirilmiş, Alicik1 ve Alicik 2 Regulatörleri, dere kenarında yapılan ve derenin her iki tarafını bir kale gibi ikiye ayıran metrelerce yükseklikteki perde betonun arkasından devam etmektedir. Metrelerce yükseklikteki perde beton, gençler için doğal bir yüzme alanı olan derelerdeki havuzlara ulaşmayı imkansız hale getirmiştir. İnsan ve diğer hiçbir canlının geçemeyeceği bu duvar, adeta köyü kuzey ve güney diye ikiye ayırmıştır.
Bölgedeki hayvancılığı da düşünecek olursak, hayvanların dereden hiçbir şekilde yararlanması söz konusu değildir.
Bu duvar, yaban hayvanlarının göç yollarını kapattığı için bölgedeki bazı türlerde zaman içinde orantısız bir değişim doğuracaktır.
Bir diğer önemli nokta ise boru geçişine izin verilmeyen yerlerden araziler dolaşılmak suretiyle projede değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklik sonucunda, duvar derenin akış yönünü değiştirerek bazı evleri riskli duruma getirmiştir.
Burada bir çok hukuksuzluk mevcut iken, firmanın çalışmalara devam etmesi, arkasında hangi gücün olduğu konusunda soru işaretleri doğurmuştur. Bu arada 2010 yılında dava açtığımız, aynı dere üzerindeki Tepe HES Çed raporunun Rize İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra, Güneysu Belediyesinin bu dere üzerinde yaptığı içme suyu projesi şu anda Güneysu ve köylerine içme suyu sağlamaktadır.
HES iptal oldu, su gerçek sahibinin, yöre halkının hizmetine sunulmuş oldu. Yani bir başka deyişle buradaki HES projesi hayata geçseydi su projesi hayata geçirilemeyecekti. Sadece bu örnek bile suyun yöre halkı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bahsettiğimiz bu içme suyu projesiyle zaten suyun önemli bir kısmı alınmıştır.
Ancak 9.33 Megawat gücündeki Alicik HES'in bir önceki projeye göre gücünde bir değişiklik olmamıştır. Bu durum da ayrı bir tutarsızlıktır.
Sonuç olarak, bu projeye ait ÇED süreci doğru yürütülmediği için hukuken yok hükmündedir. Dolayısıyla bu çalışmalar da hukuksuz bir şekilde yürütülmektedir. Hukuksuz ve kaçak olarak yürütülen bu çalışmaların çevreye ve insan ilişkilerine daha fazla zarar vermeden bir an önce durdurulmasını istiyoruz.
Bütün bu olumsuzlukları dikkate alarak, bu şartlarda, bu projenin devam etmesi durumunda vatandaşlar ve ilgili şirket arasında çok büyük sorunlar çıkabileceği endişesini taşıyoruz. Bu sebeple, Handüzü Yaylası Kültür Çevre ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Yönetim Kurulu, üyelerimiz ve vatandaşlarımızın ortak düşüncesi-kararı, bu HES projesinin bir an önce durdurulmasıdır.
İlgili makamların da bu hassasiyeti göz önünde bulunduracaklarına inanıyoruz. Aksi halde haklarımızı Rize İdare Mahkemelerinde arayacağımızı bildiririz."
Bir köy şartlarında çoluk çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden çok önemli bir katılım olmuştu. Coşku ve inanç inanılmazdı.
Toplantılarda da özellikle vurguladığımız, siyasetten uzak durulacak, bu tuzağa düşülmeyecekti. Ancak buna rağmen ilk çatlak ses de burada çıkmıştı. Yürüyüşe dışarıdan alkışla destek veren, bizim de bileşenlerinden olduğumuz Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi birkaç arkadaşa hoş olmayan bir tepki gösterilmişti. Gel ki arkadaşlar anında gereken cevabı vermişti.
Önemli haber ajansları bu eylem haberini geçmemişti. Haber sansüre, siyasete takılmıştı. Ancak Çay Tv ve yazılı basında oldukça geniş yer almıştı.
Son seçimlerde AKP’nin yüzde doksan altı oy aldığı gürgen köyü gibi bir yerde, halkın yoğun katılımıyla yapılan bu eylem çok etkiliydi, ancak bazıları ısrarla görmezden gelmeye çalışıyordu. Hatta köylünün oy verdiği muhtar bile, bağırır bağırır susarlar, şeklinde çok nahoş bir laf etmişti.
Bu arada köyümüzün sosyal ve siyasi yapısı hakkında da birkaç söz söylemem gerekirse; geçim büyük oranda çay tarımına bağlıdır. Toplum büyük oranda muhafazakar, 12 Eylül öncesi AP seçmeninin ağırlıkta olduğu, birkaç solcu ile birkaç ülkücünün varlığını sürdürebildiği ortam. Bu yapı bugün de hemen hemen yapısını pek değiştirmemiş. sadece sol eğilimli vatandaşlarda bir azalma olmuştu. Güçlü sağ iktidarlar onları da törpülemişti, uysallaştırmıştı.
Ancak bu siyasi farklılıklar büyük ölçüde komşuluk ilişkilerine yansımaz. Zaten bu eylemlerde büyük bir katılımın olması ve başı da muhafazakar dünya görüşüne sahip insanların çekmesi, böyle bir ayrımın olmadığının göstergesiydi.
Şirket ve yandaşları ısrarla konuyu bu mecraya çekmek istiyorlardı. Çünkü karşılarında her yönüyle kararlı bir halk vardı ve yaptıkları bu hukuksuz çalışmaları bu şekilde yürütemeyeceklerini biliyorlardı. Kamuoyu da büyük oranda karşılarındaydı.
Bu arada, aynı zamanda köyümüzün yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden olan Av. Eslem Ayham’ın da sürece dahil olması elimizi oldukça güçlendirmişti.
Projeyle ilgili basın açıklamalarımızda da değindiğimiz birkaç teknik bilgiyi de sizinle paylaşmak istiyorum.
2010’da iptal olan Çed Raporunun yerine yeni Çed raporu hazırlama çalışmaları o tarihlerde yeniden başlamıştı. 2012’de ruhsat aldıklşarı Çed raporu için köyde, ilçede yasalar gereği yapılması gereken hiçbir bilgilendirme toplantısı yapılmamıştı. Yeni ÇED, toplumdan bir sır gibi saklanmıştı. Burada başta elbette ki resmi kurumlar sorumludur. Çünkü bu aşamaları takip edip bilgilendirme toplantısı yapmak idarenin sorumluluğundadır.
Ayrıca iptal edilen ÇED raporu yerine birkaç sözde düzeltmeyle onay aldıkları ÇED raporuna bile uyulmamıştı. Projeye göre, Gürgen Deresi tünelle Kangel Deresine taşınıyor, ilerim hatlarıyla cebri boruya oradan da santrale ulaşıyordu. Çed raporuna da buna göre onay alınmıştı. Ancak bu pahalı bir yatırımdı.
Değiştirilen projede ise tünel yoktu, borular dere boyunca döşenecekti ve bir noktada kangel deresinden gelen borularla birleşerek santrale ulaşıyordu. Yani yeni durumun onay aldıkları ÇED raporuyla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Buna da bir kılıf uydurmak için bakanlığa bir yazı yazılmış ve bakanlığın cevabında da, Çed raporu mevcut durumu da kapsıyor, şeklindeki bir uydurma izinle çalışma yapılıyordu.
Durumu daha iyi anlatmak için şöyle bir örnek vereyim; adam Şişli’de bina yapmak için projesini onaylatıyor, sonra da aynı projeyle Haliç’te köprü yapıyordu.
Bir diğer çelişki de, Çed raporunun iptal edilme sebeplerinden biri, cansuyu miktarının yetersizliğiydi. Proje iptal edildikten sonra Güneysu Belediyesi bu durumu iyi değerlendirmiş ve Güneysu İçme Suyu Projesini hayata geçirmişti. Yani yetersiz olan suyun önemli bir miktarı da içme suyuna gitmişti.
Gel gör ki, iptal edilen Çed raporundaki santralin gücü 9 megavattı, yeni projeye göre de 9 megavat…
Yani çed raporu baştan savma, masa başında, akıldan, bilimden uzak bir şekilde hazırlanmıştı.
Ayrıca porje inşaatı süresince DSİ’den izin alınmamış, sıkıntı yaşanan yerlerde güzergah değiştirilmiş, vatandaşların tapulu arazilerine tecavüz edilmişti.
Hatta bu durumdan dolayı şirkete ceza kesilmiş, çalışmalar durdurulmuştu. Ancak alınması aylar sürebilecek izinlerin üç günde alınarak çalışmalara yeniden başlanmıştı.