Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2007’de 3201 sayılı Kanun'da yaptığı değişiklik ile gurbetçilerin Türkiye'de hiç hizmetleri yoksa Bağ-Kur'a yurtdışı borçlanması yapabileceklerini karara bağladı. Bu da hem daha geç emeklilik ve daha az emekli aylığı hem de daha çok yurtdışı borçlanma parası ödemek demekti.
Gurbetçiler de bu tuzağa karşı (benim de önerimle) Türkiye'ye gelip bir müddet SSK'lı çalışıp sonra yurtdışı borçlanması yaparak SGK'nın tuzağını bozmuşlardı. SGK bu kez bozulan tuzağının devamı için aslında hiç yetkileri olmadığı halde denetim elemanları marifetiyle SSK'lı çalışmaları sildirmeye başladılar. İşte bu duruma Yargıtay “Dur” dedi. “Sigortalı hizmetini SGK'nın denetim elemanı silemez, silip işlem yapan SGK'nın işlemini geçersiz say, mahkeme olarak bizzat araştır” talimatını içeren karar aldı. İşte o kararın ayrıntıları şöyle:
Y.10 .HD. E.2014/12451 K.2014/27413 T.19.12.2014
HİZMET BORÇLANMASI ∙ 5510 SAYILI KANUN YURT DIŞI ÇALIŞMASI
HİZMET BORÇLANMASI ∙ 5510 SAYILI KANUN YURT DIŞI ÇALIŞMASI
ÖZET: Borçlanılan çalışma sürelerinin 4(1)-B kapsamında olduğu kabul edilmelidir. Davacının 4-1/a çalışması varsa usulünce araştırılmalıdır.
Davacı, Kurum işleminin iptali ile 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında borçlanabileceğinin tespitini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakim tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
ÇALIŞMA İZNİ VAR MI?
İnceleme konusu olayda, davacının yurt dışında geçen hizmetlerini 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında borçlanma istemini içerir 02.07.2012 günlü borçlanma başvurusu, 20.10.2012-19.01.2013 tarihleri arası yurt içi 91 günlük 5510 Sayılı Yasa'nın 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarının, yurtdışına 07.11.2012 tarihinde çıkıp 08.05.2013 tarihine kadar yurtdışında kalması, yabancı uyruklu olup çalışma izni olmaması ve işverenin beyanı gerekçeleri ile iptali nedeniyle, borçlanmanın ancak 5510 Sayılı Yasa'nın 4/1-b maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde kabulü mümkün olduğundan bahisle reddi üzerine eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, müfettiş raporu dikkate alınarak davacı isteminin reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 Sayılı Yasa'nın 79. maddesiyle değişik 3201 Sayılı Yasa'nın 3.maddesi
“Bu Kanun'un 1.maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumu'na, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanun'la getirilen haklardan yararlanırlar. Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır” hükmünü içerirken; Yine aynı Yasayla 3201 Sayılı Yasa'nın 5.maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 Sayılı Yasa ile, 3201 Sayılı Yasa'da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun’un 4.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir” hükmü getirilmiştir.
SİGORTALILIKLARI VAR MI?
Anılan 5754 Sayılı Yasa ile 3201 Sayılı Yasa'da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun’un 4.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkânı ortadan kalkmıştır.
Yani Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasa'ya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 Sayılı Yasa'nın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi aşamasında, hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda açık ve özel bir düzenleme yer almamaktadır.
EKSİK İNCELEME YAPILMIŞ
Dava konusu somut olayda; mahkemenin müfettiş raporuna dayalı olarak davacının 5510 Sayılı Yasa'nın 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarının gerçek ve fiili çalışmaya dayalı olmadığından davanın reddine karar vermesi eksik incelemeye dayalıdır.
Mahkemece iş yerine ait Kurum nezdindeki işyeri sicil dosyası, bildirime esas dört aylık hizmet belgeleri ile dönem bordroları, davacı sigortalının aynı döneme ilişkin yurda giriş çıkışlarına ilişkin kayıtlar getirtilmeli, bordro tanıkları ve komşu işyeri tanıkları dinlenmeli, özellikle davacının 20.10.2012-07.11.2012 arasında müfettiş raporuna göre yurt içinde olduğu dikkate alınmak suretiyle davacının 91 günlük 5510 Sayılı Yasa'nın 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmalarının gerçek ve fiili olup olmadığı usulünce araştırılmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmaya yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.