Ben uzun yıllardır haber bültenlerini izlemiyorum. Çünkü yaşadığım çevrenin, selam verdiğim insanların gösterildiği kadar korkunç olduğuna inanmıyorum. Belki de inanmak istemiyorum. Haberleri izlemiyorum çünkü onlar beni bunun böyle olmadığına ikna etmeye çalışıyorlar. Yan dairede bir seri katilin yaşadığına, arkamdan yürüyen herkesin beni soyacağına inandırmak istiyorlar beni.
Enteresan olan şu ki, hala "bilgi" almak için haber bültenlerini izleyen bir toplumuz. Bu televizyon izleme geleneğimizin getirdiği bir alışkanlık. En azından genel durum böyle. Bence bu yaygın kötümserliği açıklıyor. Çünkü, haberler kötü, hatta ruhsal sağlığımız için bir felaket sayılabilir!
Bugün, anlayacağınız üzere, ana haber meselesini ele almak istedim.Bunun için, 5 Ocak gününe ait, çok izlenen bir kanalın ana haber bültenini seçtim. O bültendeki haberlerin başlıklarını çıkardım. Onları paylaşacağım sizinle. Manzara gerçekten çok ilginç. En azından haber izlemeyen benim için... Bir liste halinde önünüze konulduğunda neler düşüneceğinizi merak ediyorum...
Bültenin giriş kısmı bekleneceği gibi, dünyanın çeşitli yerlerinden savaş haberleri ile dolu.
Aktüele dönüldüğünde ilk haberin spotu şöyle veriliyor: "Kocasının Sevgilisini Öldürdü!"
Boşanmayı hazmedemeyen bir kadının işlediği cinayeti anlatıyor haber. Zaten katiller haberlerin başrol oyuncuları. Katilin bağırarak yaptığı tehditler haberin içerisinde duyulabiliyor. Muhabir, katilin hangi kapıya dayandığını, kurbana nasıl yaklaştığını, onu nasıl vurduğunu adım adım gösteriyor. Çünkü haberleri hazırlayanlara göre seyirci tam bir gerizekalı ve ona her şeyin canlandırarak anlatılması gerekiyor (!)
Diğer habere geçiyor sunucu...
Haber şu: "Doktor Kadın ve Erkek Arkadaşı Ölü Bulundu."
Katilin kim olduğunun bilinmediği esrarengiz bir cinayet haberi...
"Yan dairede kim bilir neler oluyor?" diye sorduracak türden bir haber...
Bir sonraki haber izleyiciye uyarı mahiyetinde : "Sahte dergahçılara 121 yıl hapis!" Dolandırıcılık haberleri, bültenlerin olmazsa olmazı. Dolandırıcılar haber bültenlerinin karakter oyuncuları... Birilerine inanırken iki kere düşünün diyor haber...
Kaza haberi geliyor sonra. İçinde kaza haberi olmayan bülten yok gibi. Ülkede yeterince vahşi bir kaza olmamışsa, Çin'den kaza görüntüleri bulup yayınlıyorlar. Çin'den derken, Youtube'dan yani... Kaza illa olacak! Ama bu sefer, haber sadece kazayla ilgili değil. İçine drama da katılmış: "20 yıl Beklediği Bebeği İle Can Verdi."deniyor. Hurdaya dönmüş araba görüntüsünün az üstünde, anne ile kucağındaki bebeğin fotoğrafı beliriyor.
Hikaye can yakıcı. Haber melodram konusunda antremanlı izleyiciyi kalbinden vuracak türden. Adeta dizi film...
Hemen ardındaki haber ise şöyle: "Dilvin Neden Öldü?" Dilvin bir küçük kız... Ve tedavi sürecinde hayatını kaybetmiş. Haberin içeriğinde sağlık sistemi adına konuşacak doktor falan yok. Fakat alt yazıda, Dilvin'i yanlış iğnenin öldürdüğü yazıyor. Herhalde bu editörün kanaati. Konuşanlar, "boş yere öldü" diyorlar. Mevtanın yakınları ağlıyorlar. Ortada sorunun ne olduğunu anlatmaya çalışan bir habercilik yok tabii. Sadece ajitasyon var. Hastanelerde güvende değilsiniz diyor haber... Sağlık sistemi ile ilgili paranoya oluşturmak isteseniz daha iyi bir kare bulamazsınız...
Paranoyanın dozu artırılıyor. Vatandaşın en çok gittiği yerlerin başında neresi geliyor? AVM'ler. Her gün milyonlarca insan AVM'lere girip çıkıyor. Haberde diyor ki: "4 yaşındaki Çocuğu Köpek Isırdı." Nerede ısırmış peki? Tabii ki AVM'de. "AVM'de bile güvende değilsiniz" deniyor izleyiciye...
Kar haberi geliyor sonra. Tabii ki beraberinde bir felaket hikayesi ile... Yine köyde mahsur kalan insanlar. Yine omuzlarda taşınan hamile bir kadın... Yine kara saplanan devlet araçları... Yine imdada yetişen ilkel bir kızak... Ve hastanede mutlu sonla biten bir hikaye. Aksiyon da unutulmuyor yani...
Bu kez mağaza paranoyasına abanıyorlar. Fakat bu kez müşterinin değil, mağaza sahiplerinin paranoyasını azdırıyorlar: "3 Kadın ve 1 Çocuk Ne Gördülerse Çaldılar". Gizli kamera görüntüleri ve mağdur esnaf röportajlarıyla haberi beş dakikaya çıkarıyorlar. Mal sahibine, "Hiç bir müşteriye güvenme!" mesajı veriyorlar. "Trafik çilesi" diyor sunucu haberi sunarken. Amacı trafik yoğunluğuyla ilgili bir alternatifi gündeme getirmek değil elbette. "Sıkışık trafikte 'seyyar' tehlikesi"ne dikkat çekiliyor. Seyyar esnaf öcüleştiriliyor bu sefer. İzleyiciyi illa korkutmak gerekiyor ya!
Sarıkamış şehitlerini anıyorlar sonraki haberde. Yaşaran gözler ve bayrak görüntüleri habere eşlik ediyor. Şehitlik, ölüm, donmak gibi kelimeler özellikle vurgulanıyor. Milliyetçilik unutulmuyor yani...
Sonraki haberde, "Reklamla Tacize Son" deniyor. Taciz kelimesinin üstüne, üstüne basılıyor.
Seyircinin korku ateşine kocaman bir tomruk atıyor diğer haber: "İnternet Dolandırıcıları Yine İş Başında." Bir tomruk daha : "Masaj Koltuğunda Bitmeyen Tehlike/ Otururken İki Kere Düşünün, Felç Olabilirsiniz... " Bir tomruk daha: "Çalışanların % 86'sı stresli çıktı... Patronlar Çalışanları Umursamıyor!"
Şurada sayılanların hiç birinde vatandaşın acil sorunlarıyla, gündemiyle ilgili tek bir içerik yok. Gerçek yok, gerçek yerine onun biçimini almış, çarpıtılmış, izleyiciyi manipüle etmek için kurgulanmış içerik var. Bunlar insanlara günlük ülke gerçekleri olarak sunuluyor. Bu alıntıladıklarım yalnızca bir gün ve bir kanala ait "kötülüğün" listesi. Haberleri her gün izleyenlerin nasıl bir haleti ruhiye içinde olduklarını düşünün...
Hatırlayanlar olacaktır. Truman Show filminde Truman seyahat etmek için bir acenteye girer. Duvarda üzerine yıldırım düşen bir uçak afişi vardır ve afişin üzerinde "Sizin başınıza da gelebilirdi" yazıyordur. Filmde bu korku öğesi, Truman'ı seyahat etmekten alıkoymak için kullanılır. Haber bültenlerindeki yoğun korku ve dehşet dili, herşeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu izlenimi, az sonra başımıza korkunç bir kaza gelebileceği olasılığının vurgulanması bana bu afişi hatırlatıyor.
Haberler bizi komşularımızdan, yaşlı amcalardan, öğretmenlerimizden, öğrencilerimizden, evlatlarımızdan, babalarımızdan, patronlarımızdan, hatta "masaj koltuklarından" bile korkmaya çağırıyor. Toplum olarak bizi bir arada tutabilecek olan güven hissine saldırıyor. Bizi bütünleştirmiyor, parçalıyor. Evimize kısılıp kalmak mecburiyetinde bırakacak kadar çok ölüm, tecavüz, felaket ve acımasızlık hikayeleri anlatıyor bize. Haberler tam da Foucault'un "Büyük Kapatılma" dediği şeye hizmet ediyorlar bence. Onları izledikçe bir salyangoz gibi seramik kabuğumuza siniyoruz. Haber izledikçe kötümserliğimiz artıyor, gelecek kaygımız çoğalıyor, iyimserliğimiz azalıyor. "Nasıl bir toplum haline geldik" diye hayıflanıyoruz. "En iyisi hiçbir şeye karışmadan yaşamak" düşüncesi giderek yaygınlaşıyor. Oysa insan olarak diğer insanları sevmeye, onlara güvenmeye ve iyimserliğimizi korumaya ihtiyacımız var.
RTÜK'ün bütün bu felaket bombardımanını durdurmak için bulduğu dahiyane formül (!) aynı dizilerdeki gibi haberlerde de akıllı işaret kullanılması Sanki dizilerdeki tüm o şiddet ve erotizm ailece izlenebilir işaretleriyle verilmiyor.
Neden bunun yerine haber bültenleri reyting sıralamasından çıkarılmıyor. İki yıl önce, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, bu düzenlemeyi yapacaklarını söylemişti. Eğer haber bültenleri arasındaki reyting rekabeti sona ererse, bu ilkel habercilik metoduyla birlikte cinayet, tecavüz ve kaza haberleri de tarih olabilir. Ben bunlar olsa da haber izleyeceğimi sanmıyorum. Fakat siz hiç değilse bunlar gerçekleşene kadar, ruh sağlığınızı korumak adına "haber bülteni" denilen o korku sirkinden uzak durun!