Haccın vücûb-u edâsının (yerine getirilmesinin vâcib olmasının) şartları beştir. Bunlar sağlıklı olmak, haccın edâsına hissî bir engelin bulunmaması, yol emniyeti, bulunduğu yer ile Mekke arasında seferî mesafe olması durumunda kadının yanında eşinin veya mahreminin bulunması, kadının, kocasının boşamasından dolayı veya ölümünden dolayı iddet beklemekte olmaması şartlarıdır.
1) Sağlıklı Olmak
Hastaya, yatalak olana, kötürüme, felçliye, binek üzerinde kendi başına duramayacak derecede yaşlı olana hac yapmak farz değildir. Yani bunların bilfiil haccı kendilerinin yapması farz değildir.
“el-Asl” isimli eserde Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)dan rivâyetle şöyle zikredilmiştir: Kör olan bir kimse, azık, binek ve kendisine rehberlik edecek birini bulsa da bizâtihi kendisinin hacca gitmesi vâcib değildir.
Eğer malı varsa hac vazîfesi körün sadece malında vâcibdir.
Hasan ibni Ziyâd (Rahimehullâh) ise Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)dan: “Kör, kötürüm ve yatalak olan kişilerin bizzat kendilerinin haccetmesi vâcibtir” diye bir nakilde bulunmuştur. Ebû Yûsuf ve Muhammed (Rahimehumellâh): “Kör olan bir kimse azık ve bineğe mâlik olursa ve gidiş-dönüşte hizmetini görecek, ona rehberlik edecek biri de varsa bizzat kendisinin hac etmesi farzdır. Yatalak ve kötürüme ise vâcib değildir” demişlerdir.
KÖRE DE VACİB DEĞİL
Bu iki imama göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e istitaatın (güç yetirmenin) ne olduğu sorulunca, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) istitaatı azık ve binek olarak tefsir etmiştir. Kör olan kişi için de bu istitaat hâsıldır. Öyleyse hac yapması ona vâcibtir. Ayrıca körün bi zâtihi kendisinin haccetmesi gerekir, ama yolu bulması için ona bir rehber lazımdır. Bunlar olduğu zaman haccetmesi gerekir.
Bu konuda sahih olan görüşe göre, azık ve bineğe mâlik olsa da, rehberi olsa da körün haccetmesi vâcib değildir. Yatalak, kötürüm ve eli ayağı kesilmiş olan da böyledir.
Bazıları “Sıhhatli olmak haccın vücûb (yükümlülük) şartıdır” demişlerdir. Onlara göre bunun gerekçesi şudur: Allâh-u Teâlâ haccın vâcib olması için istitaatı şart kılmıştır. İstitaattan murat teklif istitaatıdır. Bu ise, selâmetu’l esbâb ve’l-âlâttır (sebeplerin ve âletlerin sağlam olmasıdır).
İSTİTAAT ŞARTTIR
Hac yolculuğu esnasında gerekli olan şeyleri yerine getirmeyi engelleyen âfetlerden bedenin sâlim olması da “Selâmetu’l esbâb ve’l-âlât” cümlesindendir. Çünkü hac, bedenî bir ibâdettir. O halde bedenin selâmeti (sağlıklı olması) zorunludur.
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyete göre; âyet-i kerîmede geçen “Oraya yol bulana” ifâde-i celîlesindeki “Yol”dan maksat, kulun bedeninin sıhhati ve kulun, hacdan engellenmeksizin azık ve bineğe mâlik (sahip) olmasıdır.
Ayrıca ibâdetler Allâh-u Teâlâ’nın mükellefe vermiş olduğu nîmetlere şükretme hakkını îfâ sebebiyle vâcib olmuştur.
Nîmet olan sebep menedilince yani bedenin sıhhati olmayınca şükretmekle nasıl teklif olunabilir.
Kör olan bir kimse hac yapmaya kadir olamaz. Çünkü kendi başına yolu bulamaz. Yolculuk esnasında gerekli olan şeyleri yapmaya gücü yetmez. Yatalak, kötürüm de böyledir.
O halde bu kimseler kendi başlarına haccı edaya kadir olamazlar. Ancak başkasının kudreti ile kadir olurlar. Başkasının gücüyle kadir olan ise mutlak mânâda güçlü sayılmaz.
O halde mutlak mânâda istitaat (hacca güç yetirme) gerçekleşmez. İstitaat ise haccın vücûbunun şartıdır. Vücûbü’l-edâ (yükümlülüğü yerine getirme) şartı değildir.
2) Hissî Bir Engelin Bulunmaması
Haccın vücûb şartları tahakkuk ettiği halde hapiste olan bir kimseye veya zâlim sultan tarafından hacca gitmesi engellenen kimseye, haccetmek vâcib değildir.
Bazıları bu şartın da haccın vücûb şartı olduğunu söylemişlerdir. Eğer burada: “Bir şartın haccın vücûb şartı olmasıyla vücûbu’l edâ şartı olması arasındaki fark nedir?” diye sorulacak olursa buna şöyle cevap verilir: Bir kimse için vücûb şartlarından biri tahakkuk etmediyse ve o kimse hac etmemişse, hac için vasiyette bulunması gerekmez. Çünkü hac ile yükümlü ve sorumlu olmamıştır.
VASİYET ETMELİ
Ama bir kimse için vücûbu’l-edâ şartlarından biri tahakkuk etmeyecek olursa ve o hac yapmamışsa, adına hac yapılmasını vasiyet etmesi gerekir.
Çünkü bu kimse için haccın vücûb şartları tahakkuk etmiştir. Bu nedenle hac onun zimmetindedir (ondan sorumludur). O sene yapamadıysa, seneye yaşayıp yaşamayacağı belli olmadığından dolayı zimmetinde olan bu hac sorumluluğu için vasiyet etmelidir. Zîrâ yükümlülüğü yerine getirme şartı yoktur diye yükümlülük ortadan kalkmaz.