Hac çok muhteşemdi bu sene... Öyle bir ihtişamı vardı ki, 5 milyona yakın Müslüman tek vücut oldu bir anda.
Milyonlar Arafat meydanında tek ses, tek nefes ve tek yürek haline geldi.
Arafat düzlüğü dünya Müslümanlarını mükemmel bir sistem içinde bağrına bastı.
Afrika hacıları, Asya hacıları, Arap ülkelerinden gelen hacılar, Türk ve Avrupa hacıları öbek öbek sarı levhalarla çevrili vakfe sınırları içinde yerleşti.
Öğle namazı vakti girer girmez "Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahü Ekber" sesleri semâyı çınlattı, berzah âlemine kadar dalgalandı.
Tekbir nidalarına "Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk!"ler de iştirak edince bir anda yerküre makbul zikirlerle doldu.
Bütün eller duaya açıldı, bütün diller aynı duayı tekrarladı, kalpler bu duaları aksettirdi, gözyaşları sele döndü, yanaklardan süzülerek yüreklere kadar indi.
Gönüller bayram etti, yüzler aydınlandı. Ayaklar kumlara batarken, hacının saçına, başına Arafat tozları bulandı.
Güneş batıncaya kadar yüz binlerce çadır milyonlarca hacıya barınak olurken mana âleminden, İlâhi huzurdan, Arş canibinden meleklerin ellerinden her hacının omzuna bir rütbe/unvan indi: "Allah'ın aziz ve özel misafirleri müjdeler olsun size, HACI OLDUNUZ!"
Bu müjdeye Peygamberimizin "Bağışlandınız, günahlardan temizlendiniz" müjdesi eklenince hacıların ayağı yerden kesildi, âdeta kanatlandı, sevinçten uçtular, iyice hafiflediler...
***
Bir anda aklıma geldi, dünya TV'leri nerede, Amerika'nın anlı şanlı kanalları hangi âlemdeydi, Avrupa'nın TV'lerine haber olmak için ne yapmalıydı? Türk TV'leri kendilerinden beklenen haberi geçmediler. Yine gelir geçer, yürek kanatan bildik haberleri allayıp pullayarak ekranlara taşıdılar.
Dünya medyası her sene olduğu gibi bu sene de capcanlı haberler karşısında sınıfta kaldı, "sıfırı çekti", "vurdumduymaz" oldu, "körleşti."
Dünya Müslümanları bir araya gelmiş, büyük bir "kongre" gerçekleştiriyorlar. Dünyaya kardeşliğin, barışın, sevginin, kucaklaşmanın, yardımlaşmanın, el ele tutuşmanın, omuz omuza yapışmanın, göz göze gelmenin cennet-misal örneklerini veriyorlardı.
Dünya dilleri bütünüyle burada, yeryüzü ırkları her rengiyle bu topraklarda...
O kadar zahmete, o kadar izdihama, o kadar kalabalığa, adım adım ilerleyen trafiğe rağmen en ufak bir kargaşa, en küçük bir karmaşa, en basitinden polisiye bir olay görmek mümkün değil hayal bile edilemez.
Hep birden hal diliyle "Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için ve gerçek anlamda Allah içiniz" diyorlardı.
***
Kâbe'yi mi merak ettiniz? Bayramın birinci ve ikinci günü tavaf alanına girmek ne mümkün? Allah'ın davetini duyan gelmiş, Hz. İbrahim'in çağrısına kulak kesilen koşmuş, doldurmuşlar Rablerinin evini, Beytullah'ı, Kâbetullah'ı, Harem-i Şerifi. Gece gündüzü kıskandırıyor, gündüz geceye özeniyor. Hele Safa Merve arası, önceki senelere göre neredeyse on kat genişlemiş, büyümüş; yine de dolup taşıyor.
İnsanlık Allah'ın dinine kucak açınca ne Arafat alır meftunlarını, ne Kâbe'ye sığar âşıkları ne de Allah Resulünün Medine'si yeter gül ve gönül ehline!
Kıskanç ruhlar, maneviyat karşıtları, dine karşı cephe alanlar ne kadar tuzak kurarsa kursunlar, İslam'a ne tür yafta yapıştırırsa yapıştırsınlar Kâbe sevdalılarını azaltamayacaklar, daha da artmasına "hizmet" edecekler!