Hadi Çağdaşlık Oynayalım!

Enes BAŞ

ODTÜ’de geçen olaydan dolayı, bu yazımı biraz uzun tuttum. Sıkılmadan okursunuz inşallah..

***

Hadi çağdaşçılık oynayalım !
- Merve sen külotla gez.
- Recep sen baksırı çıkar.
- Aaaa Ayşe ! Başörtünü çıkarsana ! Çağdaşçılık oynayacağız. Soyun çabuk.
- Şevket ne namazı ya. Bırak şunu. Çağdaş bireyler gibi davranmalıyız bu oyunda.
- Büşra. Diğer kızlara haber ver pankart hazırlasınlar, üniversitedeki türbanlıları taciz edicez.
- Siz de boş durmayın, şu meydanda sevişin. Hadi bakayım. Hadi !

Bu yazı acımasız olacaktır. Benliğini çağdaşlaşmaya adamış okurlar yasakince okusunlar veya sayfayı değiştirsinler. Taraf gözeterek yazılan bu yazıkimini küfür ettirecekkiminin takdirini kazanacak.

Bir yobaz olarak yazıma Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile başlıyorum.

Bir yobaz olarak yazıma başlıyorum çünkü henüz çağdaşlaşamadım.

Ben henüz ortaçağda yaşıyorum çünkü.

Bilmiyorum tarih, takvim falan hiç denk gelmediyse bana demek ki bir türlü yıl atlayamayıp 2013’e gelememişim.

Bırak zevzekliği de konuya gir diyorsun değil mi?

Tamam o halde.

Başlıyorum.

Nedir çağdaşlık.

Çağdaşlaşmaktan kasıt nedir?

Hemen izah edeyim.

Çağdaşlaşmak, en basit tabiriyle, çağın yeniliklerine ve özelliklerine ayak uydurmaktır.

Fakat bizim hücrelerini Avrupa sarmış insanımıza göre çağdaşlaşmak, bizden önce çağı yakalamış ülkeleri takip etmektir.

Ve takip etmekle kalmayıp onların yeniliklerini, kendi geçmişimizi unutarak kabul etmektir.

Tüyleri diken diken oluyor insanın.

Ve çağdaşlaşmak dinsizleşmek midir?

Elbetteki hayır.

Fakat etrafınızı çepeçevre sarmalayan karanlık gözlüklerinizi bir çıkarıp bakın.

Şuan olmakta olan ne?

Böylesine derin bir konuya şu sıralar yaşanan bir olayı ve çağdaşlaşmanın din boyutunu türban-başörtüsü üzerinden konu edinerek devam edeceğim.

ODTÜ’de,

bir grup haddini bilmezdensiz Avrupa kuklalarının başörtülü öğrencilere"Çıkın buradan!" deyip taciz etmeleri sizce ne kadar olağan ve ne kadarözgürlükçü?

Bu çağdaş hanımlar çağın getirdiği özgürlük anlayışını neden tek taraflı düşünmekteler?

Onlar başı açık durabilirken, başı kapalı öğrencilere "Çıkın buradan!" deme hakkına nereden sahip olabiliyorlar?

Ve en can alıcı nokta da burada devreye giriyor ki, bir grup başı kapalı öğrenci başı açık olanlara bu tarz bir şey söylese olacakları bir düşünün.

Yürüyüşler, eylemler, bir dizi çığlıklar..

Dinciler bizi taciz etti !

Medya haberleri gözümün önüne gelir gibi oluyor.

Başı açık öğrenciler ODTÜ’de saldırıya uğradı !

Bu çağ dışı olaya bir dur deyin !

Bu başlıklar uzar gider, kimse önünü alamaz.

Fakat dininin öngördüğü gibi yaşamaya çalışan öğrencilere yapıldığında nedense o sözde özgürlük savaşçılarının sesleri çıkmıyor.

Bunu kimse izah edemez.

Çünkü cesaretleri yok..!

Tek dayanakları "çağdaş bir ülkede baş örtüsü de neyin nesiymiş".

İşte tek dayanakları budur. Bunu diyenler geçmişlerini nasıl da unutuyorlar.

Nasıl da unuttular. Nasıl da unutturdular!

Amerika’nın Hollywood’u insanlarımızın zihninde çağdaşlık olarak yer etmiş durumda.

Halbuki Avrupa ülkelerinde o çoğu çağdaşlaşmış ülkelerde kendi dinlerine öyle bir değer veriyorlar ki..

Evet aynı fikirdeki yahut zıt fikirdeki arkadaşım.

Görüyorsun.

Hristiyanlığı öyle bir zerk ettiler ki yıllarca her filmde kesin olarak gösterilen mesajlardan biri Hristiyanlığın Haç sembolüdür.

Onlar kendi dinlerini başkalarına kabul ettirmek için neler de yapıyorlar!

Ama onlar yapsın değil mi çünkü çağdaşlaşmış onlar.

Aman aman kimse değmesin.

E peki Türkiye neden İslam dini üzerine bir propaganda yaptığında buna karşı çıkılıyor?

Ve kim buna karşı çıkıyor?

O bahsettiğin özgürlük, ağzından düşürmediğin özgürlük neden din için geçerli olmuyor?

Sen sokağın ortasında sevişirken sana müsaade var da neden benim bacım örtüyü başına takınca zoruna gidiyor!?

En güzelini nasıl demiş, Mehmet Akif ;

"Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne,
Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne !"


Ve saygısızlık.

Dahası da kendi yaşam standartlarını belirleyen çağdaş zihniyet, oluşturduğu özgürlükler mecmuasına neden dinini yaşamak isteyen insanların da özgürlüklerini almıyorlar!

Kimse bana atalarımızın "küffar" dedikleri Avrupa’nın özelliklerini saymasın!

İlk baştan beri istedikleri, gerçek tanrılarını yok edip kendi istedikleri tanrıları hayata yerleştirmek olan Avrupa’nın özellikleri..

Ve sonrasında insanı dinden ayırıp dımdızlak bırakan, duygularını kolayca kullanabilen, eşyayı insana en zaruri ihtiyaç gösteren, bireyi şuursuzlaştırıp son hamlede bütün kaleleri devirip, " işte küçük insan !

Şimdi çağdaşlaşıp “bir dev ol !" diyen avrupanın özellikleri..

Biz Avrupalı değiliz, Osmanlı soyuyuz.

Müslüman Türkleriz !

Cemil Meriç’in de söylediği gibi ;

"Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı yani İslâm. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!"

Fakat gerçeği anlıyor, yavaş yavaş Osmanlı’nın kalan son manevi demlerinin de tükendiğini anlıyor.

Ve ardından basıyor ihtiyaç olan beyinlerin en ürkek yerlerine.

"Ya çağdaşlaşırsın, ya da seni yok ederiz."

Çağdaşlık insanı öldürüp eşyaya yönelen bir katil mi?

Bahsi geçen yokluk bedenen bir ölüm mü, yoksa geçmişi, tarihi unutarak yeni bir benlik altında esir olup, onların ağzından konuşan bir canavara dönüşmek,ruhen yok olmak mı?

Öyle bir cümle ki virgülden öncesi de onların çıkarı, sonrası da..

Özet içinde çağdaşlığı batının bütün edepsizlik ve hayasızlıklarını kucaklayıp benimsemek olmadığını anlamak, idrak etmek, bir irfan sahibi olmak gerekir.

Şunu kendine yedirebilmelisin sevgili çağdaş.

Senin rengin siyah ise, bir başkasının rengi beyaz olabilir.

Zorla "Sen de siyahı seçmelisin!" demeye hakkın yoktur.

Dediğin anda ise çağın gerektirdiği özgürlük anlayışını ayakların ve yüzsüzlüğünle çiğnemiş olursun ki bu kısımda kendin ile çelişmiş olursun.

Çağdaşlaşmak çelişmek değil, başkalarının hak ve özgürlüklerini de gözeterek gelişmektir.

Bu hususta dinimizin öngördüğü üzere her insan diğer biriyle eşittir.

Özgür iradede herkes başkalarının özgürlük alanlarını ihlal etmeden kendi özgürlüğünü yaşayabilir.

Fakat alçak bir saldırı boyutu alırsa özgürlük, işte o zaman eller kalkar ve diller de uzar.

Ne başörtülü bir bayan ne de başı açık bir bayan bunun aksini iddia edemez.

Dil sönük kalır.

Benim de senin de olmayan bu dünya ne sana kalır, ne de bana kalır.

Son olarak tekrar Cemil Meriç konuşuyor benim yerime;

"Binaenaleyh çağdaşlaşma tabiri sefil, zavallı ve âdi bir tabirdir ki, bizim komprador burjuvazi ve gecekondu aydınları tarafından bir afyon gibi damarımıza zerk edilmiştir."

Selam ve Dua ile.. 

Yorum Yap
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.