Haftaya damgasını vuran 3 isim: Koşaner, Yıldırım ve Yıldız!

Hasan KARAKAYA

Geçen haftanın, “öne çıkan 3 önemli konu”su vardı...

Birincisi; Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner’in, önce internete, sonra gazete manşetlerine çıkan iki ayrı ses kaydı... İkincisi, Fenerbahçe’nin, UEFA’nın talebiyle Şampiyonlar Ligi’nden düşürülmesi, yani Avrupa’ya gidememesi... Üçüncüsü de; “Ankara’yı boykot” edip Diyarbakır’dan çıkmayan BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın; eşi ve çocuklarını Malatya’ya gönderip, Bodrum’da “metresi”yle birlikte aşk-meşk yaşaması...
Bu üç konu, hâlâ tartışma gündeminde... Hemen her gün “olayların farklı boyutları” ortaya çıkıyor ve “farklı yorumlar” yapılıyor.

İTİRAF MI, ÖZELEŞTİRİ Mİ?
Koşaner’in “ilk ses kaydı” ortaya çıktığında; bunların bir “itiraf” değil, “özeleştiri” olduğunu söyleyen meslektaşlarımız; “Koşaner’e teşekkür etmeliyiz” diyorlardı.
Öyle ya;
Koşaner, yaptığı “açıklama”larla, “TSK’daki hataları” bir bir sıralıyor, meselâ; “Kendi masum erimizi alnından vurduk” diyor, “terörle mücadele” yaptığımız son 30 yılda “niçin başarılı olamadığımızın ipuçları”nı veriyordu.
Meselâ, diyordu ki;
¥ Yollara, sınırlara mayın döşemiş sonra başıboş bırakıp gitmişiz.
¥ Rütbeli silahını bırakıp kaçarsa tabii ki mevziimiz çöker, zayiat veririz.
¥ Emir-komuta birliğini sağlayamıyoruz. Sevk ve idarede çok zayıfız.
¥ 2 adam geliyor içimize, 40 kişiyi kaçırıyor: Rezalet... Olacak şey değil.
¥ Eğitim ve tatbikatımız zayıf. ‘Gece karanlığında kayboldular’ olur mu?..
¥ Kum torbasını üst üste koyarak mevzi mi yapılır. Bombayla yok ediyorlar.
¥ İHA görüntüsü var. Mevziye girdiler. Halimiz kepazelik. Lider yok...
¥ Terörist diye, kendi erimizi vurduk!
Bütün bu “itiraf”lar, gerçekten de “teşekkür”ü hak eden açıklamalardı.
Ama, “soru”lar yağmur gibi yağdı:
“Bütün bunlar olurken, siz ne yaptınız?.. Terörist diye vurulan o er kim, vuran kim, hakkında ne gibi bir işlem yapıldı?..
Silâhını bırakıp kaçan rütbeli kim ve ona ne gibi bir işlem yapıldı?.. Kıbrıs Harekâtı sırasında kendi gemimizi batıran adamları en tepe görevlere getirdiğimiz gibi, onları da mı üst düzeylere getireceksiniz?..
Madem kum torbalarından mevzi yapmak sakıncalıdır, bu uygulamaya niye son vermediniz?”
Gibi sorular...
KAFA TUTAN İFADELER!
Bu sorular devam ediyordu ki, “ikinci ses bombası” patladı... Koşaner, ilk konuşmasındaki “özeleştiri”yi bırakmış, ikinci konuşmasında resmen ve alenen “efeleniyor”du, açıkça “sivil”lere, yani Hükümet’e “kafa tutuyor”du!..
Meselâ, diyordu ki;
¥ Polisin askeri tutuklaması gücümüze gidiyor. Ağrı’da polise arkadaşlar haddini bildirdi... Gerekirse ortalığı ayağa kaldırırız...
¥ Askeri yargıyı değiştirmeye çalışıyorlar. Bu bizim için en büyük sıkıntı...
¥ 35. maddenin bir yerde yazması gerekmez. Kalksa ne olur, bizim görevimiz biter mi?
¥ TSK yasa ve yönetmeliklerinin dışına çıkmayı yol yaptık, hep öyle olacak sanarak, hakkımız olmayan imkânları kullandık...
¥ Gazeteciler, haber için analarını bile satarlar...
¥ Elimizdeki belgelere sahip çıkamamış, namerdin eline malzeme vermişiz!..
Dikkat ettiniz mi;
Sayın Koşaner, bunları söylerken bir “pişmanlık” duymuyor... “Yaptık, yine yaparız” diyor... Eğer “TSK içindeki hainler”(!) olmasaymış, bu devran dönmeye devam edecekmiş!..
Öyle bir “ruh hâli” ki;
Koşaner, “asker” olarak; kendisini ve ordusunu “milletin ve hükümetin üstünde” görüyor... Yani, “milletin ordusu” gibi değil, “ayrı bir örgüt” olarak, topluma tepeden bakıyor.
Ki, önceki gün yaptığı açıklama ile, “ses bandı”nın kendisine ait olduğunu kabul etti ve “Sözlerimin arkasındayım” dedi.
Bu saatten sonra yapılacak tek iş, “suç duyurusu” yapmak ve işi “yargı”ya bırakmaktı ki; “şehit aileleri” ve “Genç Siviller” Koşaner hakkında suç duyurusunda bulundular.
Artık, iş “yargı”ya kaldı.
ÜÇÜ DE YÜCE DİVAN’LIK!
Bu “suç duyuruları”nın yapıldığı gün; Akit’in, gündeme bomba gibi düşen ve birçok internet sitesinde yayınlanan manşeti geldi;
“3’ü de Yüce Divan’lık!”
Muhabirimiz Kenan Kıran’ın, büyük ses getiren haberi şöyleydi:
“İnternet Andıcı soruşturmasına bakan savcının, andıca onay veren dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki incelemeyi tamamlamak üzere olduğu, Başbuğ hakkında yetkisizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndereceği öğrenildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da Başbuğ hakkında hazırlayacağı iddianameyi Anayasa Mahkemesi’ne göndereceği bildirildi.
Şemdinli davasında, hakkında soruşturma açılan emekli Org. Yaşar Büyükanıt ile terörle mücadele konusundaki zafiyetlerini itiraf eden ve skandal ifşaatlarda bulunan emekli Org. Işık Koşaner’in de Yüce Divan’da yargılanacağı öğrenildi. 12 Eylül’de kabul edilen yeni anayasa, Genelkurmay başkanlarının görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanmasına onay veriyor.”
Şimdi, gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz... “Enayi miyiz ki, hukuka saygılı olalım?” diyen eski Genelkurmay başkanları, bakalım “yargının önünde” de aynı sözleri söyleyebilecekler mi?..
Bekleyelim, görelim.
AZİZ YILDIRIM VE NATO İHALESİ!
Dediğimiz gibi, geçen haftanın “en çok konuşulan” olaylarından biri de, Fenerbahçe’nin, “Avrupa Şampiyonlar Ligi’nden menedilmesi” idi... Bu karar, kamuoyunda büyük yankıya yol açtı... Kararı “olumlu” bulanlar da vardı, “karşı çıkanlar” da... Karar üzerine, Fenerbahçe yönetimi “olağanüstü bir toplantı” yaptı ve Türkiye Futbol Federasyonu’na şu “teklif”te bulundu:
“Madem bizim suçlu olduğumuza inanıyorsunuz, o halde Fenerbahçe’yi Süper Lig’den düşürün, Bank Asya 1. Lig’de oynatın!”
Bu konuda henüz karar çıkmadı... Ancak olayı, “futbol”dan çıkarıp, “başka mecralara” çekmek isteyenler de oldu!..
Meselâ, CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç; şu soruyu sordu:
“Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı; NATO ihalesini yandaş işadamına vermek için mi içeri aldılar?”
Kamer Genç’ten böyle bir soru beklenir... Ancak, bu soru yoldaş ve candaş gazetelere manşet olunca, Fenerbahçe’nin ve Aziz Yıldırım’ın çok daha zor duruma düşürüldüğü, nedense hiç gündeme gelmedi.
Farzedelim ki; işin içinde “NATO ihalesi”, yani “silah” işi vardır.
Peki, sormazlar mı adama;
“Silâh ihalesi” olayında, Aziz Yıldırım’ın ne işi var?.. Aziz Yıldırım, bir “futbol tüccarı” mıdır, “silah tüccarı” mı?..
Kamer Genç’in bu sorusu; Aziz Yıldırım’ın “Ergenekon’la bağlantısı” olduğu yönündeki iddiaları daha da güçlendirmiştir!.. Yani, “patavatsızca sözleri”yle tanınan Kamer Genç, aslında kaş yapayım derken, göz çıkarmıştır!
Hatırlarsınız; “Şike operasyonu”nun başladığı ilk günlerde, Akit’in bir manşeti vardı... Akit, 6 Temmuz 2011 tarihli manşetinde şöyle diyordu:
“Şike ETÖ’ye uzandı.”
Ankara muhabirlerimizden Ali Eyvaz’ın verdiği haberin ayrıntısı, özetle şöyleydi:
“Spor dünyasına bomba gibi düşen futbolda şike iddialarıyla ilgili soruşturma bütün hızıyla sürerken, futbolu da aşan çok ilginç bağlantılar tespit edilmeye başlandı. Şike operasyonunda ikinci dalga beklentileri sürerken, gözaltına alınan bazı kişiler hakkında Genelkurmay Başkanlığı’nda uzun zamandır devam eden bir silah ihalesi soruşturmasının olduğu ortaya çıktı.
Aziz Yıldırım ve ona yakın bazı isimlerle ilgili soruşturmada sona gelindiği ve dosyanın yakında ayrılarak sivil savcılığa intikal edeceği öğrenildi.
Şike soruşturmasının bir “silahlı çete” soruşturması olduğu anlaşıldığından, Ergenekon bağlantılı birtakım savunma ihalesi yolsuzluklarıyla bu soruşturmanın birleştirilebileceğine dikkat çekiliyor.”
Uzun lâfın kısası;
Kamer Genç, Akit’i haklı çıkarmıştır!..
BDP İÇERİ, BENGİ DIŞARI!
Geçen hafta, Takvim gazetesinin ortaya çıkardığı, “Bengi Yıldız’ın Bodrum kaçamağı” gündemi en çok meşgul eden haberlerden biriydi.
“Polise taş atması” ve “Devlete vergi vermeyiz” gibi, sivri eylem ve söylemleriyle gündeme gelen BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız; karısı ve 2 çocuğunu Malatya’ya göndermiş, kendisi de Bodrum’a tatile çıkmıştı...
Kendisinin “aile dostumuz” dediği ama karısının, “Ben böyle bir kadın tanımıyorum” dediği Deniz Uyan adlı kadın; belli ki; “aile dostu” değil, “Bengi Yıldız’ın dostu”, yani “metres”iydi!..
İşte bu “ikili”nin; “yarı çıplak” halde “deniz”e girmeleri ve bir masa başında “bira” yudumlamaları, hem Batman’ı ayağa kaldırdı, hem de BDP’yi!..
Bugüne kadar; “Sivil Cuma (!) namazları” ve “sivil teravih”lerle, kendilerinin de “Müslüman” olduğu görüntüsü veren BDP’liler, Bengi Yıldız’ın; hem de şu “oruç günleri”nde giriştiği “sivil Ramazan eylemi”yle çok zor durumda kaldılar!..
“Tabanın baskısı” üzerine; BDP Genel Merkezi, konuyu gündemine aldı... “O görüntünün partiye yakışmadığını” söyleyen BDP Eşbaşkanı Hamit Geylani; büyük bir öfkeyle, “Bunu asla tasvip etmiyoruz” dedi ve ekledi:
“Bu durum, bizi derinden rahatsız etti... Biz, asla CHP ve MHP’nin durumuna düşmeyeceğiz... Yıldız’ın, partiden ihracı başta olmak üzere bütün boyutları değerlendiriyoruz.”
Geylani’nin bu sözleri; “Bengi Yıldız’ın biletinin kesildiğini” gösterse de, sonucu hep birlikte göreceğiz!..
Bu vesileyle; BDP cephesinden son bir gelişmeyi de bilgilerinize sunalım.
BDP, “1 Ekim’de Meclis’e geleceğini” açıkladı...
Yani, daha fazla direnmeyecekler!..
Hele, son “kepazelik”ten sonra!..
Bu da demektir ki;
“Bengi Yıldız partiden dışarı,
BDP, Meclis’ten içeri!”
Bekleyip, göreceğiz...
DUBLE YOL VE HIZLI TREN!
Kabul ve itiraf edelim ki;
Geçen hafta; “Şile yolu”nun da tamamlanmasıyla; “15 bin kilometrelik duble yol” hedefine ulaşıldığı, Ankara ve Konya’yı birbirine bağlayıp, mesafeyi “gidiş-geliş 3 saat”e indiren “hızlı tren” seferlerinin başladığı haberleri; öne çıkan diğer haberlerin arasında kayboldu gitti... Bu vesileyle, emeği geçenlere de teşekkür ediyoruz.
Yine bu vesileyle;
Yarın başlayacak “Ramazan Bayramı”nı şimdiden kutluyor, bu bayramın, İslâm Alemi’nin “gerçek kurtuluş”una vesile olmasını diliyoruz.
Selâm ve saygılarımızla...

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.