Halk ve bir kısım medya

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta sergilediği tavır ülkenin her tarafında genellikle olumlu karşılandı. MetroPoll şirketinin 1000'in üzerinde kişiyle telefonla yaptığı anketin sonucunu dün Yeni Şafak'ta okudunuz.

Hatırlatayım: “Davos restini nasıl buluyorsunuz?” sorusuna “Olumsuz buluyorum” cevabını verenler deneklerin yalnızca yüzde 13.7'si; “Olumlu buluyorum” diyenler ise yüzde 78.3... “Türkiye'nin lehine mi oldu, aleyhine mi?” sorusuna “Aleyhine” cevabını verenler sadece yüzde 21; sorulanların yarıdan fazlası (yüzde 55.7) “Ülkenin lehine oldu” demekte...

Bunlar olayın üzerinden 24 saat geçtikten sonra halkın verdiği tepkiler...

Dün, yani Davos'taki olayın üzerinden en az 24 saat geçtikten sonra kaleme alınmış belli bir grubun gazetelerinde çıkan yorumların neredeyse bütünü, ankette 'azınlık' teşkil eden görüşleri yansıtıyor. Hepsi resti 'olumsuz' buluyor, davranışın Türkiye'nin 'aleyhine' olacağına inanıyor.

Ne kadar ilginç değil mi? Halk farklı düşünüyor, halka hitap ettiği iddialı gazetelerde yazanlar farklı...

İsterseniz grubun 'amiral gemisi' diye bilinen gazetesinde dün çıkan yorumlardan bir demete birlikte göz atalım.

Önce 'başyazar' sıfatını taşıyan kıdemli yazarın 'Yine o üslup' başlıklı yazısından: “Duygulara hitap etmek kolay. Hele serde biraz da kabadayılık varsa, 'kodum mu oturturum' kültürüyle çok şeyi çözebileceğinizi sanırsınız. /Ama gerçek durum öyle değildir. Yumrukla, sertlikle, babayiğitlikle birçok şeyi çözemezsiniz ama o şekilde çözemediklerinizi akılla, nezaketle, diyalogla çözebilirsiniz. (..) Haklı olarak, 'Ben kabile devleti başbakanı değilim' diyen kişiye düşen, 'kabile devleti başbakanı' gibi hareket etmemekti. / Unutmayalım... Ödenmemiş fatura yoktur. Özellikle de uluslararası ilişkilerde...”

Şimdi de gazeteyi yöneten yazarın kendini zorlayarak kaleme aldığı her bakımdan belli olan yazısının bir bölümüne göz atalım: “Başbakan Erdoğan'a gelince, tepkisini bir noktaya kadar anlayabiliyorum. / Moderatörün el kol hareketlerini ben de tasvip etmedim. / Ama Erdoğan'ın bazı sözlerinde çok ileri gittiğini düşünüyorum. / Mesela, 'Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz' sözü çok ağırdı. / Ama asıl merak ettiğim konu şuydu:/ Başbakan oraya böyle teatral bir tepkiyi gösterme amacıyla mı gitti, yoksa masayı terk etmesi o anlık tepkisel bir davranış mıydı?”

Orta sayfa yazarı da başyazar ve yönetmenden geri kalacak değil ya! İşte ondan bazı satırlar: “Devlet adamı terbiyesi görmemiş olmanın yarattığı bir sorundan bir halk kahramanı çıkacak! / Zaten içinde bulunduğumuz coğrafyanın en büyük sorunu da budur. / Bu bölgenin halkları böyle afra tafralı devlet adamlarını sever. Bunca doğal kaynağa rağmen dünyanın en fakir insanlarının da bu bölgede yaşıyor olmasının nedeni de zaten budur.”

Bilmem başka örneğe ihtiyaç var mı? Bence yok, ama yine de “Başyazar, yönetmen ve orta sayfa yazarı dışındakiler belki farklı yazmıştır” beklentisinde olanlarınıza en 'tipik' örneklerden birini sunayım: “Nerede, nasıl konuşacağını bilmeyenler dünyada azarlanıyor. Daha kötüsü, uluslararası arenada yalnızlığa itiliyor. / KASIMPAŞA DAVOS'TA / Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres'le kavgası, o artık tartışma filan değil, Türkiye'nin yalnızlık kapısını sonuna kadar açıyor.”

Halkından bu denli kopuk, onunla aynı hassasiyetleri paylaşmayan gazete yazarı herhalde sadece bizde var. Aynı 'azınlık' görüşünü yansıtan bu kadar çok yazara sayfalarını açan gazete ve benzerleri bir de kendilerini 'halk gazetesi' veya 'merkez medya' diye tanımlamıyorlar mı? Hangi halkın gazetesi, neredeki merkezin medyası bunlar?

Davos'taki rest hiç bir işe yaramadıysa, gazetelerde köşeleri tutmuş tiplerin ne kadar halktan kopuk olduğunu göstermeye yaradı ya, bu bile yeter...