Hikâye bu ya... Padişah, methini çok duyduğu çingenenin kızını istemeye gider... Ama çingene, kızını vermeye yanaşmaz... Padişah, kızı istemesi için sadrazamlardan birini gönderir, çingene yine vermez kızını... Vezirlerini gönderir, yine gönlünü edemez çingenenin... Araya kimi koyduysa, nafile... Dil dökerler, yalvarırlar ama çingenenin kararını değiştiremezler... Padişah, ne yapacağını şaşırmış vaziyetteyken, Yeniçeri Ağası gelir huzura... Padişahım der, İznin olursa, bir de ben gideyim şu kızı istemeye!
Ümitsizdir ama, yine de Olur der padişah... Sadrazamın ve vezirlerin beceremediği işi, Yeniçeri Ağası nasıl becerecek ki?!?..
Yeniçeri Ağası, yanına on adamını alır ve dayanır çingenenin kapısına... Bağırır, çağırır ve iki tokat atıp, yapışır yakasına; Niye vermiyon lan kızı?
Çingene, zangır zangır titremeye başlar...
Aman ağam der; Böyle adam gibi isteyen olmadı ki, kızı vereyim!..
Alın kızı!.. Verdim gitti!
ADAM GİBİ SÖYLEDİ, SÖYLEYECEĞİNİ!
Demek ki, neymiş; bir şey isteyeceksen, adam gibi isteyeceksin!.. Bir şey söyleyeceksen, muhatabının anlayacağı dilden söyleyeceksin!..
Tevazu ama, nereye kadar?.. Yumuşak başlılık ama nereye kadar?.. Anlayış ve diplomasi ama nereye kadar?..
İşte, adam gibi bir adam çıktı ve adam gibi söyledi söyleyeceğini!..
Neticesini de aldı!..
Bundan böyle; Şimon Peres, herhalde sesinin tonuna daha çok dikkat edecek ve yüksek sesle konuşmayacaktır!..
Bundan böyle; Davostaki panellerde moderatör olacak kişiler daha dikkatli seçilecek ve herhalde İsraile torpil yapmaları engellenecektir!..
Hele söyleyin;
Tayyip Erdoğan o sözleri söylemeseydi...
Yani;
Sayın Peres, benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisi. Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları öldürdünüz. Tankların üzerinde Filistine girdiğimde kendimi mutlu hissediyorum diyen başbakanlarınız vardı. Bu zulümleri alkışlayanları da ayıplıyorum.
Diye kükremeseydi...
Benim için bundan böyle Davos bitmiştir. Siz konuşturmuyorsunuz. Peres 25 dakika konuştu, beni 12 dakika konuşturuyorsunuz. Davosa bir daha gelmem
Diye rest çekmeseydi, ne olacaktı?..
Hiiiçç, ne olacak?.. Eski hamam, eski tas devam edecekti.
Yani, sırf diplomasi fetişizmi hükmünü sürdürsün diye, gerek Peresin küstahça sözlerini, gerek Yahudi moderatörün edepsizliklerini sineye çekecek ve oturacaktık yerimize!..
Hiç kimse, Filistindeki zulmü iplemeyecekti!..
Ama, Erdoğan ne yaptı?..
Türkiyenin hakkını, İsrailin katliamlarını hemen herkesin anlayacağı dilden ve adam gibi dile getirdi...
Neticesini de aldı!..
Bugün, bütün dünya, eğer İsrailin plajdaki katliamını, İsrail Başbakanlarından ikisinin tankların üzerinde Filistine girdiklerinde, orgazm derecesinde büyük bir haz yaşadıklarını, İsrailin, öldürmeyi çok iyi bildiğini konuşuyorsa, bunu Tayyip Erdoğana borçludur!.. Bugün, Filistindeki dram gündeme gelmişse, bunu Erdoğan başarmıştır!..
Erdoğan, Ermeni asıllı moderatörün yaptığı haksızlık ve adaletsizliğe isyan edip de salonu terketmeseydi, bu çark, aynen dönmeye devam eder ve ezilenler hep mazlumlar olurdu!..
Erdoğan, işte bu ezberleri bozdu!..
Meydanın boş olmadığını gösterdi!..
Evet, adam gibi söylemekle!..
ONLARIN TAVRI DİPLOMATÇA MI?
Şimdi, CHPliler ve Aydın Doğan medyası başta olmak üzere, Papyon kravatlı monşerler ve emekli diplomatlar taifesi diyor ki;
Erdoğan öfkesini kontrol edemedi... Başakan, diplomatik nezaket kurallarını altüst etti!
Farzedelim ki, Tayyip Erdoğan diplomatik davranmamış ve öfkesine yenik düşmüştür; peki Peresin sergilediği tereslikler diplomatik teamüllere uygun mudur?..
Ne yani; yanında babasının uşağı mı oturmaktadır, Tayyip Erdoğan bir şamaroğlanı mıdır ya da kulakları sağır mıdır ki, bağıra bağıra konuşmuş ve üstelik Erdoğanı suçlayan ağır sözler söylemiştir!..
Başbakan, sırf diplomatça davranayım diyerek sineye mi çekmeliydi bu hakaretleri?.. Kös kös dinlemeli, sünepe sünepe oturmalı mıydı?..
Ya; Harputlu bir Ermeni aileden geldiği ya da Yahudi asıllı olduğu söylenen ABDli gazeteci David İgnatiusun moderatörlüğüne ne demeli?..
Sorarım size;
Onun, susması için, elini Erdoğanın omuzuna koyması ve daha sonra da bileğinden tutup çekiştirmeye çalışmasının diplomaside yeri var mıdır?..
Adam, Erdoğanı susturmak için o kadar el-kol hareketi yaptı ki; bir el-ense çekmediği kaldı!..
Bana kalırsa, Erdoğan, asıl o anda hakim oldu öfkesine!..
Ben olsaydım; Allah yarattı demez, elimin tersiyle öyle bir tokat atardım ki; işte o zaman adalet yerini bulurdu!..
Neymiş;
Erdoğanın hareketi diplomasi kurallarına aykırıymış!.. Ulan, şu diplomasi dedikleri şey, hiç sesini çıkarmadan, onursuzca ve sünepe sünepe oturmak mıdır ki, azıcık dik duruş sergilenince teamüller ve centilmenlik ölüyor olsun!..
Kısacası; diplomasi denilen şey, onursuzluk ve vicdansızlık mıdır?..
BİRKAÇ MESAJ BİRDEN VERDİ!
Kim, ne derse desin;
Tayyip Erdoğan, Davostaki tavrıyla, belki de hiç farkında olmadan birkaç mesaj birden vermiş oldu.
Bazı meslektaşlarımın da ifade ettiği gibi;
1- İç siyasette; Türkiye kamuoyuna ve seçmen kitlesine İsraile gerektiğinde sert çıkabilen lider konumunu gösterdi ve prim yaptı.
2- Arap dünyası, İsrail konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. İsraile düşman olmadığı halde Türkiyenin Başbakanı, Arapların söylemediği her şeyi İsrail liderinin yüzüne, hem de bütün dünyanın gözleri önünde söyleyebildi ve Arap dünyasına yön veren lider konumunu elde etti.
3- Gazze olayı dolayısıyla, sadece Araplarda değil, dünya ölçeğinde, yani sosyalistlerde, liberallerde, komünistlerde, velhasıl her kesimde bir tepki vardı. Başbakan, Davostaki çıkışı ile bu tepkiyi de dile getirmiş oldu. Dünya lideri konumuna taşıdı kendisini...
Haa, dediğim gibi;
Kendisi öyle istediği için değil, Erdoğanın kendisi bile farkında olmadan gelişti tüm olaylar...
Yani, Aydın Doğan medyasından bazı paranoyakların iddia ettiği gibi, ortada ayarlanmış bir durum yok!..
Ne yani;
Peresten yüksek sesle konuşmasını Erdoğan mı istedi?.. Moderatörden elini omuzuna koymasını, bileğinden çekiştirip susturmaya çalışmasını Erdoğan mı istedi?..
Dahası; Perese 25 dakika, kendisine 12 dakika konuşma süresi verilmesini Erdoğan mı ayarladı?..
Bunlar, komplo teorisine bile girmez... Girse girse paranoyaya ve kâbusa girer ve Aydın Doğan medyasının bazı yazarları kâbus görüyor olmalılar ki, onurlu bir tavır koyan Başbakana çamur atmaya çalışıyorlar!..
HALK NE DİYOR, ONA BAK!
Ama, şurası bir gerçek:
Atı alan, Üsküdarı geçmiştir!..
Tayyip Erdoğan, İsraile ayar vermekle; sadece Türk kamuoyunun değil, dünya kamuoyunun da takdir ve sevgisini kazanmıştır!..
Bakmayın siz, Yahudi ağzı kullanmakta ısrar eden kartel medyasının neler yazdıklarına... Önemli olan, halkın ne dediğidir!.. İşte size, internet ortamındaki halkın sesinden bir demet;
¥ Maşallah o duruşuna. Helâl sana. Sesi çıkan Türkiye, korkusuz Başbakanım!
¥ Suz, ezil, eğil... Bunu kabullenenlere ne yazık. İşte Başbakan, işte ders, işte bu kadar.
¥ Siz bu memleketin başında oldukça sırtımız yere gelmez, alnımız dik her arenada çarpışırız evvel Allah.
¥ Dünya Başbakan görsün!.. Davos Fatihi!..
¥ Erdoğanı sevmiyorum ama yine de iyi oturttu be!
¥ Onu desteklemiyor olmama rağmen, çok güzel konuştu, helâl olsun.
¥ Biz sünepe başbakan çok gördük ama böyle yüreklisini ilk defa görüyoruz.
Olay budur!..
Gerisi, lâf-ı güzaf!..
Panorama 1453
Gidin bu müzeye... Okul okul gidin, sınıf sınıf gidin!.. Çocuğunuz veya torununuzun elinden tutup, götürün o müzeye...
Panorama 1453 müzesine gidin ki; Fatih Sultan Mehmetin binlerce askerinin tekbir seslerini, top seslerini duyun, görün ve yaşayın İstanbulun nasıl fethedildiğini!..
14 yıl önce Trakya Otogarı olarak hizmet veren Topkapıdaki bu yerde, bugün bir müze var... O müzede dün var... Üzerinde yaşadığımız toprakların alındığı dün... İşte o dünü görün ve yaşayın ki; yarınlara yürüyebilesiniz!..
3 bin metrekarelik bir alanda, çerçevesi, yani sınırları olmayan 360 derecelik bir resim göreceksiniz... O resme bakınca; sizler de benim gibi çarpılacak belki de o anı yaşayıp şok olacaksınız!..
Sanıyorum, Başbakan Erdoğanın yaptığı dünkü resmî açılıştan sonra, herkese açık olacaktır o müze... Gidin, platforma çıkın ve 14er metre uzaklıktaki resmi, sanki canlıymış gibi, sanki siz de içindeymişsiniz gibi seyredin!..
İnsanımıza, böylesine muhteşem bir eser kazandırdıkları için; Sayın Tayyip Erdoğan ile Kadir Topbaş başta olmak üzere, eserin yapımcısı Haşim Vatandaş ve sanatçı ekibine bir defa daha teşekkür ediyor ve hemen herkese, bir an önce o müzeye gitmelerini tavsiye ediyorum.
Çünkü ben, çok etkilendim... Sizler de etkileneceksiniz...