HAYATÀ DAİR BEKLENTİLER, FUTBOL ve BAŞARI
Bir futbol sezonu sonuna geldiğimiz şu günlerde, aynı zamanda bir Ramazan-ı Şerif sonuna da gelmiş bulunmaktayız.
Sayılı zaman diye bir kavram vardır. Başlangıçta zor gelir. Bitmez gelir. Geçtikten sonra nasıl geçtiğini anlamazsın bile. Tıpkı ömür gibi.
İnsanoğlu için ihtiyaçlar sınırlıdır. Kişiye, yere ve zamana bağlı olarak değişiklik gösterse bile.
Ancak insanoğlu için isteklerin sınırı yoktur. Tıpkı kişiye, yere ve zamana göre.
O zaman burada sınır nedir, beklenti ve başarı ölçüsünü nasıl belirleyeceğiz.
Arefe günü, geçirmiş olduğumuz Ramazanı düşünürken, ya kısmet gelecek ramazanlar diyebiliriz.
Sezon sonuna geldiğimiz bir dönemde, bu yılı değerlendirerek gelecek sezon için çalışmalara başlamalıyız.
Tabi, başlangıçta hedef ve beklentiler tespit edilmeli.
İşte sorun ve denge burada başlıyor. Tıpkı hayata dair beklenti ve başarı ölçüsü gibi.
Futbol, sadece futbol olmaktan çıktı. Geçmişte bir oyundu, spordu. Bugün bir oyun ama spor mu?
Bu konu tartışmaya açık. Ucu bucağı olmayan, beklentileri ve polemikleri bitmeyen bir endrüstri oldu.
Bir yılı aşkın bir süredir seyircisiz oynanan, fakat seyredilmesi için daha çok pazarlanmaya çalışılan başarı ölçü ve kriteri bir türlü resmedilemeyen bir endrüstri.
Üretim , sürdürebilirlik, devamlılık ve istikrar olmalı. Kendi kendine yetebilmeli.
Bugün deplasmanda Gaziantep futbol kulübünü 5-4 yenerek ligde 12.sırayı alan Çaykur Rizespor, bizim konumuzun ortak noktası.
Maçlarını seyrediyoruz. Sonuca bağlı seviniyoruz, üzülüyoruz ve tabi yorumluyoruz.
İşte burda, konuya buradan gireceğim.
Hedef ne olmalı. Beklenti ne olacak.
Yine Avrupa hedefi ile,transferler ve harcanan milyonlarca paralar.
Sadece Avrupa hedefi sonunda bu hedefe ulaşılsa sorun bitiyor mu?
Bitmek üzere olan bir sezon sonunda, geçmişte Avrupa hedefine ulaşmış bazı takımların, ciddi borçlar içerisinde bir alt liglere düştüğünü görünce bunları hatırlatma ihtiyacını duydum.
ÜRETMEK, futbolda öz kaynak düzeni ve altyapılardan futbolcu yetişmesi demektir.
Çaykur Rizespor'un en büyük sıkıntısı, Avrupa hedefi ve başarısından ziyade altyapısından üst yapıya futbolcu çıkaramaması ve bunun dert edilememesi olmalıdır.
Elbette transferler olacak. Yabancı olsun, yerli olsun. Yeteri kadar olmalı. Ancak tamamını yapılacak transferler üzerinden beklenti oluşturmak en büyük yanlıştır ve hayal kırıklığına uğratır.
Hiçbir şeyin garantisi olmadığı gibi, transferlerin garantisi de yoktur. Geçmişte süper ligde şampiyonluk yaşamış, Avrupa kupalarına katılmış, başarılar elde etmiş bazı takımların bu şekildeki hatalar ve yanlış beklentiler yüzünden bugün alt liglerde mücadele etmek zorunda olduklarını görüyoruz.
Geçen yılın süper lig şampiyonu Başak şehirin son haftalara kadar kümede kalma mücadelesi verdiğini unutmayalım.
O halde bu duruma düşmemek için,öz kaynak düzeni sağlam temeller üzerinde kurulmalı. Bu sistemden A takım seviyesine futbolcu çıkmalı. Bu futbolcular gelecek nesiller için hem rol model olmalı, hemde hedef yaratılabilmeli.
Tabi, uzun vadede bu yetişmiş ve gelişmiş futbol insanları, bir futbol aklı olarak hizmet etmeli.
Yoksa, sadece menajerlerin üstün gayret ve çabalarıyla oluşturulacak bir futbol sistemi ve düzeni kaos ve hayal kırıklığı yaratır.
Şimdi, önümüzdeki Başak şehir maçı sonrası, bu sezonu tamlamış olacağız. Düşünsenize, sezona ciddi bir beklentiyle başladık. Fenada gitmiyorduk. Sonrasında işler bozuldu. Teknik adam değişikliği oldu. Daha da bozuldu. Hatta paraşütsüz inişe bile geçmiştik. O anda bile başlangıçtaki başarı hedefinden bir anda ligde kalabilme hedefine geçtik.
Sonrasında uygun bir teknik adam geldi. Doku uyuştu. Bir anda seri galibiyetler ve puanlar sonrası bugünkü duruma geldik.(Şaka bir yana, iyiki yedek paraşüt açıldı. Yoksa yere çakılıyorduk.
Bütün bunları, önümüzdeki süreçte, şartlar ve zaman elverdiği ölçüde yazmaya ve dillendirmeye çalışacağım.
Mübarek Ramazan Bayramının ülkemize ve insanlığa hayır getirmesini, Pandemi sürecinin bitmesini temenni ediyorum.
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.