Herkes görevini yapıyor... CHP de, Kartel de!

Yanılmıyorsam, daha önce de yazmıştım... “İnsan beyni” ile ilgili bir “araştırma”dan söz etmiştim... “Araştırma”larda ortaya çıkmış ki; “iki yarımküre”den oluşan insan beyninin “sağ” yarımküresi; daha çok “el işi, üretim, heyecan, hayâl, sanat, icat, keşif” gibi “eylem”e yönelik görevler icra ediyormuş!.. “Sol” yarımkürede ise, daha çok, “sözlü semantik zek┠ve “mantık” egemenmiş!..
Son derece ilginç gelmişti bana... Düşünebiliyor musunuz; “beynin yapısı” bile, insanlarda “hangi yarımküre”nin daha etkin olduğunu ortaya koyuyor!.. Şöyle denilebilir: “İş yapan, üreten, hayâl kuran, heyecan duyan, sanat icra eden, icat peşinde olan, keşfeden...” yani, “eylem”e yönelik insanlar, beyinlerinin “sağ” yarımküresini kullananlardır!..
Hadi, onlara “sağcı” diyelim!..
Bir de; her işte “mantık” arayan ve “ağızları iyi lâf yapan” insanlar var!.. Demek ki onlar da, beyinlerinin “sol” tarafını kullanıyorlar!..
Hadi, onlara da “solcu” diyelim!..
Şimdi de soralım;
Siz, hiç “icraatlarıyla anılan bir solcu” gördünüz mü?.. “Kendi gitti, eserleri kaldı yadigâr” diyebileceğimiz bir “solcu” var mı Türkiye’de?..
Sadece lâf, lâf, lâf!..
“Sol’un icraat hanesi”nde; Ecevit’in “hayatımın projesi” dediği ve fakat o köylerden sadece 3 oy alabildiği “Köykent Projesi” ile, Erdal İnönü’nün Çatalca’da açtığı “umumi tuvalet”ten başka bir şey yoktur!.. Buna karşılık, Türkiye’nin kalkınmasında önemli roller oynayan “icraat”ların, “toplumun sağ yarımküresi” tarafından gerçekleştirildiğini hiç kimse inkâr edemez!..
Ama, “sol” öyle mi ya?..
“İcraat” olarak ne varsa, “Sağ”ın işidir!..
İSTANBUL’DA SÖZEN’Lİ YILLAR!
“Sol” veya “Sol’un temsilcisi CHP” ise; dünkü AK Parti Grubu’nda Başbakan sayın Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, “Çöp, Çamur, Çukur” demek!..
Söyleyin Allah aşkına;
Nurettin Sözen, hangi “vaat”le belediye başkanı seçilmişti?.. “Eğer seçilirsem” diyordu; “Hemen her gün, her kapının önüne bir şişe süt koyacağım!”
Sonra ne oldu?..
Seçildi!..
Kapımızın önünde “süt şişesi” bulmaktan vazgeçtik, “musluk”lardan akan “su”ya bile hasret kaldık!.. Musluklardan “su” değil, “yosun” veya “çamur” aktı!..
Hiç unutmuyorum;
Kadınlar, ellerine “birer kalıp sabun” almışlar, “çocuklar”ının ellerinden tutup, İstanbul Belediyesi önündeki “havuz”larda yıkamışlardı onları!.. Çünkü evlerinde “su” akmıyordu!..
Unutmadan söyleyeyim;
O günlerde “SHP’li” olan Nurettin Sözen, daha sonra “CHP’den milletvekili” olmuştur!..
Sözen’den sonra İstanbul Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan’ın ise; sadece “su” konusunda değil, “hava kirliliği ile mücadele” konusunda da neler yaptığını hepiniz biliyorsunuz...
İSTANBUL DÜKALARININ GİZLİ TOPLANTISI!
Bunları hatırlatıyorum ki; “29 Mart’taki mahalli seçimler”de oyunuzu kullanırken; “çöpü, çamuru, çukuru ve kirli havadan dolayı maskelerle dolaşmak zorunda kaldığımız o günleri” unutmayın!..
Çünkü CHP, “kuyruk acısı”nı dindirmek için “Ankara veya İstanbul’dan birini” ya da “ikisini de” almak istemektedir!..
Tabiî, sadece “CHP’nin” değil, ensesi kalın “kaymak tabaka”nın istek ve arzusu da bu yöndedir!..
Geçenlerde de yazdım ya; kendilerine “İstanbul dükaları” veya “İstanbul Baronları” denilen “kaymak tabaka”nın hedefi, 29 Mart’ta İstanbul veya Ankara’yı CHP’nin kazanmasını sağlamak, AK Parti’de meydana gelebilecek bir oy kaybının sonrasında, Türkiye’yi erken seçime zorlayıp Hükümet’ten kurtulmak!
Bu “hedef” yeni konulmuş değil!..
Bu hedef, “22 Temmuz seçimlerinden hemen önce” konuldu... “Kapalı kapılar ardında toplanan baronlar”ın aldığı bu karar, elbette CHP’ye de iletildi, “kartel medyası”na da!..
Strateji şuydu:
“CHP, toplum tarafından tanınan kişileri aday gösterecek, kartel medyası da bu adayları destekleyecek!.. Ve ayrıca, AK Parti’nin rakibi olan adaylar da, pompalanıp, şirin gösterilecek!”
Açık ve net yazıyorum:
“22 Temmuz seçimleri”nin sonucunu önceden tahmin eden “Baron”lar, plânlarını “29 Mart’a göre” yaptılar!..
Şimdi, görüyorum ki;
Bu plân yürüyor!..
BEYPAZARI KURUSU’NUN SEÇİMLE İLGİSİ NE?
CHP, üzerine düşeni yaptı... “Ağızları iyi lâf yapan” iki adayı, yani Ankara’da Murat Karayalçın’ı, İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösterdi!..
Şimdi sıra “kartel medyası”ndaydı!..
Hem “CHP’nin adayları”nı pompalayacaklar, hem de “AK Partili adayların rakipleri”ni cilalayacaklardı!..
Geçenlerde de yazdım;
Uğur Dündar, hem de “Star Ana Haber”de, kalktı “Beypazarı Kurusu”nu tanıttı.
Hani, şu; “un, şeker, tereyağı, yaş maya, tuz, tarçın ve ılık süt” ile hazırlanan ve sadece Beypazarı’nda üretilen “kurabiye” var ya, işte onu tanıttı!..
Peki, halkın yaptığı “Beypazarı Kurusu”nun “Belediye Başkanı” ile ne ilgisi vardı ki, Uğur Dündar, kalkıp “Beypazarı Belediye Başkanı” ile görüşüyordu?!?..
Hiç ilgisi olmaz mı?!?..
MHP’nin Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş, aynı zamanda “MHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı”ydı, iyi mi?..
Yani, “Melih Gökçek’in rakibi”ydi!..
O halde, “Beypazarı Kurusu” bahanesiyle Mansur Yavaş pohpohlanmalı ki, “Gökçek’in oyu”ndan ne düşürürse kârdır!..
Başka zaman olsa var ya;
MHP’li adaya değil “destek” vermek, “günah”larını bile vermezler!..
BİRAND, SANKİ CHP BORAZANI!
Dedim ya; “İstanbul Baronları”nın kapalı kapılar ardındaki toplantısında bir “karar” alındı: “CHP’li adaylar pompalanacak, AK Parti’nin adayları yıpratılacak!”
Eh, Uğur Dündar görevini yapar da, “TRT’yi soymak”tan sabıkalı M.Ali Birand ondan geri kalır mı?..
O da, geçtiğimiz Cuma günü Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuk etti, Kanal D’nin Ana Haber Bülteni’ne!..
Aaa, o da ne?!?..
“Bilinçaltı”nı öyle bir dışa vurdu ki; Kılıçdaroğlu’na hitaben; “Bu sefer kazanacağız inşallah” deyiverdi, iyi mi?..
Sanki “haber sunucusu” değil, “CHP’nin basın ve propaganda danışmanı!”
Şu hâle bakın; Kılıçdaroğlu’na hitaben resmen ve alenen, “Bu sefer kazanacağız inşallah” diyor!..
“Gazetecilik” midir bu?..
“Objektiflik” midir?..
Yoksa, “CHP borazanlığı” mı?..
Neymiş, “dili sürçmüş” beyefendinin!..
Sen, onu külahıma anlat!..
“Bilinçaltımı dışa vurdum” demiyor da, “dilim sürçtü” diyor!..
Millet “çocuk” ya, aklı sıra kandırıyor!..
“Dil sürçmesi” filan değil, resmen ve alenen “Baronların stratejisi”ni uyguluyorlar!..
KAĞITHANE, NASIL KAĞITTEPE OLDU?
Ya, Kemal Kılıçdaroğlu’na ne dersiniz?.. “CHP adayı” olarak ilân edildiği gün “kanal kanal” dolaşmış!..
Tabiî, atv’ye de çıkmış!..
Peki, çıkmış da ne demiş?..
Ona geçmeden önce, Engin Ardıç’ın onun hakkında yazdıklarını aktarayım:
“Kılıçdaroğlu’nu İstanbul’un bir köşesine bıraksak, yolu bulup da Taksim’e çıkabilir mi acaba?
Belediyeciliğin b’si hakkında en küçük bir deneyimi, bu alanda herhangi bir ‘pilanı, porocesi ve poroğramı’ var mıdır?”
Bu yazıya konu olan Kemal Kılıçdaroğlu, atv ekranlarına çıktığında demiş ki;
“İstanbul’u, Kadir Topbaş’tan çok daha iyi tanırım!”
Sonra da, başlamış “İstanbul’un varoşları”nı saymaya;
“Nurtepe!... Sancaktepe!..”
Hele sıkı durun!..
Bir de;
“Kağıttepe!!!”
Ne o, “İstanbul’da Kağıttepe diye bir yer yok!” mu diyorsunuz?
Ne yani, siz “CHP Adayı Kemal Kılıçdaroğlu”ndan daha iyi mi bileceksiniz?!?.
O “Kağıttepe” diyorsa, Kağıttepe’dir!..
Osmanlı’dan bu yana Kağıthane adını taşıyan ilçe, bir anda “Kağıttepe” oluverdi ya, siz ona bakın!..
Böylece öğrenmiş olduk ki; Kılıçdaroğlu gerçekten de “Topbaş’tan iyi tanıyor” İstanbul’u!!!
Baksanıza;
Kağıthane’yi de, sonunda “Kağıttepe” yapıverdi!..
İstanbul’u da Konstantinapolis yaparsa hiç şaşmam!
Bence, var ya; Kadir Topbaş, bu adamın eline bir an önce “Şehir Rehberi” tutuşturmalı!.. Yoksa, Engin Ardıç’ın dediği gibi; “Bir yerlerde kaybolur” da başımıza dert olur!..
TEZGAH: TOPBAŞ’A KARŞI ŞENER!
Görüyorsunuz ya;
“Katran”ı ne kadar eritseniz de “şeker” olmayacağı, sonunda “cinslerine çekeceği” gibi, Kılıçdaroğlu’nu ne kadar “İstanbullu” olarak pompalasalar, gördünüz işte, “Kağıthane”yi bile bilmeyecek kadar İstanbul cahili!..
Ama, Kılıçdaroğlu ne yapsın?.
Ortada, “İstanbul Dükaları” tarafından hazırlanan bir “plan” var!.. O plâna herkes uyacak, herkes rolünü oynayacak!.. Kemal Kılıçdaroğlu da oynayacak!.. Uğur Dündar da oynayacak!..
Oynuyorlar da!..
Ankara’da, Melih Gökçek’e karşı “MHP’li rakibi” allayıp-pullayan Uğur Dündar, İstanbul’da da Kadir Topbaş’a karşı “Saadet Partili bir rakip” uydurdu iyi mi?..
Önceki akşam seyretmişsinizdir;
“Ankara kulislerinde bir haftadır konuşulan olay” deyip, “Abdüllatif Şener’in Saadet Partisi’nden aday olacağını, Erbakan Hoca’nın Şener’i ikna ettiğini, seçime Şener’le girecek SP’nin bir hayli şanslı olduğunu” filan, öyle bir ballandıra ballandıra anlattı ki; aslında hiçbir şeyin aslı yok!.. Ortada “kulis” de yok!..
Hepsi, star’cıların uydurması!..
Ne Abdüllatif Şener’e götürülmüş böyle bir teklif var, ne de Şener’in “evet” dediğine dair bir emare!..
Hepsi senaryo!.. Hepsi uydurma!..
Aslı-astarı olmayan bu konuları gündeme getiriyorlar ki, SP’ye “gaz” versinler ve “Topbaş’ın oyunu düşürecek bir aday” çıkarsınlar!..
Peki, SP’yi çok mu seviyorlar?..
Kalıbımı basarım ki; “günahları” kadar sevmezler!.. Ama ne yapsınlar ki; “Kılıçdaroğlu’nun kazanması” için “Topbaş’ın yıpratılması” gerekiyor!... Tıpkı, Karayalçın’ın kazanması için, “Gökçek’in yıpratılması” gerektiği gibi!..
Plan bu!.. Hesap bu!.. Strateji bu!..
Evet, “İstanbul Baronları”nın hesabı!..
“CHP’nin kazanması” için Ankara’da MHP’yi, İstanbul’da SP’yi kullanmaya çalışıyorlar!.. Onlar, çok oy almalı ki, AK Parti’nin oyu düşsün!..
Düşsün ki, “erken seçim” diye bastırsınlar!..
Kısacası, herkes “görev’ini yapıyor!..
Peki siz?.. Siz ne yapıyorsunuz?..
Mermiler sokağa düştü!
“Ergenekon sokağa düştü” desek, herhalde yanlış anlaşılır... Ama “Ergenekoncuların silah ve mermileri” sokağa düştü!.. Hemen her gün bir “yol kenarı”nda veya “çöp bidonu”nda çeşitli silahlara ait mermiler bulunuyor!.. En çok da, “G-3 mermileri” bulunuyor!..
İyi de, “askeri bir silah” olan G-3’ün mermileri garnizondan nasıl çıkar?.. Hiç kimse kontrol etmez mi bunları?..
Milletin dişinden-tırnağından arttırdığı vergilerin parasıyla alınıyor o mermiler!..
Şu işe bakın ki; “vatan hizmeti”nde kullanılması gereken o mermiler, şimdi sokaklara düşmüş vaziyette!..
Korkuyorum ki, “Ergenekoncu”lardan biri, bir gün karşıma dikilip, diyecek ki;
“Yine dua et ki; yemenizden-içmenizden kesip aldığınız o mermileri, alın yiyin diye size vermediler!..
Dua edin ki, mermiler sokağa bırakıldı!..
Mermileri siz yeseydiniz daha mı iyi olurdu?..
İyi ki sokağa bırakıldı!.. Ya şakağa sıkılsaydı!..”
Herhalde korkar; “atın” derdim, “sokağa atın!