Daha “referandum kampanyası”nın yürütüldüğü ve hatta “Anayasa değişiklik paketi”nin görüşüldüğü günlerde, bunun bir “hesaplaşma” olacağı dile getiriliyordu...
Peki, kiminle hesaplaşma?.. Elbette başta “12 Eylülcüler” olmak üzere, “darbecilerle” hesaplaşma!.. Daha o günlerde; “Ne hesaplaşması?.. 80 yaşındaki Evren’i mi yargılayacaksınız?.. AK Parti, darbeciler üzerinden prim yapmaya çalışıyor” diyenler, şu günlerde bir “sağanak” gibi yağan “suç duyuruları” karşısında ne düşünüyor bilmem ama ben meşhur “atasözü”nü düşünüyorum... Hani, atalarımız; “Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun” demişler ya, bakıyorum da “bağda izi” olmayanlar, tam bir “üzüm yeme” yarışında!.. Gerek “Meclis’teki oylama” esnasında, gerek 12 Eylül günü yapılan “referandum”da “Hayır” diyenler veya “boykot” uygulayanlar, değişiklik paketinin yüzde 58’le kabulü üzerine, “darbeciler hakkında suç duyurusu”nda bulunmak için, adeta kuyruğa girdiler...
HAYIR’CILAR, HAYRAT’A KOŞUYOR!
Hani, bazı “hayırsever” insanlar, kendi ceplerinden para harcayıp, “hayrat çeşme” yaptırırlar da, gelen-geçen ondan su içer, elini-yüzünü yıkar ya; referandum da öyle bir şeye döndü...
Ne var ki, bu defa “hayrat çeşme”yi yaptıranlar, “Evet-sever”ler oldu, ama suyu “Hayır-sever”ler içiyor!..
İçsinler... Afiyet olsun!..
Yapılan “suç duyuruları” üzerine, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, 30 yıl sonra “12 Eylül 1980 Darbesi”ne “ilk soruşturmayı” açmış ya, bu bile yeter!..
Düşünebiliyor musunuz;
Haklarında “soruşturma açılmaması” için Anayasa’ya “Geçici 15. Madde”yi koyduran Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer’in “yargılanması” için, “resmen soruşturma” açılmış!..
Dosyanın üzerine de;
“2010/605” yazılmış!..
Hani “soruşturma” açılmazdı, hani “yargılama” yapılmazdı?.. İşte “ilk adım” atıldı... İnşallah bunun devamı da gelecektir...
Devamı gelecek ve meselâ “Şahinkaya’nın rüşvet aldığı” iddiası da aydınlığa kavuşacaktır... Kaldı ki, olayı az-çok bilenler, şimdiden konuşmaya başlamışlardır...
O dönemde Washington’da görevli olan Emekli Büyükelçi Yalım Eralp; 12 Eylül’ün Hava Kuvvetleri Komutanı olan Tahsin Şahinkaya’nın “askerî uçak alımlarında rüşvet aldığı” iddiaları konusunda şöyle demektedir:
“Amerikalılar durumu Washington Büyükelçimiz Şükrü Elekdağ’a iletmişlerdi... İsim vermemişlerdi ama, tarifleri Tahsin Şahinkaya’ya uyuyordu!”
Bu iddialara yenileri eklenecek!..
Ve böylece Tahsin Şahinkaya’nın “Lockheed Uçak Skandalı”ndaki rolü ortaya çıkacak... Tabiî, onun; nasıl “Dünyanın en zengin 50 generali” arasında yer aldığı da açıklığa kavuşacak...
Hemen söyleyelim;
Mahkemeler, illa “mahkûm” etme yerleri değildir... Mahkemeler, aynı zamanda “aklama” yerleridir!..
Yargılansınlar ve aklansınlar!..
Ya da, cezalarını çeksinler!..
CHP’NİN ANAHTARLARI NEYİ AÇACAK?
Unutmayın ki;
Bu “hesaplaşma” sadece “cuntacı”larla sınırlı kalmayacaktır... Bu işin ucu, “keyfî işkence”ler yapan “asker”lere, “generallerin emireri” gibi çalışan “siyasî”lere ve “bürokrat”lara kadar uzanacaktır!..
Bu “hesaplaşma” yapılmazsa, Türkiye “darbe ayıbı”ndan kurtulamaz!..
Ehh, bir “hesaplaşma” başlar da, bunun “siyaset”e yansımaları olmaz mı?.. Nitekim; referandumda “Hayır” diyen CHP ve MHP içinde de “hesaplaşma” başlamıştır...
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a göre;
“Parti yönetiminde, Soğuk Savaş dönemlerindeki iki Anahtar Sistemi uygulanıyor... Anahtarlardan biri Genel Başkan’da, diğeri Genel Sekreter’de!.. İkisi bir araya gelmedikçe, kasa açılamıyor!.. Bu yönetim biçimi değişmeli ve seçime yeni bir Parti Meclisi ile gidilmeli!”
Baykal’ın bu “anahtar” benzetmesi, anında yankısını buldu...
Hem de “kaset skandalı”na gönderme yapılarak...
Genel Sekreter Önder Sav demiş ki;
“Kurultay fantezileriyle meşgul olacak değiliz... Valla CHP binasında galiba 100 tane filan anahtar var!.. Anahtarların kimde olduğunu bilmiyorum... Anahtar meraklıları ve koleksiyon meraklılarına sorun bu soruyu, bana sormayın!”
Önder Sav, belli ki;
“Nesrin Hanım’a gönderme” yapıyor... Öyle ya; “zina evi”ndeki “anahtar”lardan biri Nesrin Baytok’ta, biri kocasında, üçüncüsü Baykal’da!.. Böylece, Deniz Baykal’ı “en hassas yerinden vurmaya” çalışıyorlar!..
Görünen o ki; CHP’deki “anahtar kavgası” büyüyecek ve parti içinde bir “hesaplaşma” yaşanacak!.. Dün de yazdığım gibi, “Kılıçdaroğlu’nun Avrupa’dan dönüşü”nden sonra, bu çekişme daha da hızlanacak, “hesaplaşma” daha da sertleşecek!..
CHP’DEN YENİ İSTİFALAR OLABİLİR!
“Avrupa’dan yüz bulamayan” ve dolayısıyla “morali bozuk” olarak dönen Kılıçdaroğlu, Ankara’da “nasıl bir CHP” buldu, bilemiyorum...
Gördüğüm, duyduğum, okuduğum şu ki;
CHP’den “yeni kopmalar” olabilir!..
Referandumda “Evet” diyeceğini açıkladığı için ihracı istenen ama kendisi “istifa” eden Eşref Erdem’in “CHP’deki Ulusalcılar tasfiye edilmeli” çıkışının ardından, CHP’nin hukukçu kurmayı Atilla Kart da, “Komitacılığı bitirin” çağrısında bulunmuş ki, bu; “CHP’deki kaynama”nın bir süre sonra daha da hızlanacağını gösteriyor...
Haa, bu arada; CHP Milletvekili İlhan Kesici de bir “sürpriz” yapabilir.
“Ankara kulisleri”ne göre, İlhan Kesici de “istifa”nın eşiğinde!.. O da, partide “yeni bir oluşum” bekliyor!..
Eğer olmazsa!!!..
“İstifa”, eli kulağında!..
Eğer CHP’de “yeni bir oluşum” sinyali alamazsa, İlhan Kesici, başka bir “oluşum”un içinde yer alabilir!..
Artık bu “Demokrat Parti” içinde mi olur, başka yerde mi; onu “3-4 gün içinde” öğreniriz!..
Benim kanaatim şu:
“İlhan Bey, artık CHP’de durmaz!”
Ama, nereye gider, şimdilik bilemem!..
Bakarsınız, “DP safları”na geçebilir...
Ama, “DP’nin içi” de karışık!..
“70’lik delikanlı”(!) Hüsamettin Cindoruk, bir süredir yönettiği “genç Demokrat Parti”nin başından mutlaka gidecek!.. Yerine İlhan Kesici mi gelir, yoksa “Ergenekon sanığı Mehmet Haberal” mı, onu zaman gösterecek!..
Kişisel kanaatim şu:
İlhan Kesici, inşallah bir “yanlış” daha yapıp, bu defa da “Mehmet Haberal’lı bir DP’ye” geçmez!..
Geçerse de “baş” olsun!..
“Ergenekon’a kuyruk” değil!..
Çünkü ben;
İlhan Kesici’yi sever ve önemserim!..
PKK DA KENDİ İÇİNDE HESAPLAŞIYOR!
Gördüğünüz gibi; “Yüzde 58’lik Evet” oyu, her tarafta “hesaplaşma”ya yol açtı...
CHP’deki, MHP’deki ve DP’deki “iç hesaplaşma”ların yanısıra, PKK ve BDP’de de bir “iç hesaplaşma” yaşanıyor.
Bazı “entel-dantel”lerin; “Boykot başarılı oldu” yutturmacasına rağmen, PKK ve BDP de gayet iyi bilmektedir ki, boykot başarılı olmamıştır!..
Eğer boykot başarılı olsaydı, PKK, en azından “söz” verdiği gibi 20 Eylül’e kadar “ateşkes”e uyar ve sessizce beklerdi.
Ama, PKK ne yaptı?..
“20 Eylül”e bizzat kendisi “mayın” döşedi ve hem de “9 Kürt vatandaşı”nı katletti!..
Hele söyleyin;
Bu katliam, “boykot zinciri”ni kıran ve üstelik “Evet” diyen Kürt vatandaşlara bir “gözdağı” değil midir?..
Sandığa giden Kürtlere bir “misilleme” değil midir bu saldırı?.. Bir “cezalandırma” değil midir?..
Kim, ne derse desin;
Bu, bir “intikam” saldırısıdır!..
Lütfen “geçmişteki saldırıları” hatırlayın!..
¥ Başbakan Tayyip Erdoğan, Ahmet Türk’le görüşecekti; PKK mayın döşedi, 13 şehit!..
¥ “Taş Atan Çocuklara af” yasası Meclis’e gelecekti, PKK yine pusu kurdu, 7 şehit!..
¥ Ve Perşembe günü... BDP’nin “Başbakan’dan randevu” talebi vardı... Başbakan Erdoğan, “Bakanlarını” görevlendirdi... Onlarla görüşeceklerdi... Hakkari’de mayın patladı, 9 şehit!..
Bütün bunlar “tesadüf”(!) mü?..
Bu mu “Barış” isteği,
Bu mu “Demokrasi” isteği?..
Hakkari’deki “zaman ayarlı saldırı” da onu gösteriyor ki; CHP, MHP ve DP’nin yanı sıra, PKK ve BDP’nin içi de “karışık”tır!..
Hepsi de;
Yeteri kadar “Hayır” oyu vermediği ve “boykot” çağrılarına uymadığı için “halkla hesaplaşmakta”dır!..
MACUN, TÜPTEN ÇIKMIŞTIR!
Şimdi sormak gerekmez mi;
Referandum iyi mi oldu, kötü mü oldu?..
Görüyorsunuz işte;
Herkes eteğindeki taşı dökmeye ve gerçek zihniyetini göstermeye başladı!..
Demek oluyor ki;
“12 Eylül darbecileri ile hesaplaşmak” için çıkılan yolda, “parti içlerindeki darbeciler”le de hesaplaşma başladı!..
Ben, gelecekten umutluyum;
Türkiye, hem “darbeciler”le hesaplaşacak, hem de “partiler içindeki darbeciler”le hesaplaşacak ve onlar “iyot gibi” açığa çıkarılacak!..
“Çözülme” başlamıştır!.. Devam edecektir!..
Taşlar yerinden oynamış,
Macun, tüpten çıkmıştır!..
Türkiye, “geri dönülmez” bir yoldadır!..
=================
Camilerdeki halı desenleri!
Aslında ben de “kuşkuluydum” ama, bir “itiraz” gelmeyince, galiba sadece benim “vehim”im deyip yazmayı uygun görmüyordum.
Önceki gün Muğla’dan arayan “doktor” okurum ve çevresinin de “şikâyetçi” olduğunu öğrenince, yazmak şart oldu... Şikâyet konusu, camilerdeki halıların “desen”leri!..
Okuyucum, camilerdeki “halı desenleri”nde bulunan “Haç”ları, “7 kollu şamdan”ları görünce; ne “dikkat”ini toplayabilmiş, ne de “huşû” içinde kılabilmiş namazını!..
Sonra da, bu “desen”lerin fotoğrafını çekip, bir “dilekçe” ile Ula Müftülüğü’ne müracaat etmiş... Müftülük, “27.08.2010 tarih ve 203 sayılı” bu dilekçeyi almış... Herhalde onlar da “il müftülüğü”ne gönderecektir!.. Oradan da, herhalde Diyanet’e gönderilir!..
Demem o ki; Diyanet, bu “halı desenleri”ne el atmalı ve bir çeki-düzen getirmeli!.. “Cami halısı” yapan şirketler de, işin “parasal” yönünden çok, “vebal” yönünü düşünürlerse, çok iyi ederler!..
“Müslüman”lar ve “cami dernekleri” de bu konuda “duyarlılık” gösterirlerse, insanlar “Haç”lar üzerine secde etmek zorunda kalmazlar!..
Muğlalı “doktor”un hassasiyetini herkesten bekliyorum...