Ramazan ayı münasebetiyle hocalarımız daha çok ortaya çıkıp halkı aydınlatmak durumunda kalıyorlar! Bu vazifeyi yerine getirirken çok hassas ve dikkatli davranmaları gerekiyor! Çünkü avam halk onların şahıslarında din hakkında bir kanaate varıyor!
Konuyla ilgili din büyüklerinden biri: “Dini tebliğ ederken (anlatırken) ; ‘Sanki sırtında yumurta küfesi var, biraz sallansam yumurtalar kırılacak hassasiyetinde olunmalı’ diye söylemiştir!”
Özellikle hocalar ve ilahiyatçılar, öncelikle “İslam Ahlakı”nın gereklerini yerine getirmeli! Bunun baş şartı da “FİKRE SAYGI” prensibidir. Karşımızdaki muhatabımız Gayr-i Müslim bile olsa, önce fikrine saygıyı öne çıkarıp sonra meramımızı “damarına dokundurmadan” anlatmalı! Kaldı ki, muhatabımız Müslüman’da olabilir ve bizim gibi de düşünmeyebilir! Onun fikrinin de doğru olabileceğini bilerek onunla konuşmalı!
Yani “tek doğru benim görüşümdür” fikriyle hareket edilmemeli! Zaten Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’i çok kısa ve özet bilgilerle göndermiştir! O hazinenin (K. Kerim) açılmasını biz kullarına bırakmıştır. Cenab-ı Hak böyle yapmakla, insanların görüşlerine ve fikirlerine saygı gösterdiğini, akıllarımızın önüne bir saha açtığını bizlere ifade etmektedir!
Onun için İslam tarihinde farklı görüşler, farklı mezhepler meydana gelmiştir. İnsanlarda o görüşlerden kendine uyanı alıp uygulamakta serbesttir! Yani neticede o farklı görüşlerin kaynağı da ya Kur’an-ı Kerim ya Hadis’tir!
Nitekim Peygamber Efendimiz Muaz Bin Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken kendisine; “Sana orada farklı sorular sorup bilgi isteyecekler! Ne ile hükmedeceksin?” buyurmuş! Muaz Bin Cebel “Kur’an-ı Kerim’e göre hükmedeceğim” dedi.
Peygamber Efendimiz tekrar “ Şayet Kur’an’da bulamazsan?” buyurdu! “Hadis’e bakarak cevap vereceğim” dedi Muaz!
Peygamber Efendimiz tekrar; “ Orada da bulamazsan” buyurdu!
Bu sefer Muaz; “Kendi görüşüme göre cevap vereceğim” dedi.
Peygamber Efendimiz bu cevaba karşılık onu takdir etti ve onayladı!
Bu diyalog bence farklı görüşlerin olabileceğini ve ayrıca da mezheplerin temelini oluşturur! Onun için mezhep imamlarında ve müçtehitlerde olduğu gibi, bugünde bir birimize davranırken “karşı fikre saygı”ya çok çok itina göstermeliyiz!
Özellikle dini anlatma pozisyonunda olan hocaların daha dikkatli olmaları gerekir!
Son olarak şunu söylemem gerekiyor ki, bir hakikati anlatırken sadece ve sadece “Allah’ın Rızası” düşünülmeli! “ilmime rağbet yok” diye üzülmemeli! Çünkü öyle Peygamberler gelmiş ki, birkaç kişiden başka ona inanan olmamış! Fakat O, Peygamberliğin neticesi olan manevi makamları kazanmıştır!
Son bir Hadis-i Şerif ile bitirmek istiyorum; “İnsanlar helak oldu ancak âlimler kurtuldu! Âlimlerde helak oldu ancak amiller (ilmiyle amel edenler) kurtuldu! Amillerde helak oldu, Muhlisler(İhlaslı olanlar) kurtuldu! Muhlislerde her an onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır!
Saygılar, hayırlı Ramazanlar…