HSYK seçimleri... Hangi baskı?

Hasan KARAKAYA

Bir “hadise”yi anlatabilmek için, bazen “köken”ine inmek mecburi hâle geliyor... 13 yıl aradan sonra, önceki gün yeniden SP Genel Başkanlığı’na seçilen ve böylece “aktif siyaset”e dönüş yapan Erbakan Hoca, öyle yapardı... “Demir” veya “Çelik”ten bahsedilirken, olayı anlatmaya, “demir fizlizleri”nden başlardı... Topraktan nasıl çıkarılıyor, hangi aşamalardan geçip kullanılır hâle nasıl geliyor?..
Bugün ben de “Erbakan Hoca” gibi yapıp, “HSYK seçimleri”ni anlatmaya “derin”lerden başlamak istiyorum.

HANGİ MİLLET ADINA?

Yargı, elbette “bağımsız” ve en önemlisi de “tarafsız” olmalıdır... Ne var ki; “Türk milleti adına” karar veren “yargı”nın kararları, bugüne kadar, hiç “Türk milleti adına” olmadı!.. Hep “yanlı”, hep “ideolojik” kararlar verdiler!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bu ülkede yaşayan kadınların “yüzde 75-80’i başörtülü”dür ama, yargı “başörtüsünü yasaklayan” kararlar vermiştir!..
Tavırlar o kadar “ideolojik”tir ki; “başörtülü” bir kadın, “duruşma salonundan bile atılmıştır!”
Hem de, “mağdur” olduğu halde!..
Ve yine;
Dönemin Adana Savcısı Sacit Kayasu gibi; “darbeci Kenan Evren aleyhinde” dâvâ açtığı için HSYK tarafından görevden alınan “savcı”lar olmuştur!.. Ki, Sacit Kayasu; AİHM’e açtığı dâvâyı kazandığı, dolayısıyla “göreve iadesi” gerektiği halde, hâlâ göreve iade edilmemiştir!.. HSYK, Kayasu’nun talebini hâlâ “sümenaltı”nda bekletmektedir.
Aynı şekilde;
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi savcılar, hazırladığı “iddianame”de, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın adını telaffuz etti diye, anında görevden alınmış, “avukatlık” yapması bile yasaklanmıştır!..

MİLLET BENİMSEMEDİ!

Peki, yargının verdiği daha nice karar, “Türk milleti” tarafından benimsenmiş midir?..
Elbette benimsenmemiştir!..
“Yargı”nın, “seçilmiş iktidara ayakbağı” olduğunu gören millet, tavrını “12 Eylül’deki referandum’da ortaya koymuş ve “Anayasa değişikliği”ne “yüzde 58 Evet” diyerek, “yargıda reform” yapılması gerektiğini söylemiştir!..
12 Eylül’de demiştir ki;
“Yargı, sadece Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nden ibaret değildir... Bu ülkede 12 bin hakim ve savcı var... Madem adalet ve eşitlikten söz ediyoruz, o halde bu 12 bin hakim ve savcı da oy kullanmalıdır.”
“Türk milleti” böyle dediğine göre, “Türk milleti adına” karar verenler de bu “irade”ye elbette saygı göstermeliydi.
Nitekim, önceki gün, bu irade doğrultusunda seçim yapıldı... “Türkiye’de ilk defa” bir uygulama gerçekleştirildi ve “HSYK üyeleri”ni belirlemek için “seçim” yapıldı.

SEYFİ OKTAY DA ÇALIŞTIRMAMIŞTI!

Ancak, “seçim atmosferi”ne girildiği günlerde, “Mevcut HSYK üyeleri”nin istifası ile çalkalandı Türkiye!..
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek; aralarında Musa Tekin’in de bulunduğu “3 asil, 3 yedek üye”nin istifa ettiğini açıkladı.
11 Ekim günü yapılan bu açıklama, birçok gazetede “şov” olarak değerlendirildi... Bazı gazeteler “Pakistan modeli istifa” deseler de, bu bir “şov”du!..
“Şov”du, çünkü bu “istifacı”lar, bugüne kadar neredeydi?.. Niye “referandumdan hemen sonra” istifa etmeyip de, 11 Ekim’i beklemişlerdi?..
“Çalıştırılmıyoruz” diyorlardı...
Kimdi çalıştırmayan?..
“Adalet Bakanlığı!”
O zaman sordular istifacılara;
“Çalıştırılmamaktan şikâyet eden sizler, Seyfi Oktay’ın Adalet Bakanlığı döneminde niye istifa etmediniz?”
Öyle ya; Seyfi Oktay da, bir “atama” dolayısıyla HSYK ile “takışmış” ve “toplantılara katılmamak” suretiyle çalışmaları engellemişti!..
HSYK, o zaman neredeydi?.. Niye kameraların karşısına geçip de, “Çalışmamız engelleniyor” diye bağırmadılar?.. “Adalet Bakanı bizden” diye düşündükleri için mi?!?..
Bir misal daha!..
Bilmem hatırlar mısınız;
Vural Savaş’ın “HSYK üyesi” olduğu günlerde de, yine böyle “çalışamama” olayı gündeme geldiğinde, Vural Savaş, basmıştı “istifa”yı ve “Yargıtay 8. Daire”deki işine geri dönmüştü!..
Sonrasını biliyorsunuz...
Vural Savaş, Yargıtay 8. Daire üyeliği döneminde, “kulis”ler yapıp, kendine “zemin” hazırladı ve “Yargıtay Başsavcılığı”na seçildi!..
Ondan sonra da;
İlk işi “Refah Partisi’nin kapatılması için dâvâ açmak” oldu... Ardından da Fazilet Partisi’ni kapattırdı!..
Bu örnekler de gösteriyor ki;
Kadir Özbek, Musa Tekin ve Suna Türkoğlu’nun istifalarının sebebi “çalıştırılmamak” değil; “Yargıtay ve Danıştay’da boşalacak daire başkanlığı koltuklarını doldurma” hesabıdır!..
Öyle ya; şimdiden “eski görevleri”ne dönsünler ki; “Yargıtay ve Danıştay’da 15 ay sonra yapılacak seçimler” için “kulis” yapıp, kendilerine “zemin” hazırlasınlar!..
Yoksa; “HSYK’daki görev süreleri zaten bitiyor”ken, niye “istifa” etsinler ki?!?..

HEZİMETE KILIF!

Her neyse; olan oldu, giden gitti... Biz gelelim, “HSYK’da devrim” niteliğindeki seçimlere...
Bildiğiniz gibi, önceki gün Adlî ve İdarî Yargı’dan toplam 11 bin 487 hakim ve savcı, “171 sandık”ta oy kullanıp, “HSYK üyeleri”ni belirlediler.
Adlî Yargı seçimlerinde en fazla oyu, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur aldı... Okur’un 6 bin 401 oy aldığı seçimde, Teoman Gökçe 6 bin 68, Ömer Köroğlu da 5 bin 833 oy aldı.
“Rant”ları kesinleşeceği için Türkiye’nin “kavga ve gerilim” ortamından çıkmasını istemeyen çevreler, şöyle demeye başladılar:
“Böyle olacağı belliydi... Adalet Bakanlığı, hakim ve savcılara baskı yaptı ve kendi bürokratlarını seçtirdi... Seçilenlerin hepsi, Adalet Bakanlığı’nın desteklediği adaylar!”
Bu iddianın sahipleri malûm: CHP ve “yoldaş medya”nın kalemşörleri!..
Ama, “el insaf” demek lâzım!..
El insaf!..
Adalet Bakanlığı, 11 bin 487 hakim ve savcıya tek tek baskı yapıp, “Bizim listemizi seçin” mi dedi?..
Böyle bir iddia, “saçmalama”nın da ötesinde, “hakim ve savcılara hakaret”tir, onların iradelerine “saygısızlık”tır!..
Bir an için farzedelim ki;
Seçilenler, “Adalet Bakanlığı’nın desteklediği isimler”dir!.. İyi ama, listede “sadece 2 bürokrat” vardır!.. Yani, “seçilen 16 kişi”den yalnızca 2’si “Adalet Bakanlığı bürokratı”dır!.. Geri kalan 14 kişi de mi, bakanlık çalışanıdır!..

OSMAN KAÇMAZ KAYIPLARDA!

Kaldı ki; YARSAV’ın listesi”nde de “Adalet Bakanlığı çalışanları” vardır ama seçilememişlerdir!..
Demek oluyor ki;
“Seçilmek” için “Bakanlık bünyesinde olmak” yeterli değil... Hakim ve savcılar, adaylarda “başka özellikler” de aramışlardır!..
En azından, “marjinal eylem ve söylemler”e itibar etmediklerini ortaya koymuşlardır...
Hakim ve savcılarımız, “kavga, gerilim ve ideoloji” ile öne çıkan adayları “safdışı” bırakmışlardır!..
İşte Osman Kaçmaz’ın durumu...
Aynı zamanda “YARSAV’ın desteklediği” adaylardan biri olan Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz, İstanbul’da 559, Ankara ve İzmir’de 204’er oy alarak “HSYK üyesi” seçilememiştir!..
Tabloya bir bakın lütfen;
İbrahim Okur toplam 6 bin 401 oy alıyor, Osman Kazmaz ise sadece 559 oy!..
6 bin 401 oy nerede,
559 oy nerede?..

EVREN BİLE SONUÇ ALAMAMIŞTI!

Haydi, diyelim ki; Adalet Bakanlığı “baskı” yaptı?.. Peki 11 bin 487 hakim ve savcı arasında “YARSAV’cı Osman Kaçmaz’ın ideolojisinde” olan sadece 559 kişi mi vardı?..
Kaldı ki, “baskı”lar çoğu zaman ters teper... “12 Eylül’ün en kudretli generali” olan Kenan Evren 1983’teki seçime birkaç gün kala ne demişti;
“Adayımız Turgut Sunalp’tir!”
Ama ne oldu?..
Sandıktan Turgut Özal çıktı!..
Varın, “darbecinin gücü” ile “Adalet Bakanlığı’nın gücü”nü siz kıyaslayın!.. Bu ülkede “darbecinin baskısı” işe yaramadı ki, Adalet Bakanlığı’nın baskısı işe yarasın!..
Uzun lâfın kısası; yaşadığı “hezimet”lere herkes bir “kılıf” bulabilir, hiç kimse “ayranım ekşi” demez... Önemli olan, “hezimeti hazmetmek”tir!..
Yenildiniz arkadaş!.. Hem de ezile ezile yenildiniz!.. “Sayı”yla değil, “nakavt”la yenildiniz!.. Sizi hakim ve savcılar bile sevmiyor ki, millet sevsin!..
“Türk milleti adına” diye diye verdiğiniz “ideolojik karar”lar, sizi bu hallere düşürdü işte!..
Artık, “millete saygı”yı öğrenin!..

============

Olacak O Kadar
niye kaldırıldı?
Daha “referandum” gündeme bile gelmemişken, bir ortamda “Fox TV”ye yakın bir arkadaşla karşılaşmıştık.
Sormuştum kendisine;
“Levent Kırca’nın Olacak O Kadar’ını yayınlamak için üste para mı alıyorlar?!?”
Yüzüme bakmıştı;
“Sen de mi ağabey?”
Evet, ben de...
Hemen herkes gibi;
Ben de “mizah”tan yoksun, “Bin yılın kışından bile soğuk espriler”den, son derece “kaba çuvaldızlamalar” ve “tamamen ideolojik parodiler”den oluşan bir programın devam edebilmesi için, ancak ve ancak “üste para vermek” lâzım.
Sormuştum o zaman;
“Levent Kırca, bu ideolojik propagandanın yayınlanması için Fox TV’ye kaç para veriyor?”
“Hayır” denmişti Fox TV’yi tanıyan arkadaş;
“Üste para vermiyor ama, çok şikâyet geliyor... Bu gidişle, herhalde yayından kaldırırlar... Tabiî, kararı verecek olan Fox TV yönetimidir ama şikâyetler bana kadar ulaştı!”

HÜKÜMET KALDIRTMIŞ!

Bu konuşmanın üzerinden 4-5 ay geçti... Önceki gün bir gazeteden öğrendim ki; “Levent Kırca’nın programı” yayından kaldırılmış!..
Hiç şaşırmadım...
“Demek ki” dedim;
“Televizyon yönetimi, halktan gelen şikâyetlerin gereğini yapmış!”
Ben, durumun böyle olduğunu biliyorum ama, Levent Kırca, herhalde gelen “tepki”lerin farkında değil!.. Bu yüzden de; “Hükümet’e çatma” modasına uyup, şöyle demiş:
“Ben, referandum öncesinde muhalefetimi en sert şekilde yaptım... Referandumdan sonra ne olduysa oldu... Olacak O Kadar programım durduruldu...
Benimki gibi sosyal içerikli mizahın engellenmesi, ancak hükümet eliyle olur!”
Yani, demek istiyor ki;
“Hükümet baskı yaptı, benim programımı kaldırttı!”
Hani, olayın perde arkasını bilmesem, “Acaba” derdim... “Acaba doğru mu?”
Ama hayır!..
“Olacak O Kadar”ın yayından kaldırılmasının Hükümet’le hiçbir ilgisi yok!..
Programı kaldırtan “halk”tır!..
Levent Kırca, Hükümet’e çamur atacağına, “incelikten yoksun hicivleri”ni yeniden seyretse çok iyi olur!.. Bakalım; o parodilerde “Eski Levent Usta lezzeti”ni bulabilecek mi?..
Hep “Atatürk”,
Hep “Laiklik!”
Başka malzeme yok!..
Levent Kırca; ya “ideolojik propaganda”nın “mizah” olmadığını anlamalı, ya da “tükendiğini” kabul edip, bu işlerden elini-eteğini çekmelidir!..
Haa, illâ da “muhalefet” yapacaksa, “politikacı” olarak yapsın!.. Çünkü o, artık bir “tiyatrocu” değil!..
İnşaallah, bir gün bunu anlar!..

==========

Örtüde sona doğru mu?
Kızılcahamam Kampı’nda, “Türkiye’nin sorunları”nı, ağırlıklı olarak da “başörtüsü sorunu”nu masaya yatıran AK Parti, dün varılan kararı açıkladı: “Muhalefetle görüşülecek!”
CHP, MHP ve BDP’den “randevu” istendi. Muhalefetten “çözüm” yolunda görüşleri alınacak...
MHP ve BDP’den olumsuz bir tavır beklemiyorum... Çünkü, her iki partinin de “örtü takıntısı” yok... En azından kamuoyuna verdikleri mesajlar bu yönde...
CHP, yine “bildik tavrını” gösterip, “yorgunu yokuşa sürmeye” çalışır mı, çalışmaz mı, bilmiyorum... Öyle sanıyorum ki; CHP, “Başörtüsü, üniversite dışına taşmayacak” ise, destek verme eğiliminde... Bu, “başörtülü milletvekili”ni önlemez mi?..
Öyle ya; “Kadınların yüzde 75-80’i başörtülü” iken, niye “Meclis’te temsilcileri” olmasın?..
“Pazarlık”lar başladığında, “kimin, ne olduğunu” göreceğiz... Görüşmeleri heyecanla bekliyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.