Çarşı-pazar el yakıyor!
Üreticinin elinde 1 lira değerinde olan bir ürün, üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar 25-30 liraya çıkıyor!
İnsanlar da çileden çıkıyor!
Tam bir sömürü düzeni işliyor burada: Kapitalizm sömürdükçe semiriyor çünkü. Sömürdükçe büyüyor, sömürdükçe kontrolden çıkıyor.
Bazı büyük zincir marketler, bir yerden düğmeye basılmışçasına hükümet KDV’yi % 1’e indirmiş demeden fahiş fiyatlar koyuyorlar etiketlere…
Düşmesi gereken etiketler düşmüyor, aksine fırlıyor!
PİYASANIN VURGUNU DURDURULMALI!
Piyasanın aklı tutuldu! Piyasa vurgunu vurdu.
Siyasa, ne olup bittiğini anlayıncaya kadar, piyasa vurdu kaçtı!
Bu tam bir market terörüdür!
Kapitalizm, esaslı bir “dayağı”, “Osmanlı tokadını” hak ediyor artık!
Hükümet, denetimleri artırmalı, vatandaşın burnundan getiren kimse, bulup en ağır şekilde cezalandırmalı.
Kapitalist bir piyasanın vicdanı olmaz. Hukuku olur. Güçlüyü korur o hukuk.
Halkı koruyacak, hakikati ortaya çıkaracak hukuk gerek bize. Hakikatli, hakikatten süt emen bir hukuk gerek.
Hukukun vicdanı gün ışığına çıkmalı.
Adalet tecelli etmeli.
HAKİKATİN OLMADIĞI YERDE HUKUK OLMAZ
Bu yazıyı, aslında hukuk ve vicdan meselesini yazmak için oturdum masanın başına. Zihin açıcı kısa, özlü bir hukuk felsefesi geliştirmek için.
İlke şu: Hakikatin hâkim olmadığı yerde hukuk olmaz. Adaletin kaynağı hukuk değildir, hakikattir; hakikat tutkusu, aşkı ve sevgisi.
Hakikat nedir, peki?
En zor soru bu işte.
Herkesin hakikati kendine: Postmodern dünyada hakikat algısı böyle.
Hakikat izafîleştirildi, o yüzden “sahte”, kolaylıkla “gerçek” diye, hakikat diye sunuldu, lanse edildi ve öyle de kabul edildi.
Medya’nın kurmaca gerçeklikler üreten, algıyı gerçek katına yükselterek algılama melekelerimizi işlevsizleştiren ve zamanla yok eden medyatik gerçeklikleri hayatımıza yön verir hâle geldi, getirildi: Post-truth çağının zaferi!
Hakikat, kişinin bilme / ilim, bulma / irfan ve olma / hikmet çabası, yolculuğu sonucunda ulaştığı son nokta. Bir şeyin özüne doğru, özünün, ruhunun kavranması için yapılan varoluşsal kazı çalışması. Özlü bir ifadeyle, bir şeyin özü, bozulmamış hâli, tabiatı, fıtratı.
İnsanın unuttuğu şey hakikat. O yüzden insanın hatırlaması, asıl hakikat yolculuğu bu.
GÜÇLÜNÜN HUKUKUNUN VİCDANI YOKTUR!
Hukuk, zorbalığın da kaynağı olabilir, adaletin de. Hakikatten yoksun her hukuk sistemi, zorbalık üretir, zorbalığın kaynağına dönüşür.
İnsan hukuku yitirdiği için değil, hakikati yitirdiği için azmanlaşıyor, insanlığından uzaklaşıyor.
İnsana insanlığını kazandıran şey, hukuk, değil hakikattir.
Bir yerde hakikat aşkı varsa, hukuk ışık saçar orada.
Kanunların bir ruhu vardır elbette.
Kanunların ruhu, ne haklardır ne de mesuliyetler.
Kanunların ruhu, hakikattir.
Hakikat fikrinin hâkim olmadığı bir yerde adaleti tesis edecek bir hukuk hükümran olamaz.
Hukuk, haklar rejimi değildir, mesuliyetler rejimidir her şeyden önce.
Mesuliyetini müdrik olmayan insan hak etmediği haklara sahip olmak ister ve bundan hiç yüksünmez!
Hakikat fikrinin olmadığı yerde hukuk kök salamaz, adalet vukû bulamaz.
Modern dünya, insana görev bilinci vermeden haklar vermeye kalkıştı. Ortada ne hak hukuk kaldı ne de insan!
Vicdan sustu.
Vicdansızlık konuşuyor, hüküm sürüyor bütün dünyada.
Üç asırdır böyle.
Batı hegemonyası, üç asırdır, bir yandan haktan, hukuktan, özgürlükten, eşitlikten dem vuruyor, öte taraftan da hem bütün insanlığa kan kusturuyor hem de bütün medeniyetlerin köklerini kazıyor, kültürlerin, dinlerin, felsefelerin kendileri olarak kalma, kendileri olarak yaşama haklarını yok ediyor.
TOPLUMUN RUHU: VİCDANIN HUKUKU
Hukuk, bir toplumun vicdanıdır, tarihten süzülerek oluşan vicdanının yansımasıdır, vicdanını yansıtır bir toplumun. Bir toplumun, bir devletin veya bir gücün hükümranlığının, hâkimiyetinin yansıması değildir -çağımızda olduğu ve anlaşıldığı şekliyle.
Daha derinden bakılırsa, hukuk bir toplumun ruhudur. Bir toplumun ruhunun yansıması olan davranış kalıplarının, dünyaya bakış biçimlerinin, gerçekliği algılayış ve duyuş tarzlarının insan yeşertmesini, insanca bir hayat inşa etmesini sağlayacak yapı taşlarını döşemesi. Bu anlamda bir toplumun vicdanıdır hukuk.
Hukukun zedelendiği bir toplum ruhunu kolayca yitirir, vicdanını kolaylıkla kaybeder.
Çağımızda hukukun vicdanı yoktur. Ülkemizde ise hiç yoktur.
Yoktur çünkü ülkemizdeki hukuk bizim medeniyet ruhumuzun eseri değildir, Batı modernliğinin esiridir.
Ruh köklerimizi yerle bir eden radikal modernleşme / laikleşme tecrübesinin sonucunda vicdanını yitirmeye başladı bu ülkenin çocukları.
Ruhsuzlaşmaya.
Acımasızlaşmaya.
İnanılmaz cinayetler işleniyor, kadınlar, çocuklar tecavüze uğruyor, bıçakla boğazlanıyor, çöplere atılıyor!
Bu nedir?
Toplumun vicdanının kaynağını oluşturan, âhiret inancının kazandırdığı, kişinin Allah’tan başka hiçbir şeye kul köle olmamasının yegâne teminatı kulluk bilinciyle donanan insanın, dünyayı elinin tersiyle iten güzel insanın, kâmil insan fikrinin, o güzelim ahlâk anıtı Müslüman karakterinin yitirilmesidir.
Ama iş bitmiş değil, belki de yeniden başlayacak, tertemiz bir hikâye inşa edilecek vicdanın hukukunun hayatımıza hâkim olacağı günlerin yeşermesiyle önümüzdeki zaman diliminde… Direniş, diriliş ve varoluş iklimlerinin yeşertilmesiyle Allah’ın izniyle… Bir gün mutlaka.
Vesselâm.