Dakika 70... Hırvatistan'ın en uçta oynayan oyuncusu Oliç, sağ bekimize faul yapıp sarı kart görüyor. Skor 3-0... Aynı Oliç ikinci dakikada golü atan oyuncu...
Hırvatlar, bizden çok fazla konsantreydiler. Daha organizelerdi. Taktik anlayışları daha iyiydi. Bireysel performansları da bizden iyiydi.
Maçlar 90 dakika oynanır, ama dün iki dakika oynandı. İkinci dakikada yediğimiz golden sonra taraftar, oyuncu, hepsi teslim oldu. Mesele bu zaten... Problemimiz de bu...
Bizim takımımız önce duygularıyla, sonra mantığıyla oynuyor futbolu yıllardır... Belki de duygularımızı abartılı kullanıyorduk. Ama unutmayalım ki; bu duygusallık bize bir özellik kazandırmıştı diğer ülkelere karşı geri dönüşlerde olduğu gibi... Biz duygularımızla mantığımızı idare edecekken, duygularımızı tamamen atıp sadece güya mantığımızla oynamaya çalıştık.
Sürekli olarak "Biz diğer ülkelerin çok gerisindeyiz" kalıbı beynimize yerleştirildi. Gruplarda Kadıköy'deki Belçika maçının ikinci devresi dışında dünkü mücadele de dahil iyi maçımız yok.
SAHADAKİLER İÇİN ÜZÜLDÜM
Dün ben de çok yanıldım belki ama en çok sahadaki çocuklara üzüldüm. Çünkü onlar yapayalnızdılar. Daha da üzüldüğüm Milli Takım formasına heyecanla koşarak giden çocuklar son dakikalarda kart görüp rövanşta oynamamak istediler.
Bu tablo, ne yazık ki bu çocukların suçu değil. Öncelikle biz futbol kültürümüzü, spor kültürümüzü, saygımızı, sporcuya saygımızı arttırmalıyız. Yoksa kazanmak, kaybetmek bunlar hep futbolun doğasında var.
Böylesine güzel bir stadı ülkeye kazandıranlara ve ülkesine büyük başarılar armağan etmiş sporculara da küfür ettiğin sürece Avrupa Şampiyonası'na gitsen ne olur, gitmesen ne olur.
Maç mı? Maçı Hırvatistan zorlanmadan, hak ederek kazandı.
Tekrar söylüyorum; BEN BÜTÜN OYUNCULARI ÇOK SEVİYORUM.