Daha şevkatli değiliz bugün...
Kucaklamaya çalışırken öteleyen o dışlayıcı hal, öteden beri davranışlarımıza asılı kalmış! Böyle olunca sadece insan değil, insanla yönetilen kurumların da ayırması, sınıflaması ve dışlaması kaçınılmaz oluyor.
Danıştay’ın katsayı kararını, millet iradesini hedef alan bir eylem olarak görenler var; kararı Başbakanımız gibi ideolojik bulanlar da... Hatta birçok hukukçu nezdinde, karar hukuka da aykırı...
Halk ise muhtemelen fırsat eşitliğine vurulan ağır bir darbe olarak yorumluyor kararı.. Hele imamhatiplilerin nasıl nitelendirdiklerini tahmin edebiliyorum bir katsayı mağduru olarak.
Vicdansızlık!
Ama temel sorun başka!
Yani hak ve hukukun emanet edildiği 6 yüksek yargı organından biri olan Danıştay’ın bilinçli olarak, meslek liseleri içinde yüzde 8 oranındaki İmamhatipliyi engellemek uğruna yüzde 92’lik diğer kısmı katletmek istediğini düşünmek istemediğimden, bence sorun başka!
Zira kendi içinde eksiklikleri olmasına rağmen, öğrencilerimizin belli bir yaştan sonra ilgi ve yeteneklerine uygun bölümlerde okumaları, bu ilgi ve yeteneklerine uygun üniversitelerdeki bölümlere girerek o alanda uzmanlaşmalarını öngören sistem bir bakıma doğru...
Bu sistemin çatlağı ise şu; katsayı dayatması lise çağlarında yanlış bir karar almış öğrencinin, pişman olma hakkını elinden alıyor. “Yanlış kararda alsan, aldığın eğitiminin uzantısı bir bölümde okuyacaksın” zorunluluğunu getiriyor...
İmamhatipler sorununa (!) gelince!
Soruyorum! İmamhatipler iyi bir Müslüman yetiştiren okul mu yoksa imam yetiştiren okul mu? Çünkü ailelerin ve de öğrencilerin yüzde 90’ı bu liseleri imam olmak için tercih etmiyor...
Örneğin ben, imamhatip’e giderken imame olacağım ya da ilahiyat okuyacağım diye gitmedim... Küçükken bana sorduklarında da Pilot olacağım derdim. Hatta eklerdim, “Aslında astronot olmak istiyorum; ama Türkiye’de uzay üssü olmadığı için astronot olamam...”
Daha sonraki yıllarda bu lafı etmemin nedeninin, hep en iyiye ulaşma, ilerlemeyi isteme ve dahası gözümün zirvelerde olmasından kaynaklandığını anladım. Ama şu bir gerçekti ki; o yıllarda da, lise çağlarımda da kuran kursu hocası olmayı; yada bir ilahiyat fakültesinde okumayı hiç düşünmedim...
Fakaaaattt!!
“İyi bir Müslüman olmak”! Hala iliklerime kadar istediğim, ruhumun derinliklerinde hissettiğim ulaşılası bir ülkü, yaşanası bir hayal benim gözümde.. Allah’a inanan her mümin hergün onlarca günah işlese de, bu duygu ömrünün her anında zihninin bir köşesinde sürekli durur. Allah’ın karşısına çıkacağı güne iyi hazırlanmış olmak; nefsine, arzularına, dünya zevklerine yeniliyor olmasına rağmen istediği tek şeydir.
O halde devlet bu tabii ihtiyacı karşılamalıdır...
Daha açık konuşayım!
İmamhatipler ya sadece imam yetiştirme amacına hizmet eden meslek lisesi kategorisinde yer almamalı; yada öğrencilerimizin hem pozitif bilimleri hem de din derslerini daha derinlemesine öğrenebilecekleri başka okullar açılmalı...
Çünkü aileler lise ve dengi okullarda haftanın belli saatlerinde verilen din dersi eğitiminin dozajını yeterli bulmuyor... Yani devlet öğrencilerin yaşlarına uygun olarak, dini ilimleri daha derinlemesine nerede öğrenecekleri problemine çözüm bulmalıdır...
Türkiye’de cami sayısı dahi sorun edilirken, bu camilere onlarca imam yetiştirmenin; imamhatipler katsayı sorunu yüzünden öğrenci bulmakta sıkıntı çekerken bu okullara yüzlerce ilahiyat mezunu hoca yetiştirmenin anlamı yok zira...