Kazakistan’da yaşanan kriz, basit bir iç mesele, iç huzursuzluk değil. Sadece özgürlük, gelir adaletsizliği ile sınırlı değil. Sadece yolsuzluk, otoriterlik, toplumsal huzursuzluk değil.
Çok daha derin, endişe verici bir gelecek habercisidir. Aynı durum bütün Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde yaşanabilir. Özbekistan’da, Kırgızistan’da yaşanabilir. Karabağ zaferi olmasaydı, Azerbaycan’da da yaşanacaktı!
FAY HATLARI VE GÜÇ SINIRLARI: ÇATIŞMA BU ÜLKELERDE OLACAK.
Yeryüzünün kırılma noktalarında, fay hatlarında, Doğu-Batı güç savaşlarının en şiddetli olduğu ülkelerde, güç hesaplaşmalarının şekillendiği bölgelerde şiddetli sarsıntılar yaşanacak.
Baltık Denizi’nden Ege/Akdeniz’e uzanan Kuzey-Güney hattı bir Doğu-Batı çizgisidir. Bu kuşaktaki her ülke tehdit altındadır. Polonya’dan Yunanistan’a uzanan kuşaktaki her ülke böyledir. Ukrayna’nın büyük güçler arası çatışma alanı olması bundandır.
Türkiye’den Kırgızistan’a, İran’dan Pakistan/Keşmir’e Güney Asya kuşağı böyledir, çatışma, güçler hesaplaşması alanıdır. Basra Körfezi ile Kızıldeniz arası böyledir. Kuzey Afrika, Doğu Afrika böyledir.
Yeryüzünün kara ticaret yollarının, deniz ticaret yollarının, tedarik koridorlarının, enerji ulaşım koridorlarının geçtiği her bölge böyle tehditlerle yüzleşecektir.
O PROJE ÇÖKTÜ. BATI EN BÜYÜK SAVAŞTA YENİLDİ
21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Soğuk Savaş biter bitmez ABD ve Avrupa’nın Irak’ı işgale başlaması, Afganistan’ı işgal etmesi, Rusya’nın güneyinde bir işgaller kuşağı oluşturması, Çin’i çevreleyecek şekilde genişlemesi bundandır.
Batı, Soğuk Savaş’ı kazandıktan sonra dünyayı yeniden şekillendirmek için, Rusya ve Çin gibi yeni imparatorlukları dar alana hapsetmeye çalışmıştır. ABD’nin son otuz yılda bu kadar yayılmasının tek sebebi, Batı medeniyetinin küresel hakimiyetini yeniden tesis etme amacıyladır.
Ama başaramamıştır. Bu savaşta Batı yenilmiştir. Proje çökmüştür. Ancak çatışmalar devam etmektedir. Bu güç savaşları kaynaklar, pazarlar üzerinden devam etmektedir.
BÜYÜK GÜÇLER SAVAŞI ORTA ASYA’YA TAŞINDI
Ekonomik örtülü savaşla devam etmektedir. 21. yüzyılın en yaygın jeopolitik çatışmaları aslında bir örtülü dünya savaşı olarak devam etmektedir.
İşte bu çatışma hatlarındaki her ülke, aynı sancıları çekmiştir. Doğrudan savaş, iç çatışma, ekonomik çöküşlerin dışında Kadife Devrimler diye beslenen süreç, Batı’nın jeopolitik müdahaleleridir.
Kazakistan ve Orta Asya’nın tamamı, ABD-Avrupa ile Rusya-Çin güç savaşlarının tam merkezidir. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Ortadoğu için belirlenen kader, Orta Asya’ya taşınmıştır.
TÜRKİYE, PAHA BİÇİLMEZ BİR AĞIRLIK MERREZİDİR!
Doğu Avrupa’dan Çin sınırına, bütün Orta Asya ülkelerinde bu büyük çatışmanın sarsıntıları yaşanacaktır. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Batı’nın eli bu bölgede zayıfladı. Rusya ve Çin etkisi çok güçlendi. Kazakistan krizinde de ani ve hızlı müdahale etmeleri bu yüzdendi.
Türkiye, bu güçler çatışmasının en şiddetli alanıydı. Çünkü Türkiye, geniş coğrafyanın ağırlık merkezidir. Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, Akdeniz’den Orta Asya’ya, Orta Kuşak dediğimizin yeryüzünün ana eksenindeki değeri paha biçilemezdir.
Bu sadece coğrafya çekim merkezi olmakla sınırlı değildir. İmparatorluklar geçmişi, akrabalık ve ortak siyasi kültür havzası olmasındandır.
TÜRKİYE KENDİ YOLUNU SEÇTİ, KIYAMET KOPTU..
20. yüzyılda Batı Ekseni’nde kalan Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yine Batı ekseninde olacaktı. Hesap buydu. Ama olmadı. Türkiye kendi yolunu seçti.
Bu kararı verdikten sonra, sistemik revizyonlar yapmaya, dış politikadan güvenliğe, coğrafya okumasından jeopolitik atılımlara büyük kararlar verdi ve harekete geçti.
İşte tam bu sırada amansız saldırılar başladı. Ülke içindeki bütün Batı uzantıları harekete geçirildi. Bunun zirvesi 15 Temmuz’du. Zira bu müdahale bir işgal denemesiydi.
ANKARA’DA İSTANBUL RUHU: BATI TÜRKİYE’Yİ KAZANAMAZ.
Batı Türkiye’de de başarısız oldu. Türkiye’yi kaybetmekle kalmadı, çok daha büyük coğrafi kayıpları başladı. Ankara, bir İstanbul ruhu ile, yüzyılların aklı ile, imparatorluklar tecrübesiyle hareke geçti.
Orta Afrika’dan Ortadoğu’ya, Güney Asya’dan Orta Asya’ya, Balkanlar’dan Kafkasya’ya yeni bir oyuncu olarak öne çıkması dünyayı şaşırttı.
Bu sıçrama Batı’yı endişelendirdi. FETÖ projesi başarısız oldu ama onlar Türkiye içindeki siyasi bütün uzantıları bileştirip yeni bir iç siyasi savaş başlattı.
Şuan Türkiye’de yaşanan budur.
TÜRKİYE’NİN ÇAĞRISI: DÜNYANIN MERKEZİNDE “SÜPER KUŞAK” KURALIM!
Kazakistan ve Orta Asya’da ABD-Avrupa mı etkili olacak Rusya ve Çin mi? Bu savaş, bu güç mücadelesi daha uzun uzun yıllar devam edecek.
Peki Türkiye’de durum ne olacak? Bu ikisi farklı. Türkiye’nin meselesi Doğu ya da Batı’yı tercih etme meselesi değil. Türkiye yeni bir kuşak, yeni bir güç alanı inşa etme derdinde. Bu da hem Kazakistan’ı hem bütün Orta Asya’yı yakından ilgilendiriyor.
15 Temmuz’dan sonra hızlanan bu sürecin, küresel sarsıntılara yol açacak güçte olması bu yüzden. Çünkü Türkiye, Kuzey ve Orta Afrika’ya, Ortadoğu’ya, Orta Asya’ya bir çağrı yapıyor:
“Doğu-Batı güç savaşının kurbanı olmayın. Oradan oraya savrulmayın. Gelin Orta Kuşak’ta, yeryüzünün ana ekseninde bir Süper Kuşak inşa edelim” diyor.
ORTA KUŞAK DEVRİMİ: YOKSA, HİÇBİR ÜLKE AYAKTA KALAMAYACAK
Bu aşamadan sonra Türkiye’nin Batı eksenine hapsedilmesi mümkün değil. Doğu’ya yamanması da mümkün değil. Türkiye yeryüzünün merkezinde bir şey deniyor. Bir devrime hazırlanıyor. Etrafındaki ülkeleri birlikte yükselmeye çağırıyor.
Onlara; “bu büyüyen dalga içinde yer almazsanız Batı’nın ya da Doğu’nun kurbanları, köleleri olursunuz” diyor. “Hiç birinizin istikrarı, bütünlüğü ayakta kalmayacak” diyor.
21. yüzyıl jeopolitik güç haritasında Türkiye’nin önerdiği şey, kendini ve birlikte olmaya çağırdığı ülkeleri dünyanın merkezine taşımaktır. Bu gerçekten mümkün.
İMPARATORLUKLAR KUŞAĞI UYANMALI!
Düşünün; Orta Afrika’dan Çin’e, genelde Müslüman toplumların yaşadığı kuşak, ekonomik, siyasi, jeopolitik, kültürel, her açıdan dünyanın merkezi. Kaynaklar ve tedarik koridorlarının merkezi. Deniz ve kara ticaret yollarının merkezi. İmparatorlukların doğum yeri.
Öyleyse 21. yüzyılda neden Batı veya Doğu diye tercih yapalım!
Bu kuşaktaki her ülkeye, her millete, her topluma düşen bu büyük sıçramaya güç vermektir. Kendileri için başka hiçbir çözüm yoktur.
Aksi takdirde bütün ülkeler büyük felaketlere, sonsuz iç savaşlara, parçalanmalara, işgallere maruz kalacaktır. 21. yüzyılın tamamı böyle geçecektir.
OLAĞANÜSTÜLÜKLER ÇAĞI: “SÜPER KUŞAK” MÜMKÜN!
Bu yüzden Batı’nın en büyük projesi Türkiye’yi durdurmaktır. Şu an paylaşım yaptıkları söz konusu kuşak için de, gelecekteki projeleri “onları durdurmak” olarak değişecektir.
Bir hayal gibi gelebilir. Ama 21. yüzyıl olağanüstülükler çağıdır.
“Elini nereye uzatırsan o kadar güçlüsün, ne yaparsan kar kalır” çağıdır. Batı medeniyetinin gerilediği bir dönemde yeni ve henüz tanımlanmamış bir güç mutlaka yükselecektir.
O güç neden Süper Kuşak olmasın!
Zihinlerimizi özgür bırakalım. Göreceksiniz. Bu mümkün!
BU BİR HAYAL DEĞİL! 21. YÜZYIL GÖRECEK..
Kazakistan’da olanlar, Orta Asya’da olacaklar Türkiye’nin meselesidir. Ayakta kalmak, merkez iktidar alanını güçlendirmek, fırtınalara direnmek, geçmişin aklını ve gücünü bugüne taşımak zorundayız!
Dünya için en büyük sürpriz budur. Gerisi bildiğimiz, tanımlanmış ezberdir. Biz ezberleri bozabiliriz, bozmak zorundayız. Zihinsel ve coğrafi, bütün güç haritalarını yeniden tanımlayabiliriz.
Bu hayal değil! Hayal olmadığını bu yüzyıl görecektir.